Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

‘Durdurulamaz’ bir sorumsuzluk öyküsü!

‘Durdurulamaz’ bir sorumsuzluk öyküsü!
 

Taşımacılıkta, demiryolunun yeri yadsınamaz! Gelişmiş ülkelerin bunu fark etmesine karşın, ilk rayın 1856’da döşendiği ülkemizde 1940’a kadar yaşanan gelişim ne yazık ki 1950’den sonra durma noktasına gelmiş. Kurtuluş yıllarının olanaksızlığında yılda 240 km demiryolu yapılmışken sonrasında 30 km yeni hat döşenmesi, ülkemizin demiryolundaki geriliğinin göstergesi! Bizdeki bu durumun müsebbibi ABD’de ise 1830’lardan itibaren gelişen demiryollarında, dev trenlerle taşımacılık sürmekte… Tabii bu ilerleme, istenmeyen teknik aksaklıkların yaşanmasına da sebep olmakta! 

Gerçek bir olaydan yola çıkılarak, Marc Bombac tarafından senaryolaştırılan bir tren öyküsü, gerilime insani öğeleri de katmayı bilen usta yönetmen Tony Scott’un ellerinde DURDURULAMAZ adlı sürükleyici bir yapıma çevrilmiş! Son zamanlarda pek de başarılı performans sergileyemeyen Denzel Washington ve Chris Pine’ın başrollerini paylaştığı film, uzunluğu gökdelen boyunda olan dev bir yük treninin başıboş kalması halinde meydana çıkacak durumu, iki erkeğin aileleriyle ilişkilerini de içine alarak izleyiciye yansıtıyor. Böyle felaketlerde sadece işin maddi yönünü düşünen işletmecilik anlayışının sebep olduğu ölümcül hataları da trenin ‘doludizgin’ temposunda vermeye çalışan yapımın bir başka mesajı da, eski çalışanların hiç düşünülmeden kapı önüne konmasının yanlışlığını vurgulamak!  

Başrolü ‘canavar tren’in kaptığı DURDURULAMAZ’da bu maden yığını başlı başına bir karakter! Öyle ki, siz trenle bütünleşiyorsunuz, tren de sizle… Dijital teknolojiyi çok iyi kullanan yapımda çarpıcı ses efektleri de soluksuz bırakacak türden. Trenlerin hâkimiyetindeki kurguda, olayın sebebi şişman (ki, obezleşen ABD’nin şişkolar aptal olur yaklaşımını temsil ediyor) işçinin gamsızlığı karşısında öfkelenip, Frank’in 125 km hızla giden tren üstündeki koşusuna ‘Hadi canım’ demek serbest! İnsanın, yarattığı çelik canavarla mücadelesini hızlı ve bağlayıcı bir tempoda veren DURDURULAMAZ, tren filmlerinin en çarpıcısı sayılabilecek bir yapım! ABD’yi hedef alan uzaylılardan ve oyun düşkünü canilerden hoşlanmayanlar için ideal!  

*  

KUBİLAY, hak ettiği yeri bulamamış! 

Bugüne dek Atatürk’ü ve Cumhuriyet tarihimizi anlatan başarılı bir film izleyemedik, ‘KUBİLAY bir fark yaratır mı’ diyerek gittiğim sinemada tek izleyici bendim! Bu biletli ‘özel’ gösterimde filmi izleyince bu boşluğun nedenini anladım. Yapım, ne Kubilay’ı anlatıyordu ne de sinemasal bir değer taşıyordu! Tarihi belgesellerin arasına sokulan kurgularla gerçekleştirilen filmde, ‘Devrim Şehidi’ olarak Cumhuriyet tarihinde önemli bir yer edinen Kubilay ancak sona doğru görünüyordu. Devrimlerin müsamere tarzı canlandırmalarla verilmesi bir yana, Atatürk karakterinin gereksiz el-kol hareketleri ve ahalinin aşırı parlak renkli giysileri yapımın ciddiliğine gölge düşürmekteydi! Gerçekçilik adına ‘kısa’ boylu seçilen Atatürk karakteri bu kez de okul sırasının ardında neredeyse çocuk gibi duruyordu. Belgesellerde Atatürk’ün orijinalini görmesek yüzünü şaşıracağımız yapımda, onun güçlü komutan edasından eser yok! 

Gerici-Cumhuriyetçi kıyaslamasını basit mizansenlerle veren filmde Cumhuriyet söylemleri, zikir ve gerici telkinler karşısında çok cılız kalmakta! Menemen olayıyla buna müdahale sahnelerine ve Kubilay’ın şehit edilişine gelince… O denli acemice resmedilmiş ki, ‘Bu ayaklanma böylesine basit miydi’ dedirtmekte! Özetle, KUBİLAY’ı öğretmeye soyunan filmde Atatürk Devrimleri’nin amatörce anlatımından ve zikir sahnelerinden başka bir özellik yok! Yabancılar, tarihlerini profesyonel bir çekicilikle yeni nesillere aktarırken bizim bunu hala başaramamış olmamız çok acı… 

Anibal Güleroğlu 

 

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..