Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '11

 
Kategori
Siyaset
 

“Düşündüğümü söylemekten korkmadan yaşamak ve yaşatmak istiyorum”

“Düşündüğümü söylemekten korkmadan yaşamak ve yaşatmak istiyorum”
 

YORUMSUZ(RESİM INTERNETTEN ALINMIŞTIR)


“Düşündüğümü söylemekten korkmadan yaşamak ve yaşatmak istiyorum” 

Ayır, parçala, böl ve yönet. 

Yap, işlet ve devret gibi oldu. 

Büyüklerden çocukken sık duyduğum sözlerdi. “Amerikan Politikası” derlerdi. Ayır, parçala, böl ve yönet. Ülkemiz üzerinde yabancıların planları olduğunu anlatır dururlardı. “Ne isterlerse yapmak zorunda kalıyorlar” şeklinde açıklanır ve dayatmalara karşı çıkılmazsa, kötü günler yaşayacağımızı söylerdi büyükler. 

Sokakta bacaklarımız ağrıyana kadar koşup oynar, yorgunluktan dilimiz dışarıda ve açlıktan gözümüz dönmüş vaziyette kendimizi eve dar atardık. Evde politika konuşulurdu. Garip geliyor şimdi kulağa. Evet, evde politika konuşulurdu. Babam, amcamlar ve bazen komşuların katıldığı bu sohbetleri elimize aldığımız ekmek sokumlarını kemirip, yemeği beklerken dinlerdik. 

Dinlerken de karşıt fikirleri olanların yaşadığı tartışmalar ortaya çıkardı. Amcamlar arasında bile görüş farklılıklarının olmasına şaşırır, neyi anlatmak istediklerini çözebilmek gayretiyle dikkat kesilirdim. 

Kimdi ülkemiz üzerinde planları olanlar? Amerika dedikleri kimdi? Atlasta yerini bildiğim ülkeyse bu Amerika, o kadar uzaktan nasıl gücü yetiyordu da bunu yapabiliyordu. “Komik bu büyükler, kendi söylediklerine kendileri inanıyorlar” deyip güldüğümde olurdu. Taa oradan buraya, pöh… 

Bitmek bilmez bir İsrail husumetinden dem vurulur. Müslümanların yaşadıkları acılar ve bunu bize de yapmak isteyen dünya devletleri olduğunu söylerlerdi. Politikacıların akıllı davranmadıklarını, ülkenin geleceğini bağlayıcı kararlar alıp, halkı zor duruma düşürdüklerini anlatır dururlardı. 

Bu Amerika işine fena takılırdı kafam. En güzel filmleri onlar çekiyorlar. Büyüklere kalsa, filmleri bile insanları Amerika sempatizanı yapma gayreti ve işaretiyle doluydu. Her filmde mutlaka haç işareti insanların gözüne sokuluyordu. En güzel oyuncaklar onlardaydı. Oyuncaklarının çocukları kötü etkilediğini, her oyuncağın üzerinde çocukları alıştırmak için USA yazısı yahut mavi, kırmızı yıldızlı bayrak koyduklarını söylerlerdi. Güçlü Amerika, hep güçsüz ve muhtaç olanın yanında imajı vermeye çalışıyordu. Paranoyak gelirdi bu tespitleri, sokakta oynamaktan başka derdim olmadığı zamanlarda… 

“Bunlar ülkeyi sistemli bitişe sokmaya çalışıyorlar. Tarım, hayvancılık bitiyor. Yediğimizi dışardan alır hale getirecek ve muhtaç duruma düşürecekler bizi” derlerdi. Niceleri var büyüklerin söylediği ve o günlerden kulaklarıma yer eden. 

Yani evde politika konuşan büyükler vardı. Ülkenin içinde bulunduğu durumu öğrenmemiz için özellikle konuşuyorlardı düşüncesindeyim şimdi. Zira bilmemizi istemedikleri konularda konuşacakları zaman bizi başka bir odaya yollarlardı. Demek ki çocukların yanında politika konuşuluyormuş. Yani ben çocukken konuşuluyordu… 

En net aklımda da bu kalmış; ayır, parçala, böl ve yönet. 

Kendi evimi, eşimi ve çocuklarımı düşünüyorum. Biz evde politikaya ilişkin konuşmalar yapmıyoruz. Çocuklarımızın politika bilgisi yok. Hatta bilmemeleri için gayret ediyoruz. Neden mi? Korkuyoruz da ondan. Olur olmaz yerde bir şey söyler, birisi takar ve çocuğun hayatını etkiler korkusundan. Yaşadıkları ülkenin gerçeklerini anlayamayacak durumda değiller. Sonuç olarak yaşamın akışı içinde doğal olarak aldıkları öğretiler var. Ama açık ve net konuşmuyoruz. 

Daha mı özgürdük önceden? Büyüklerimiz bizim yanımızda konuşurken neden korkmuyordu? İstediklerini söyleyebilmek ne güzel bir erdem. Çocuklarım, mahrum ettiğim bilginin bedelini nasıl ödeyecekler? 

Düşününce “Ayırmayı başarmışlar” dedim. Başarmışlar ki çocuklarımı diğer insanlardan korumak için onlarla konuşmuyorum. 

Onlardan olanlar duyarda çocuğa zarar verirlerse. Yuh olsun bana. Yaşadığım korkulara. Ellerine verdiğim kozlara. Kendi ülkemde, beklentilerim hakkında çocuklarımla konuşamayacağım. Elin adamı, “Ağrı’yı almayı size bıraktık.” Diyecek. Bu denli düşmanca yaklaşımlar sergileyip, başka bir ayırımı tetiklemeyeceğim ama, çocuklarımızın yayında politika hakkında da sohbet edeceğim bu günden başlayarak. Neden başkaları istediğini söylüyor da biz söyleyince içeri tıkılıyoruz?  

Ayırma aşamasını başarmalarına izin verirsek, ardından bölecekler. 

Kimi? Bizi; Kürdü, Lazı, Ermeniyi, Türkü, Çerkesi, Aleviyi, Sünniyi, Rumu, Gürcüyü… Bizi, biz yapanları dağıtıp, bizden hiç yapacaklar. 

Diğerleri yok, biz varız. Bizler, alt kimliklerimiz ne olursa olsun bu ülkenin topraklarında yaşanlar varız. Bölünmek demek yok olmak demek. Hani nerede kaldı “Birlikten güç doğuran ataların çocukları” Nerede? “Komşusu açken tok yatmayan dedeler torunları”  

Ses verin, Herkesi kucaklayan Mevlana’yı anlayanlar nerede? 

Zor günler geçiriyoruz. Politik açıklamalarla hepimiz geriliyor ve haklarımıza tecavüz edilecek korkusuyla yatıp kalkıyoruz. Politika ve toplumsal hayat arasında büyük farklılıklar var ülkemizde. 

Kürtleri seviyorum, Lazları seviyorum, Ermenileri seviyorum, Rumları seviyorum, Gürcüleri seviyorum, Alevileri seviyorum, Sünnileri seviyorum, Şafileri seviyorum, Hanefileri seviyorum, Ateistleri seviyorum, Çerkesleri seviyorum, seviyorum da seviyorum…  

Politika yapmak gayreti içinde bulunan ve hangi kanada mensup olursa olsun; onların yaptığı açıklamaları tüm topluma mal etmeden mantık çerçevesinde değerlendirmeye çalışıyorum. Hakkımı kimsenin yemesini istemediğim gibi kimsenin hakkını yemek de istemiyorum. 

Kan ve göz yaşı istemiyorum. Düşündün içeri, düşünme dışarı istemiyorum. Eşit bir demokratik yapılanmaya hasret, yeni anayasayı bekliyorum… 

“Düşündüğümü söylemekten korkmadan yaşamak ve yaşatmak istiyorum” 

Sağlıkla ve mutlu kalın 29/07/2011 

 
Toplam blog
: 247
: 709
Kayıt tarihi
: 11.03.09
 
 

Buradayım işte. Yaşamın tam içinde. Her anın benim olduğunu bilerek. Yaşamın sadece "Şimdi" olduğun..