Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '16

 
Kategori
Eğitim
 

"Elveda DÜBTAM" diyorum, ne olur kızma olur mu!

Zaman ne kadar hızlı geçiyormuş; 8 yıl, dile kolay… O çamura aldırmadan ilk temeli attığımda ne kadar heyecanlanmıştım.

Hayatımın projesi idin, idealim gibi de oldu, dünya standartlarına ulaşmıştık o büyülü araştırma laboratuvarımız ile.

Düşünün 8 yıl önce ne asistanımız, ne de beraber hareket edeceğimiz ve özverili çalışacak öğretim üyeleri vardı. Hatta yazılarımı yazacak sekreterim bile yoktu ilk zamanlar. Günde sekiz saat yetmiyor, bazen gece on birlere kadar kalıyordum. Çünkü Dicle Üniversitesinin en büyük araştırma laboratuvarının projesini yazıyorduk küçük bir ekip ile. Onlar gittikten sonra da tek başıma hepsinin üzerinden geçiyor varsa yanlışları düzeltiyordum.

Binanın yapımı, aletlerin isimlerinin belirlenmesi, teknik şartnameler, ihale süreçleri, tatlı bir telaş ve yorgunluktu. Tüm bu telaşı, heyecanı anlamaya kelimeler yetmez, yaşamak lazım…

Başlarda insanlar inanmıyordu, bu proje hayata geçemez diyorlardı. Ancak bina kendini göstermeye başlayınca, bu sefer de moral bozmak için dedikodular üretiliyordu; "yok bina küçük, uzman kadrosunu nasıl bulacak vs." Ama hayatımda hiç bir zaman ümitsizliğe yer vermedim. Dedikodulara meydan vermedim ve adımlarımı koşarak attım. Çünkü ülkemin küçük adımlara bile tahammülü yoktu, hele de bu bölgenin... Koşaradım gitmek gerekiyordu gelişmek, ilerlemek için…

Her boğa burcu insanı gibi sabırlı ve inatçı kimliğim her zaman ön plandadır, belki biraz daha fazlası… Ekibimize yeni katılanlar ile şaha kalkmaya başladık. İl içi ve il dışı sanayiciler ile toplantılar yapıyorduk, hatta Diyarbakırlı yazarları bile toplamıştım bu büyülü laboratuvarımızı tanıtmak için.

Ulusal ve uluslararası kabul edilen projeler, yurt dışından gelen ödüller ile DÜBTAM'ın geleceği parlak idi.

Doğru yolda olduğumuzdan emindik. Bu tılsımlı Diyarbakır şehrinin makus kaderini en azından bizler akademik çalışmalar ile kırmak istiyorduk. Kazakistan, Polonya, Cezayir, İran, Irak, Suriye, Amerika gibi ülkelerden laboratuvarımızı ziyarete geliyorlar ve beraber çalışmalar içine giriyorduk.

TÜRKAK ve Gıda Tarım ve Hayvancılık  Bakanlığından aldığımız "Akreditasyon Belgeleri" başarımızı taçlandırıyordu.

Kendimizi o kadar kaptırmıştık ki, dünyanın geçici olduğunu unutmuştuk ve dünyanın tadı da zehirli bir baldı.

Ama bu büyülü rüyadan o alçak darbe geçesi ile uyandık. Allah’ım bütün emeklerimiz boşa mı gidiyordu, sabah 8 akşam 8 mesaisi yaptığımız DÜBTAM da etkilendi tabi ki.

Üzüntülü değildim, kimseye kırgın da değildim. Ben ne yaptı isem, ülkem için üniversitem için yapmıştım. Bu laboratuvardan gittiğim gibi yarın, belki yarından da yakın bu dünyadan da gidecektim. Bunun bilinci ile bir ömür boyu yaşamıştım.

Eminim üniversiteme bir hoş seda bırakmıştım. Vicdanı olan herkes bu lafı söylüyor idi. Zaten alkışı hak edecek bir şey yapmamıştım ki, sadece görevimi yapmıştım. Eminim kime  görev verilse idi bu fedakarca çalışmayı yaparlardı.

Bu bayrağı alanların benden çok daha fazla çalışacaklarına eminim. Çok daha büyük projeler ile halkın ve kamu oyunun karşısına çıkacaklardır. Bizlerin eksikliklerini görüp tamamlayacaklar, bu ülkeye bir tuğla da onlar koyacaklardır.

Ah DÜBTAM, sakın hüzünlenme, benim ile duygusal bağını kimse bilemez, anlamazlar bile. Her karışında emeğim olduğunu biliyorsun, o yüzden bu üzüntün biliyorum. Dile gelsen neler anlatacaksın kim bilir. Ama anlatma ne olursun, bu sadece sen ve ben, ikimiz arasında kalsın. Seni cansız zannediyorlar, öyle bilsinler be kuzum. Sana hep kuzum derdim, çünkü doğduğun günü biliyorum. Seni terk ettim sanma sakın. Biz bir ömür boyu beraberiz.O araştırmalarda alınan her ulusal ve uluslarası projede ya da ödüllerde ben de senin gibi sevineceğim. Hatta nara atacağım. "Elveda DÜBTAM" diyorum, ne olur kızma olur mu?

 
Toplam blog
: 233
: 209
Kayıt tarihi
: 12.12.13
 
 

Prof. Dr. Hamdi Temel, 1966 yılında Sorgun'da doğdu, İlk ve orta öğretimini Sorgun'da tamamladı v..