Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '11

 
Kategori
Engelli Eğitimi
 

“Engele rağmen” engeli

“Engele rağmen” engeli
 

Engellilerin kişisel ve sosyal aktivitelerine objektif bakış açısıyla yaklaştığımızda, karşımıza şu gerçek çıkmaktadır: BİLİNÇALTI YA DA BİLİNÇÜSTÜ OLARAK, “ENGELE RAĞMEN” BİR ŞEYLER BAŞARILABİLDİĞİNİ VE/VEYA BAŞARILABİLECEĞİNİ, SAĞLAMLARA KANITLAMA ÇABASI... Bu çaba, engellilerde itici güç kabul edilse de, aslında insanoğlunu pasifliğe, yararsız çabalara ve özgüven eksikliğine sürükleyen bir yaşam engelidir.

 “Engele rağmen” engelinin bugüne dek farkına varılmasını önleyen sayısız faktör vardır. Bunların başında; zaten çok zor durumda oldukları prensipte kabul edilen engellilerin yapabildikleri her şeyin, mucize sayılarak, abartılması gelmektedir.

Söz konusu bakış açısında, engelli kişinin NE BAŞARDIĞINA/ÜRETTİĞİNE değil, BUNU HANGİ KOŞULLARDA GERÇEKLEŞTİRDİĞİNE odaklanılır. Dolayısıyla amaç, işlevsellik değil, gösteriş haline gelir. Böylelikle engellinin bilinçaltında, “Ne yaptığım değil, nasıl yaptığım önemlidir.” sabitfikri oluşur. Bu saplantı da onu üretkenlikten, yaratıcılıktan uzaklaştırır, ya da ürettiklerinin kaynağı sadece, kendini kanıtlama saplantısı haline gelir. İlerleyen yıllarla birlikte, özümsenemeyen sakatlığı ön plânda tutmaktan kaynaklanan özgüven eksikliği de açığa çıkarak, sağlam kişilere karşı engelliyi daha da zor durumda gösterir. Kısır döngü böylece sürer gider.

Engellilerin kendilerini toplumdan yalıtılmış varsaymaları da, “Engele rağmen” engelinin fark edilmesini önler. Oysa tam tersi doğrudur. Birçok engelli, “Engele rağmen” yapabildiklerini ön plana çıkardıkları için, toplum tarafından sadece zorunluluk nedeniyle kabullenilmekte, böylelikle de, ideal yaklaşım benimsemeyle, yaşam ve toplumla bütünleşme şansını yitirmektedirler.

Engellilerin başarılarında daima, bu başarıyı “Engele rağmen” elde ettikleri vurgulanmaktadır. Örneğin, “Tekerlekli sandalyede olmasına rağmen, resim çalışmalarıyla hayata bağlanıyor...” Alt mesaj, “Tekerlekli sandalye kullananlar, hayattan koparlar. Yeniden hayata bağlanmak için bir şeyler yapmaları gerekir.” şeklindedir ve sağlamların bilinçaltına, “Engellilerin, onlar gibi olmadığı” önyargısı aşılanmaktadır.

Sanat ya da spor söz konusu olduğunda da, “Engele rağmen” engeli, engellilerin kendi kendilerine koydukları bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır. “Engele rağmen” yapılan sporlarla ilgilenenler de, yine sadece engelliler ve onlarla ilgili kişiler olmaktadır. Örneğin, tekerlekli sandalye basketbol ligi karşılaşmaları televizyondan canlı yayınlansa, konuyla hiçbir ilgisi yokken oturup seyredecek sporsever zor bulunur. NBA ise, dünyada milyonları ekran başına toplamaktadır...

Engelliler, bu alanda seslerini duyuramadıklarını öne sürseler de, tekerlekli sandalye basketbolünün ilgi görmemesi, çok daha farklı nedenlere dayanır. İkisi arasında, halkça tutulma dışında nasıl bir ayrım vardır? Tekerlekli sandalye basketbolünde amaç, “BASKETBOL OYNAMAK” değil, “REHABİLİTASYON” ve “ENGELE RAĞMEN BASKETBOL OYNAYABİLMEK”tir... Skor, ya da hangi takımın kazandığı çok önemli değildir. Ezeli rekabetler de yoktur... Tekerlekli sandalye basketbolüyle ilgili haber ve röportajlar, bu savlarımın doğruluğunu kanıtlamaktadır...

“Engele rağmen” bir şeyler yapıldığında, üstlenilen sorumluluk da azalmış olur ve gerektiği anda engele sığınma fırsatı doğar... Örneğin, bir görme engellinin resim sergisi gezilirken, “Bunları ilkokul çocukları da yapar...” eleştirisine, “Ama bu sergi, bir görme engelliye ait...” yanıtı verilir.

Bu yazıyı yazan kişinin, yani benim de bir engelli olabileceğimi düşünmemiş olabilirsiniz. Evet, ben de yüzde doksan üç oranında fiziksel engelli bir Serebral Palsi’liyim ama hayatımın hiçbir döneminde, yaptığım hiçbir şeyi, “Engelime rağmen” yapmadım. Çünkü kendimi, toplumun etkin bir ferdi olarak görüyorum.

Engelliler, “ENGELE RAĞMEN BİR ŞEYLER KANITLAMA” çabasından vazgeçip, gerçekten “BİR ŞEYLER YAPMAYI” hedeflediklerinde; engelli olmayanlar da, “Bu halde neler de yapıyorlar...” saplantısından ve merhamet/acıma duygusundan kurtulacaklardır...

          Aslı DİNÇMAN

           06 Eylül 2004         

 
Toplam blog
: 62
: 569
Kayıt tarihi
: 27.11.09
 
 

8 Ekim 1973 İstanbul doğumluyum. Doğum sırasında oksijensiz kalmamı takiben dünyaya gözlerimi Ser..