Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '08

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

"Erkekler çıkarmak için; kadınlar giymek için para verir"

"Erkekler çıkarmak için; kadınlar giymek için para verir"
 

Tesadüfler Takvimi – 13 Kasım

Tam 94 yıl önce, yine böyle bir 13 Kasım günü; ilk kez, “<ı>Caresse Crosby” adıyla geliştirilen sutyenin patenti alınmıştı. Patent sahibi ise “<ı>Mary Phelps-Jacobs” isimli, New York’lu bir bayandı. Hikaye enteresan ama önce benim hikayem...

Ekonomik olarak ailemin ihtiyacı olmasa da lise birinci sınıfı bitirdiğim yaz tatili başında, babam; para kazanmanın ne demek olduğunu öğrenmem, gerçek hayatı bir nebze olsun tanımam ve iş yaşamını, hayat mücadelesini içine girip anlamaya çalışmam amacıyla beni, yaşadığımız şehrin en büyük mağazasına çalışmam için yönlendirdi. Patron, Babama saygı gösterirdi ve kendisini kırmayarak beni işe aldı. Tezgahtar olarak. Yeni moda ismiyle satış danışmanı yani. Lise son sınıfa kadar, üç sene bu mağazada, yaz tatillerinde çalıştım. Bana kazandırdıkları ise başka yazıların konusu.

İlk iki yaz bayan reyonunda, son yaz da çocuk bölümünde çalışmıştım. Profesyonel iş hayatımın, tezgahtarlığımın ilk günlerinde yaptığım iş, sutyen ve bayan çorapları, çamaşırları satmaktı. Ergenliğimi ve yirmi sene öncesinin o muhafazakar taşra Anadolu’su utangaçlığımı yerle bir eden, temellerinden sarsan bir dönemdi benim için. Mesela halen, lastikli bayan çoraplarında hangi numaraların hangi renkleri ifade ettiğini, “<ı>10 beyaz, 11 kemik, 17 füme, 500 siyah diye” size ezberden sayabilirim. Ya da o dönemin, bayanlar arasında en çok tutulan sutyen marka ve modellerini.

Kırk-elli yaşlarındaki kaz kafalı bir tanıdığımızla bir gün yolda karşılaşmıştık. Kolumdan çekti ve ağzını sulandırarak konuşmaya başladı:

“<ı>Ne o oğlum, duyduğuma göre ikizlere takke satıyormuşsun?”

Tüm o saflığımla, ilk önce ne demek istediğini anlayamadım. Meğerse bu “<ı>ikizlere takke” söylemi pek bir meşhurmuş, bastırılmış cinselliğini saptırılmış filmselliği ile yaşayan vatandaşımız arasında. Ben öyle boş boş bakınca konuyu açmaya çalıştı aklınca:

“<ı>Oğlum, kaç beden giyeceğini bilmeyen kadına sutyenini nasıl satıyorsun? Bak şöyle avizeye ampul takar gibi yapar, kaç beden vereceğini anlarsın.”

Utancımdan kıpkırmızı olup, yanından hızla uzaklaştığımı hatırlıyorum; bu pek görgülü şehir ayısı tanıdığımın yanından. Neyse gelelim bu sutyen ve patent mevzuuna kısaca.

“Sutyen” ismi, dilimize<ı> Fransızca<ı> “soutien-gorge” kelimesinden girmiş bir yabancı sözcük.

Günümüzde bazı ilkel yerli kabileler ve Aborjinler dışında hemen hemen tüm toplumlarda, bayanlar sutyen kullanmakta. Buna karşılık tarihin derinliklerinden çıkarılıp, daha doğrusu bulunup gelen ilk sutyen ise bir Yunan tapınağında tespit edildi. İki bin yıl öncesinden gelen bu enteresan sutyen, bugün Atlanta Müzesi'nde sergilenmekte.

Batı Roma kadınları, göğüslerini çağdaş şekliyle sutyene bir miktar benzeyen, bir kumaş parçasıyla örtüyorlardı. Ama günümüz sutyenlerine hem şekil hem de işlevsellik anlamında daha yakın olanları, Ortaçağ'da kullanıldı. İki parçadan oluşan modern sutyenin patent hakkı ise ilk başta belirttiğim üzere, 94 sene önce bugün, 13-Kasım-1914 tarihinde Amerikalı <ı>Mary Phelps-Jacobs tarafından alındı.

Bu hikaye de enteresandır. 1890’lı yıllarda, New York mahkemelerine, kalçalı ve şişman kadınların girişi yasaklanmıştı. Bu nedenle de kilo ve geniş kalça problemi olan kadınlar, durumu korse ile idare etmeye çalışmaktaydılar. İşte bu dönemlerde mucit Mary Phelps-Jacobs, bir mahkemeye gitmek için hazırlandığı sırada korsesinin, kıyafetinin altından göründüğünü fark etti. Titiz bayan ne yapsa sorunu çözemiyordu ve en sonunda sinirlenip iki ipek mendille göğüslerini bir araya topladı. Ve bu mendilleri de bir bebek kurdelesi yardımıyla birbirine bağladı. İşte ilk modern sutyenin temeli atılmıştı bile. 1914 yılında Amerikan Patent Endüstrisi’ne başvurdu ve “<ı>Caresse Crosby” marka adıyla patent alındı.

Başka bir enteresan not da şudur ki bu Amerikalı bayan aynı zamanda ilk buharlı geminin yaratıcısı Robert Fulton'un da torunuydu. Genetik miras yani anlaşılan.

1914-1918 seneleri, dünyanın o güne dek gördüğü en kanlı savaşın yıllarıydı ve 1917 yılında savaştan para kazananlar, kadınlara korse almayın demeye başladılar. Korselerde çok fazla metal kullanılmaktaydı, maliyetleri hızla yukarı çekiyordu bu durum. Böylece korsenin yerini, müthiş bir hızla sutyen almaya başladı. Birinci Dünya Savaşı, sutyene yaramıştı. Savaş sonrası da kadın ve erkek ayrımı iyice azalmaya, kadınlar artık fabrikalarda çalışmaya ve bu yüzden de pratik giysilere ihtiyaç duymaya başlamışlardı. İşin sosyolojik temeli de böylece oluştu.

Feminist hareketin oldukça palazlandığı 1960’lı yıllarda, ünlü moda markası Yves St. Laurent, sutyensiz giyilebilen bir bluz piyasaya sürdü. Kadınların, kendilerini erkeklerden ayıran bir ilave çamaşır olduğunu düşündükleri sutyenlerini atmak için iyi bir fırsat yakaladıklarına inanan feministler “<ı>sutyenlerinizi yakın” hareketi başlattılar. Ancak sutyen denilen nesne kadınların vazgeçilmez bir ögeleriydi artık. Hareket tutmadı. Tam tersine iç çamaşırı dünyasındaki çeşitlilik, yıllarla birlikte neredeyse çılgınlık derecesinde artmaya başladı.

Yazar Cüneyt Ayral, “<ı>The Sutyen” isimli kitabında, sutyen için şu manidar tespiti yapıyor: “<ı>Erkekler çıkarmak için, kadınlar giymek için para verir.

Bu noktada Ayral ne kadar haklıdır, yorumu size bırakıyor ve Tesadüfler Takvimi'mizin tozlu yapraklarını, şimdilik kaydıyla kapatıyorum efendim.




@Geçen sene bugün "Atatürk yaşasaydı Abdullah nasıl karşılanırdı?": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=75485

@İki sene önce bugün "Mona Rosa Bir Kere Daha Kanattı Yüreğimi": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=13449

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..