Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '16

 
Kategori
Kitap
 

'Ey fırtınalı bayır ey mazlum Diyarbakır'

'Ey fırtınalı bayır ey mazlum Diyarbakır'
 

Amed...

Diyar-ı Bekir...
Diyarbakır...

Dimdik surları olan, bir gerdanlık gibi Dicle'yi boynuna takınan. bir tarih şehri Diyarbakır...

Mezopotamya'nın en büyük şehirlerinden biri, Kürdistan coğrafyasının en politize ve en entelektüel şehri Diyarbakır...

Acının, gariplerin, haksızlığa uğrayanların, haksızlık karşısında susmayanların ve onurlu insanların şehri Diyarbakır...

Kozmopolitlği hücrelerinde hisseden, hissettiren bir kültür şehri Diyarbakır...

Şarkılara, türkülere, şiirlere konu olan, bağrından şairler, yazarlar çıkaran bereketli şehir Diyarbakır...

*

Yazımın başlığını, Yusuf Hayaloğlu'nun 'Dyarbakır Türküsü' adlı şiirinden seçtim. Gerçi çoğunuz bilirsiniz, ama bilmeyenler için söylemiş olalım. Hayaloğlu'nun bu güzel şirini, Ahmet Kaya nefis bir şekilde şarkı formatında yorumlar.

Bu şarkı bana, geçen yıl katledilen Diyarbakır Baro'su başkanı Tahir Elçi'yi anlatıyor. Yusuf Hayaloğlu sanki Tahir Elçi'nin hazin ölümünü yıllar ötesinden görmüş de yazmış gibi... Tahir Elçi'nin göz göre göre katledilişi Ahmet Kaya yıllar öncesinden görmüş gibi içli içli okuyor...

Üçünün de ruhu şâd olsun!

*

Diyarbakır'a hiç gitmedim, ama Diyarbakırlı güzel insanlarla tanıştım.

Kimi şairdi, kimi yazardı, kimi dosttu, kimi arkadaştı...

Ahmed Arif çıkmıştı Diyarbakır'dan. Ki benim en sevdiğim şairlerden biri.

Net yoluyla tanışma imkânı elde ettiğim altın kadar değerli dostlarım oldu Diyarbakır'dan.

*

Diyarbakırlı bir cevherle daha tanıştım, tabii kişisel değil. Bu cevher, hem şair hem yazar...

Şiir de olduğu kadar, düz yazıda da başarılı kendisi...

Şehrine ve edebiyata aşık birisi...

Km mi o? Tabii ki, Yılmaz Odabaşı...

Gerçekten de öyle! Hem mensur da, hem nesir de başarılı kendisi...

Düz yazı olarak üç türde kitabının okudum Odabaşı'nın. Öykü, roman ve anı türlerinde. Üçü de çok başarılı. Üçü de nefis...

*

Yılmaz Odabaşı'nın 'Hoşça kal Diyarbakır' adlı kitabını okudum.

2013 yılında yayımlanmış. İletişim Yayınlarından çıkmış. Türü, anı, otobiyografi. Sayfa sayısı, 245.

*

Yılmaz Odabaşı'nın otobiyografisi derken hayatının hepsi değil. 32 yaşına kadar Diyarbakır'da geçen hayatı... Diyarbakır'la özdeşleşen hayatı...

Yılmaz Odabaşı 'Diyarbakır Hasreti' adlı şiirinde şöyle der:

"Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen"

Yılmaz Odabaşı'nın çocukluğu, gençliği, ailesiyle ilişkileri, 16 yaşında bir devrimci olması, 12 Eylül'le ağır bir topuzun başlarına inmesi, Diyarbakır cehennemi denilen hapishanede bir yıl yatması, beş parasız geçen günleri, iki defa kitapçı dükkânı açması, ikisinde de batması, gazetelerin Diyarbakır temsilcisi olması, 1994'de şehrini terk etmek zorunda kalması ve daha neler neler...

Yılmaz Odabaşı'nın bir roman tadındaki, acı, hüzün, başarı ve mücadele dolu birbirinden değerli anıları...

*

Kürt halkının 90'lı yıllarda yaşadıkları acıları göremeyenlere de bir kaynaktır bu kitap...

Yılmaz Odabaşı'nın objektifliğine hayran olmamak elde değil.

*

Yaklaşık bir yıl önce ülkeyi de terk etti Yılmaz Odabaşı.

Kimi kızdı, kimi ucuzca bir tepki olarak gördü, kimi de aldırmadı.

Bence, haklıydı Yılmaz Odabaşı...

Tarihin tekerrür ettiğini, değişen bir şeyin olmadığını, aynı yanlışlardan medet beklendiğini görmek, insanı umutsuzluğa sevk eder.
Umutsuzluk, şairin cehennemidir.

-Mustafa Yıldırım - 24.10.2016
 

 
Toplam blog
: 480
: 715
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Konyalıyım. Edebiyat okudum. Amatör yazar ve şairim. ..