Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '12

 
Kategori
TV Programları
 

‘Fatmagül'ün tıkandığının resmidir!

‘Fatmagül'ün tıkandığının resmidir!
 

GEÇMİŞLE VE TEKRARLARLA YÜRÜTÜLEN FATMAGÜL SANDALI...


Önceleri ‘Fatmagül’ deyince aklıma normal konuşurken bile ağlayan bir ifade ve ses tonu gelirdi. Şimdiyse, ‘basit’ replikler ve sürekli tekrarlanan sahneler. Nasıl ki, bir dilin iyi konuşulma derecesi kullanılan kelime sayısıyla doğru orantılıysa bu tür yapımların da kalitesi repliklerinin zenginliğiyle orantılı! Bu gerçeğin ışığında ‘Fatmagül’ün Suçu Ne’ dizisini inceleyecek olursak kısa cümlelerle yürütülen konuşmaların ne denli sıradan ve basit olduğunu daha iyi anlarız!  

Orijinal konusunu tüketip uzatmalara geçen ‘Fatmagül’ün Suçu Ne’, çareyi araya başka tecavüz mağdurunu sokmakta aradıysa da bunu çok sürdüremedi. Geriye yine hastane, karakol, lokanta üçgeniyle Yaşaranlar kaldı. Dizideki bu soluksuzluk özellikle son bölümlerde iyice belirginleşti.

Yatağında hiç de hasta görünmeden yatan Kerim mel mel Fatmagül’e bakıp ara ara öksürür: ‘Öhö, öhö, öhööö’… Fatmagül ağlamaklı bir sesle atlar hemen: ‘İyi misin, su vereyim mi’? Plan değişir; lokantada siparişleri yetiştirmek için yırtınan dizinin en akıllı karakteri çilekeş Mukaddes gelir ekrana. Yenge, öfke patlamaları yaşarken ekran başındakiler de hastane odasında süren nişan keyfinde defalarca söylenen ‘Hayırlı olsun’ temennisiyle patlar. Arkadan komedi benzeri sorgudaki Mustafa, hasta anne nakaratıyla İzmir’de olduğunu anlatır durur. Kerim’in Fahrettin Bey’le iç bayan diyalogu ‘Hesap sorma’ üstüne sakız gibi uzar. Tabii hamile haliyle iyilik melekliğine soyunan Hacer’i ve onun eski satıcısını da unutmamak lazım. Onlar da, olanları bir kez daha tekrarlar. Vurulma üstüne aynı konuşmalarla doldurulan dakikalar, ‘Bedelini çok ağır ödeteceğim’ diyen Fahrettin Bey’in terennümleri, Fatmagül’ün bakışları ve ‘öhö’lerle hiç bitmeyecek azaba dönüşür. Neyse ki, Münir-Reşat ikilisi araya girer de dizinin en kapsamlı ve etkileyici sözlerini duyarız. Flaş slogan, kafayı üşütmek üzere olan Erdoğan ve Selim’den gelir: ‘Amiral battı, Yaşaranlar iki seksen yattı’!

Uyu Kerim uyu… Fatmagül, sen de ders çalış. Ultra zeki Fatmagül, okul yerine hastane odasından sınava hazırlanır… Diğer hastanede de, ölüm döşeğindeki Halide Anne birden telekulak kesilir ve dışarıda konuşulan her şeyi duyar. Kerim öksürmeyi, Fatmagül su vermeyi sürdürür. Boşlukları doldurmak ve izleyiciyi Fatmagül’ün ağlak suratından mahrum etmemek için sık sık flashback’lere yer verilir. Geçmişin uzun uzun tekrarı, iki tane teste öksürük arası bakıp üniversiteye gireceğini sanan Fatmagül kadar akıllı olmayan izleyici içindir! Bu tekrarlarla ‘zekâ özürlüsü’ yerine konan izleyicinin zihnindeki sahneler perçinlenir.

Kerim yine öksürür… Fatmagül ‘Kerim gel su iç’ demeyi adet edinir. Su içmekten bitap düşen Kerim, doktorların ilgisini çekmek için soluksuz kalma numarasına girişir ve yaşamla ölüm çizgisinde görüldüğü varsayılan geçmişin filmine dalma da ihmal edilmez. Rami sayesinde ‘emboli’ konusunda bilgilenen ekran başındakiler, yüzü ‘sakal’la kaplı doktora hastane ortamında nasıl izin verildiğini de merak eder. Ama cevap bulamaz.

Gözyaşlarına hasret kalınan Fatmagül, ‘Yetti artık’ dedirten geri dönüşlerle ağlayarak yürekleri sıkarken neyse ki yine kurtarıcı Mukaddes devreye girer. Yaptıkları saçmalık olsa da yüzleri güldürmeyi başarır. 

Bir hastane odasından diğerine geçen sahnelerdeki tekrarlar, dizinin üretkenliğinin bittiğinin,  Fatmagül’ün tıkandığının resmidir! Kimin umurunda? Bu uzatma çabalarını izledikçe hani, Fahrettin Bey’in önerisine sıcak bakan ve Avustralya’ya gitmeyi düşünen Fatmagül bunu bir an önce gerçekleştirse de, dizinin soluksuzluğundan tıknefes olan ekran başındakiler de rahat etse diyesi geliyor insanın içinden.

Anibal Güleroğluhttp://www.sinematur.com

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..