Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '14

 
Kategori
Spor
 

"Fenerbahçe'ye yenilmeyi" hazmedebilmek!

Bir takımın dengesini bozmak isterseniz onun üzerinde spekülasyon yapar, polemik yaratırsınız.

Bunu sağlamanın kaç çeşit yolu vardır?

Akla gelecek en bilindik, çarpıcı araç hakem hatalarıdır.

Hakemler hata yapar elbette; dün olduğu gibi bugün de olacak yarın da; ancak hatalar bir algı yönetiminden kaynaklanıyor ve genel anlamda “bilinçli” şartlı reflekse dönüşüyorsa burada artık tek taraflı etkilenme söz konusu değildir, devreye bütün bileşenler girmiştir.

Fenerbahçe ve hakemler karşı karşıya gelmiş olur ki bu zaten içinden çıkılması çok daha zor bir problemdir.

Bu kadarla bitiyor mu?

Keşke öyle olabilse!

Gençlik yıllarımızda olduğu gibi…

1980’li yılların ikinci yarısında oynanan Fenerbahçe-Eskişehirspor maçının hakemi Sadık Deda Fenerbahçe lehine 4 penaltı düdüğü çalıp, maçın sonucunu da bu dört penaltı belirleyince ertesi gün çıkan gazete manşetlerinde şu vardı:

“Sadık Deda çaldı, Fenerbahçe oynadı!”

Sadık Deda, sonradan Erman Toroğlu’nun çarpıtacağı ve defalarca kirleteceği şekilde “penaltı penaltı gibi olmalıdır!” şartlanmışlığından özgür kalmış, kuralların ceza sahası dışında tarif ettiği ihlal ceza sahasında gerçekleştiğinde penaltı kararı verebilen cesur bir hakemdi.

Zaten Sadık Deda’nın içinde bulunduğu jenerasyon o dönem peşi sıra Federasyon Başkanı ve MHK Başkanı olanların yönetimi ve yönlendirilmesiyle bitirilecek; başka bir kuşak gelecektir.

Son 25 yıla egemen olan zihniyet ve yapı işte budur.

Cüneyt Çakır dün Sadık Deda kadar cesur olabilse iki penaltı düdüğü daha çalar bu maçta Fenerbahçe’nin hak ettiği sonucu almasını sağlardı.

Ancak sonrasındaki gelişmeler Sadık Deda’nın başına gelenden daha da beter olurdu.

Çünkü öyle bir 25 yıl yaşanmıştır ki Fenerbahçe’nin hak ettiğini bile vermeye korkan, adalet duygusunu yitirmiş, dış baskılarla kolaylıkla yönlenebilen bir yönetim anlayışı egemen hale gelmiştir.

Dün Cüneyt Çakır işte böyle bir ruh haliyle sahada gezindi durdu. Bozuk saatin günde iki dakika zamanı doğru göstermesi gibi verdiği iki karar vardı; ancak taraflı tarafsız herkes biliyordu ki Cüneyt Çakır o düdükleri isteyerek çalmamıştı. Gönlünden geçenleri Emenike’nin ve Kuyt’ın penaltı pozisyonlarında net olarak gördük.

Daha tuhafı tribünlerdeki kadın nüfusuydu.

Bunun artık bir cezadan çok gövde gösterisine dönüştüğünü bile ayırt edemeyecek kişilerin hangi gerekçelere dayandırdıkları anlaşılmaz şekilde verdikleri kararla erkekleri dışarıda bırakmıştı.

Son yıllarda Fenerbahçe’ye verilmiş yirminci ceza!

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganını raporlarına yazmaktan çekinmeyip sonra kalkıp “ama biz bundan size ceza vermedik” deme ilkesizliği, basiretsizliği gösterenler, ceza verilmeyecek şeyi neden raporladıkları dair sorusuna inandırıcı bir cevapları olduğunu hiç sanmıyorum.

Bu cezaların büyük bölümünde Fenerbahçe’nin dış etkenlerle kışkırtıldığı neredeyse ceza almasını sağlayacak şekilde tahrik edildiği gerçeğini bugün değil ama gelecek zamanda sıklıkla konuşacağız.

Bugün buna çanak tutanların o tarihte yüzlerini saklayacak yer bulamayacaklarına dair işareti Fenerbahçeli futbolcular sahaya ısınmaya çıkarken taşıdıkları pankartla verdiler.

Son on beş yılda neredeyse bütün yasalara, kurallara uyan ve bütün yükümlülüklerini yerine getiren bir Kulübün bunlardan kaçınanlar tarafından sürekli zan altında bırakılmasının irrasyonel durumunu elbette insan aklı yenecek, gerçeği görecektir.

Adalet duygusunu bir daha bulamamacasına yitirenlerin dün akşam Kuyt’ın bütün ailesinin gözleri önünde canı acıtılırken “ama Alves de iki hafta önce şöyle yapmıştı” kısasını ortaya koymaları ortaçağın engizisyon zihniyetinin karanlık tarafına dair itirafıdır.

Bu kişilere herhangi bir şey anlatmak mümkün olmadığından, onları var eden bu düzenin değişmesini sağlamak ve hepsini dışarı atmak temel amaç olacaktır.

Mevcut ortamın yarattığı atmosfer içinde Fenerbahçe Spor Kulübü yıllardır kendisine böylesine kasti karşı duruş gösteren yapıyla sanki hiçbir şey yokmuşçasına mücadelesini sürdürüyor.

Dün Gençlerbirliği teknik direktörü Mehmet Özdilek’in gözlerini döndürerek, akıl tutulması yaşatacak şekilde başka hiçbir zaman yapmadığı açıklamaları yapmasına neden olan şey işte bu algının maddeleşmiş halidir.  

Mehmet Özdilek adaleti Şükrü Saraçoğlu’nda arayacağına eğer samimiyse başka zamanlar ve yerlerde de isyan etsin görelim.

Bu işler kazanırken kulübede kahkahalar atarak dalga geçemeye benzemiyor değil mi?

Maalesef sportif olarak yenilmesini bile öğrenememiş bir anlayıştır bu; çünkü “Fenerbahçe’ye yenilmeyi” hazmedememektedir.

Bu ortam asla adil değildir; sportif olmaktan çok uzaktır.

Normalleşmesini sağlamak için "sadece" Fenerbahçe’den olgunluk beklemek de tam bir samimiyetsizliktir. 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..