Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '09

 
Kategori
Güncel
 

"GDO" nedir abi?

"GDO" nedir abi?
 

Elmalar. Küçük olsun. Doğal olsun.


Her bitkinin çekirdeği ya da tohumu var.

Elmanın, üzümün çekirdeği var.

Arpa, buğday ve mısır gibi bitkilerin her bir tanesine de “tohum” denir çocuğum.

Bizler ve hayvanlar bitkilerin tohumlarını ya da meyvelerin çekirdeğini kaplayan etli kısımlarını yiyerek besleniyoruz oğlum.

Ispanak, marul, lahana gibi bitkilerinde yapraklarını yiyip güzelleşiyoruz kızım.

Ayçiçeği, pamuk, soya, zeytin gibi bitkilerinde yağını çıkarıyoruz yeğenim.

Bazı hayvanlar sadece bitkileri, bazı hayvanlarda hem bitkileri hem de hayvanları yiyip besleniyorlar kuzenim.

Biz insanlar; “etmiş, otmuş, çöpmüş” ne bulursak tüketiyoruz birader.

Dünyanın bir yanı açlıktan kırılırken, bir tarafı da şişmanlıktan çatlıyor abicim.

Şişmanlar; fazla yemeyip fazlalıklarını fakirlere gönderseler, dünyada aç kalmaz ablacım.

Doğru paylaşım olsa. Kimileri fazla yemekten şişman olmaz, kimileride açlıktan ölüp bu dünyaya geldiğine pişman olmaz! muhterem kardeşim.

Nerde böyle bir insanlık? Kim kime dum duma. Dünya, çorba olmuş.

Amerikalı Sam Amca, Dünya’nın aç kalmasından endişe ediyormuş. Çok üzülüyormuş(!)

Pamuk, mısır, soya fasulyesi ve bunlar gibi “hayati ürünler” benim elimde diyormuş.

Ben bu ürünleri ekmesem, sizlere vermesem aç kalırsınız diyormuş.

Hani bizleri 70’li yılarda soya yağında pişirilmiş lokmalarla ve süt tozuyla beslediler ya.

Yine beslerlermiş.

Şimdi de “sinsice, uygulamak istedikleri planları” kafayı taktıkları ülkelerde yasal hale getiriyorlar.

Hedef “çok ürün elde etme, açlığa çare bulma aldatmacaları”.

Bize bir çok gıda satıp, para mı alacak bizden? Yok canım. Para nedir ki? Değiş tokuş yapacağız. Bize GDO’lu kabak verecekler. Bizde onlara maden yada muden veririz.. Memleketin taşı biter mi?

Yersen.

Birde başka taktik var.

“Bizden tohum alın, bol ürün elde edin.”

Nasıl?

Bizim ülkemizde, dört mevsim var. Her çeşit ürünün yetişme ortamı, doğal olarak mevcut.

Hatta bir yılda, üç ürün alınabilecek bir yapıya sahip ülkemiz.

Ülkemizde sorun var mı?

Aç kalır mıyız?

“Yaban armudu” yesek yine aç kalmayız.

Kalmayız da, mesele bu değil.

Çarpık tarım politikaları. Çıkar çatışmaları. Köşeyi kolay dönme taktikleri.

Belki de, 20 yıldan fazla oldu. Bizim üreticilerimiz, GDO’lu tohumların kıskacında.

Genetiği değiştirilmiş tohumlar bize satılıyor. Her yıl tohum alma zorunluluğumuzda var. Tohumlar bir defa ekilir. Ekilen tohumdan elde edilen ürün dölsüzdür, ekilmez.

Ürün bol olacak ya.

Ekiyoruz.

Yem yapıyoruz. İnekler besleniyor. Süt bol . Sütü biz içiyoruz. Her yer “sapık genetiklerle” dolup taşıyor.

Dölsüz mısır, çekirdeksiz karpuz. Ya da içi boş çekirdekler. Ölü tohumlar. Tipi bozuk meyvalar ve sebzeler.

Her yıl yeniden tohum almak zorundayız.

Tohumda bağımlı bir ülkeyiz. Farkında değiliz.

Tohumda en büyük tüccar; “ABD ve İsrail.”

**

Ben, mısır yemiyorum

Ne yeşil olarak, ne de çerez olarak.

Sahil kentlerinde, turistik yerlerde ”süt mısııır” diye bağıranlara bile uyuz oluyorum.

Mısırlar o kadar büyük ki, birde hiç kokuları yok. Bir mısır koçanını alın, mısırın tanelerini alıp elinizde sıkın, kötü kokulu bir sıvı akıyor.

Eşek dişi gibi taneler.

Yerli mısırların eğri büğrü koçanları(zömekleri) var. Görüntüsü, albenisi yok. Yok amma tadı var. Yerli mısırı köz üstüne koyun, kokusu bir harika.

Mısır gibi birçok bitkinin genetiğini değiştirip, çok ürün elde edebilirler. Para kazanabilirler.

Bizim, “sağlığımız” ne olacak?

GDO’lu ürünler çocuklara yedirilmeyecekmiş.

“Hamile kadınlar” ne olacak?

**

Pazar yerlerinde, albenisi olan ürünler tezgâhların önünde, kırmızı çadırların altında.

Büyük mü? Görüntüsü güzel mi? Parlak mı?

Vallahi, vatandaş bu ürünlerin üstüne balıklama atlıyor.

Ben, “küçük yapraklı” ıspanakları Mehmet Dayı’dan…

Marulu, soğanı, sarımsağı Ayşe Teyze’den…

Elma armut gibi meyveleri, Osman Amca’dan alıyorum.

Yenice’de, “bu şansım ve seçme hakkım” var.

Kimsenin beğenmediği, kuşların gagaladığı elmalar, içinde çekirdeği olan her kurtlu meyveyi alıyorum.

Ben bir isim taktım böyle ürünlere.

Kuş elması, kuş üzümü gibi.

Kuşlar yemişse iyidir.

İçinde, “kiracı varsa” hoştur ve de daha da iyidir.

**

Ne kadar dikkat edersek edelim.

Genetiği değiştirilmiş ürünlerden elde edilen, besinlerden yüzde yüz korunmamız mümkün değil.

Tamam, bu ürünleri bir şekilde bize yedirirler.

Biz, yine de dikkat etmeliyiz.

Bilerek, bana yediremezler.

Ancak: Bilmeyerek, “o biçim” yedirirler.

Kaçış yok.

**

Yalnız, bu “emperyalistler para için” her şeyi yaparlar.

Bizim ülkemizi bile, “gıda da bağımlı duruma” getirebilirler.

Ne yazık ki, “pusula o yönü” gösteriyor.

GDO’lu ürünler çok kullanıldığında, bir kaç kuşak sonra insanlarda kısırlık başlarmış.

Zürriyeti kesilirmiş insanların.

Kanser gibi hastalıklar artarmış. İnsanların böbrekleri iflas edermiş. Sakat doğumlar, özürlü doğumlar olabilirmiş.

Doğal olarak ta ölümler… Azalan nüfus falan… İşgal…

Alın size, “biyolojik bir savaş.”

Topsuz, tüfeksiz.

“Çanakkale Geçilmez” diye bağırmanın anlamı yok.

Adamlar, geçiş yollarını bir ülkeyi işgal etme taktiklerini değiştirmişler.

Bu, “Genetiği değiştirilmiş organizmalar/tohumlar” konusunda bilinçlenmeliyiz.

Bilenler, bilmeyenlere anlatsın.

Bu konuda “bilinçli olanlar” kendisini kurtarır.

Kurtaranlarında hükmü olur mu? bilemem.

Bilinçlenmeyenler, kendilerini “hamamböceği” olmaktan kurtaramazlar.

İnsan olarak yaşamak, en güzeli.

İzin verirlerse eğer…

<ı>Not 1:Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik, 26.10.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

<ı>Not2: Sağlık kategorisinde yazdığım, “Tohum” adlı yazımı da okumanızı beklerim.

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..