Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '15

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

“Gerçek Aşk” ne zaman?

“Gerçek Aşk” ne zaman?
 

"Aşık olmak istiyorum" der kimi zaman; içimizden gelen o ses, iç sesimiz... Hele ki biten ilişkilerin ardından bir süre yalnız kaldıysak ya da kendimizi yeni bir sevgiye, yeni bir insana kapı açmaya hazır hissetmeye başladıysak!
 
Kimi zaman biz sevmek ve sevilmek istediğimizi hissettiğimiz ve hazır olduğumuza inandığımızda aşkı kendimiz arar, kendimize çeker, kısmetimizde o an yazıldıysa buluruz da elbet… Ya da geçmiş hatalarımızdan ya da eksikliklerimizden ders almış olduğumuz ve yeni başlayan ilişkimizde daha temkinli olmanın verdiği bir durum vardır bizim için. Bazen de gençlik yıllarında başlayan aşk arayışlarımız belki de yıllarca ya da belki de bir ömür boyu sürer.
 
Hele ki; bahar ve yaz ayları geldiğinde daha da ihtiyaç duyar yalnızsa bir insan… İnsanın doğasında vardır belki de yalnız yaşayamamak… Bir süre yalnız yaşayabilse de gene de vardır işte; bir gün yeniden gelir o arayışlar…
 
Kapıyı ona açan bir insan ister, evde bir başka nefes, iki çift laf edebileceği, sırtını güvenle yaslayabileceği hatta onu şımartacak, onun da şımartabileceği birilerini… Ya da sesini duymayı, görmeyi istediğimiz, birlikte zaman paylaşmaya özlem duyduğumuz birileri olmasını aradığımız zamanlar…
 
Zaman zaman o doğru insanı arayışlar sırasında – her bulamayışımızda – karamsarlaşabilsek de, aslında o yüreklerdeki umut hiç bitmez. Aşkı,”o” insanı bir gün bulacağına dair duyulan inanç ve özlem… Elbette ki o zamana kadar belki de evlenip, evliliğimiz yürüyemiyorsa boşanabiliriz.
 
Ya da karşımıza çıkan birilerini sevdiğimize inanır, onunla bir ilişki yaşar, belli bir zamanı paylaşırız, yürümeyince de yolları ayırıveririz ya da kimi zaman o terk edip gider. Kısaca “doğru insan” dediğimiz kişi gelinceye kadar başka insanlar hayatımıza girip, sonra da ayrılabilir.
 
Tabulaştırdığımız o aşk kavramı? Kimbilir? Tabi ki gerçekten aşkı yaşamış ya da yaşayan bilir… Kimilerimizin bakış açısına göre aşk geçicidir; kimilerimize göre de ömür boyu… Belki de aşk ile sevgi kavramlarına bazen bakış açılarımız farklı olabiliyor ama sonuçta esas olan aslında gerçek sevgi, saygı, bağlılık, güven, anlayış ve uyumlu paylaşımlardan oluşan huzurlu ve doyumlu birlikteliklerin var olabilmesi değil midir? Adı ister aşk konsun, ister sevgi…
 
Bazen yıllardır tanıdığımız ya da birlikte olduğumuz insana aslında aşık olmadığımızı farkettiğimiz anlar bile olur. Hatta birçok ayrılışlarda kullanılan bir cümle vardır: “Sen çok iyi bir insansın ama maalesef ben sana aşık olamıyorum.” Gariptir yani o kadar zamanı geçirip de bunu söylemek ama insan doğası işte; değişken… İşte o an; karşı tarafın yıkıldığı, diğer tarafın da ayrılıp gittiği, kendince varsayımı ile aşkı bulma arayışı ile yollara düştüğü andır.
 
Aşk aramakla bulunmaz belki de; kimbilir? O canı istediğinde, kendiliğinden mi gelir?
 
Aşık olmanın ne yaşı vardır, ne de zamanı aslında… Her an, her gönüle konabilir. Kimi zaman o gönül hazırlıklıdır, kimi zaman da hazırlıksız…
 
Her tanıdığımız insanı acaba o mu diye ilk zamanlarda bir güzel inceleri, tartarız. Bir heyecanla “o” olsun diye dua ederiz. Kimi zaman hayal kırıklarıdır yaşadığımız, kimi zamanda yıllardır beklediğimiz insanın gelişini kutlamalarımız..
 
Her ne ayrılık yaşarsak yaşayalım, her ne acı çekersek çekelim o dönemler atlatıldıktan sonra bir tarafımız yorulmuşken çoğunlukla diğer bir diğer yanımız da hala “o insanı ” arar durur. Sonrasında hani öyle bir an gelir, tam pes ederiz ve aramaktan ve bulamamaktan sıkılırız ya aşkı işte o an kapınızı çalıverir, bir an hiç beklemediğiniz o an ise irkilirsiniz o kapının zil sesi ile: aşk ben geldim der beni kabul eder misin?
 
Yıllardır beklediğimiz o aşk, o insan gelmiştir. Yaşadığımız geçmiş ilişkilerden payemizi almışızdır ve çok daha farklı yaklaşırız belki de o aşkı getiren insana…
 
Biraz ürkek, biraz da heyecanla buyur edersiniz aşkı ; kendi mabedinize… Yüreğinize…
 
İşte o zaman belki de; kararında sarıp sarmalamak gerekir gelen o aşkı… Geçmişi yargılamadan, geçmişteki insanlarla kıyaslamadan, geçmişte yaşadıklarımızın korkularından sıyrılarak, yepyeni ama sağlam, önyargısız yeni bir sayfa açarak…
 
Zor bulduk ya bir anda hayalimize kavuşmuşken onu kaybetmemek için elimizden geleni yapmak gerekir. O özlem duyulan aşk kapıyı çaldığında kıymetini bilmek…
 
Eğer kaybetmemek istiyorsak; işte o gelen aşkı ne çok sıkmak gerekir ne de çok gevşek bırakmak, ne de fazla sorgulamak…
 
“Tadında yaşamak” belki de önemli olandır o anları; yormadan, yorulmadan; kimbilir?…
 
 
Yeşim BUYURGAN
 
Yaşam ve İlişki Koçu, Eğitmen
 
* Yazılar kaynak ve yazar ismi belirtmeden kullanılamaz.
 
Toplam blog
: 92
: 4767
Kayıt tarihi
: 10.11.10
 
 

İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü'nden Kimyager olarak mezun olmuştur. 1996-1997 yılları ..