Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Haziran '13

 
Kategori
Siyaset
 

"Gezi" Bağları

"Gezi" Bağları
 

“Ne yalan söyleyeyim…” ile başlayan cümlelere bu neşeli halimle bile kulak kabartmam. Canımı sıkar çünkü… Eskiden siyasetçilerin bariz yalanlarını dinleyen çevremdeki herkes olayın böyle işlediğini bilirdi. Yalan söylemeyen siyasetçi mi olur canım, düşüncesi 90’lı yılların düşüncesiydi. 90’lı yıllardaki siyaset ile 2000’li yıllardaki siyaset arasındaki “duygusal” farka bakmak istiyorum.
 
90’lı yılları çok severim. Çocukluğumun geçtiği, saçma ama benim için anlamlı o ergen halimin geçtiği yıllar. Çoğu akrabamın, komşularımın ölmediği yıllar, o yıllar. Koyu bir “Demirel” taraftarı ailede büyümek bana inanın çok şey kattı. Dedem ile yaptığım siyasi tartışmaları hatırlıyorum da şimdi yapılan tartışmalar ilkokul düzeyinde kalır! 
 
Yıllarca takım tutar gibi “parti” tutan ailemin “Demokrat, Adalet ve Doğru Yol” serüvenini, il teşkilatlarında çalışmalarını, seçim zamanında evimize gelen “Aday aday”ların neşeli tavırlarını izleyen bir çocuğun ruh hali “Demirel” düşmanlığıydı. Ailem bana hiçbir zaman Demirel’i empoze etmedi. Babam ile yaptığım o medeni tartışmaların hiçbirini 2000’li yıllardaki tartışmalarda bulamazsınız.
 
Çünkü aynı ailede bir ANAP’lı bir MHP’li bir de DYP’li bulabilirdiniz! Bu kare 90’lı yılların karesidir. Aynı kadrajda yer alan bu bireyler şimdi birbirlerine düşmanlar. Siyasetin yalan olduğu o dönemlerde insanlar daha demokratik bir görüntü veriyordu.
 
Siyasetin temelinde “vatanseverlik” vardır. Siyasetçilerden bahsetmiyorum, tam aksine asillerden bahsediyorum, halktan… Gündemi kaçırmayan, siyaseti takip eden herkes “particiydi” o dönemler. Partilerini; evde, kahvede, meydanda savunurdu. Akşam eve gidince Levent Kırca’nın “Olacak O Kadar”ına kahkaha ile katılırlardı. Kahvede Demirel’i sesli savunan babam, akşam Demirel’i maymuna çeviren Levent Kırca’ya katıla katıla gülerdi. Ülkenin “baba”sını hayatı boyunca savunan 90’lı yılların o eğitimsiz “babaları” Levent Kırca’ya saygı ile bakardı. İşini yaptığını düşünürdü. Kendimi bildim bileli Ecevitçi olan komşumuzun, hararetli tartışmalarını çok seyretmişimdir. Akşam olunca o da “Olacak o kadar” derdi. 
 
AK Parti ile ilgili bir “skeç” dahi izleyemediğimiz bu 2000’li yılları yaşarken ülkenin medyasını üzülerek izliyorum. Olaya tarafsız bakan kaç televizyon kanalı var ya da kaç gazete var. Aynı mesafede duran kaç gazeteci var. Liderini ti’ye alan bir görüntüyü izledikten sonra “sırıtan” kaç oy veren var. Doğru ya, ülkenin liderini ti’ye alan bir görüntüyü ancak Facebook’ta izleriz! 
 
Particiliği savunmuyorum ve bunun kavgasını yıllarca ailemle yaptım. Fakat 90’lı yıllardaki Türkiye’nin medyası ve halkı inanın bu kadar kutuplaşmamıştı.
 
Televizyon denen şeye sansürle başlayan bir nesiliz biz…  Ağabeylerimiz, babalarımız, dedelerimiz… TRT’nin o halini bile özlüyorum. 
 
GESİ BAĞLARI
 
Günlerdir “Gezi” olaylarını basından takip ediyoruz. Ve basından gördüğümüz kadar çevremiz ile fikirlerimizi paylaşıyoruz. İş o hale geldi ki, “Gezi” yi savundun mu vatan hainisin, karşı çıktın mı vatanseversin! Bende, Kayseri yöresine ait olan “Gesi Bağları” türküsünü mırıldanıyorum. Ne yapayım, 90’ları hatırlatıyor bana…
 
“Gesi bağlarında bir top gülüm var
 Hey Allah'tan korkmaz sana bana ölüm var
 Ölüm var da şu dünyada zulüm var
Gel otur yanıma hallerimi söyleyim
Halimden bilmiyor ben bu yâri neyleyim”
 
 
Toplam blog
: 110
: 521
Kayıt tarihi
: 21.12.09
 
 

1979 Malatya doğumluyum... Evreni kendi gözlüğümden (0,50-0,75) görmeye çalışan bir yazarım... Dü..