Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '15

 
Kategori
İlişkiler
 

"Gidi yok anne, gidi yok!"

"Gidi yok anne, gidi yok!"
 

Bazen suçluluk duyuyorum. Oğlumun her ânını kaçırdığım için, onun bana en çok ihtiyacı olduğunda 1600 km uzakta olduğum için, yanına gittiğimde birkaç güncük kalıp yeniden yollara koyulup onu her seferinde hayal kırıklığına uğrattığım için...

Onu son bırakışımda öğle uykusu vaktiydi ve her zamanki gibi yanına uzanıp gözlerimi kapatmıştım. Uyumak istemiyordu, direnmeye çalışıyordu adeta. Bir süre sonra uyuduğunda yavaşça yanından kalkacakken anında dikti kafayı. Gerisin geri yattım. Bir süre sonra yine uyudu ve ben yine kalkmaya yeltendim, ve yine gözünü açıp kaldırdı başını. Bu 3-4 kez tekrarlandı, ve tam 50 dakika sonra yanından kalkabildim. Onu uyurken orada, öylece bıraktım!

Uyandığında beni bulamayınca kim bilir ne düşünmüştür... Henüz duygularını ifade etmek için fazla küçük, tam 3 yaşında. Ama eminim ki kafası çok karışık. "Annem bazen geliyor, hiç gitmeyecekmiş gibi yapıyor ama hep gidiyor. Nereye, neden gidiyor? Gidecekse neden geliyor?" 

Bir bilse gitmeyi hiç ama hiç istemediğimi... Her seferinde bir travma yaşadığımı... Hep içimden lanetler okuduğumu... Gözyaşlarımı kimse görmesin diye içime akıttığımı ve içimdeki o boğulduğum denizi bir bilse!

Gidişlerimin ardından benimle telefonda konuşmuyor hiç. O minik dünyasında gidişlerime anlam veremediği için haklı olarak bana artık hiç güvenmiyor. Ve ben bu konuda hiçbir şey yapamıyorum, her seferinde yine gidiyorum!

Bu yüzden suçluluk duyuyorum. Belki daha çok çalışıp 5 soru fazla yapsaydım bu kadar uzağa atanmazdım. Belki de 1600 km doğuya atandığımı öğrendiğimde bu diyarlara hiç gelmeyip yanında kalmalıydım. Bilmiyorum ki!

Yanına gittiğim zamanlarda bana durup durup sarılması, biraz somurttuğumda gözlerimin içine bakıp ben gülümseyinceye kadar sırıtmaya devam etmesi, gülümsemezsem de "anne, gül" demesi, yine gülümsemezsem sarılıp sıcacık öpmesi; saçlarının kokusu, yanaklarının yumuşacık dokusu... Sonra, her aklına geldiğinde "gidi yok anne" (gitme anne) demesi... Bütün bunları bırakıp bu kelle koltukta yaşadığım şehre gelmek zorunda olmamı hazmedemiyorum bir türlü. Her boş ânımda açıp fotoğraflarına bakmak, videolarıyla yetinmek zorunda olmak o kadar koyuyor ki! Ona sarılıp uyumak varken, burada burnum sızlayarak uyumaya çalışmak o kadar acıtıyor ki içimi...

Anlatamıyorum evet. Hangi sözcükleri yan yana getirirsem getireyim, hangi benzetmeleri yaparsam yapayım, hangi bağlaçları, edatları kullanırsam kullanayım, ne kadar süslü bir üslup kullanırsam kullanayım yetmiyor yaşadıklarımı ve hissettiklerimi anlatmaya. Allah kimseyi evladından, ailesinden ayırmasın. Ne diyebilirim ki... 

"Çabuk geçer" diyorlar, geçmiyor. "2,5 ay kaldı sabret" diyorlar, olmuyor. Kime anlatsam hep aynı cevap. Ateş düştüğü yeri yakıyor hep. Boşa koyuyorum dolmuyor, doluya koyuyorum almıyor. Çare bulamıyorum, bazen çok daralıyorum, sıkışıyorum, bunalıyorum, hatta nefes alamadığım zamanlar oluyor. İşte bu yüzden, anlatmakla da geçmiyor, yazmadan olmuyor. 

 

Özlem Ulugöl

 

 

 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..