Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '11

 
Kategori
Güncel
 

"Gündoğdu", uyanın artık!

"Gündoğdu", uyanın artık!
 

Daha önce Ankara ve İstanbul'da kitle gösterisi yapan aleviler, bu kez İzmir'de taleplerini dile get


2008’de Ankara’da, 2009’da İstanbul’da, yüzbinlerin katılımıyla “eşit yurttaşlık talebi”nde bulunan Aleviler, bu kez de, İzmir’in Gündoğdu Meydanı’nda aynı talebi tekrarlamak istiyor. “Açılımlar”ı çalıştayların takip ettiği bir ortamda Alevilerin hala meydanlarda tercihlerini haykırmak zorunda kalmaları, insana “bu ne yaman çelişki” dedirtiyor. Onca “açılım” ve çalıştaya rağmen, Alevilerin her geçen gün daha geniş katılımlı gösterilerle aynı taleplerinde ısrar etmeleri, varolan problemin kangrenleştiğini gösteriyor. 

Hatırlanacağı üzere, Aleviler de, çözüme katkısı olur inancıyla çalıştaylara katılmış ve anlaşması en zor görünen Alevi çevreler dahi ortak talepleri içeren bir metne imza atmışlardı. İmza atılan metin, Alevilerin asgari taleplerini içeriyordu. Hükümetten beklenen, bu taleplere uygun adımlar atmaktı. Adım atmak bir yana, Hükümet, talepleri unutturmak için “bin dereden su getirme” yoluna başvurmuş; sorunları çözmekten çok “tribünlere oynamak” istediği izlenimini güçlendirmiş bulunuyor. Görünen o ki, Hükümet, sorunları çözmekten çok CHP ile ‘arka bahçesi’ olduğunu düşündüğü Aleviler arasındaki ilişkiyi kopartarak nemalanmak istiyor. Bu durum, AKP’yi Alevilerin gözünde ‘şüpheli’ hale dönüştürüyor. 

Bin dereden su getirme politikası! 

AİHM ve iç yargı kararları varken, zorunlu din dersleri uygulamaları başta olmak üzere Cemevlerinin statüsü, Diyanet İşleri Başkanlığının varlığı, Madımak’ın müze haline dönüştürülmesi ve genel olarak Alevilerin “eşit yurttaşlık hakkı” talebi konusunda Hükümet, “bin dereden su getiriyor”. Ama aynı Hükümet, bildik bütün problemler, varlığını korur ve hatta giderek kangrenleşirken, çalıştaylardan sorumlu bakanlık, öznesi Aleviler olan çok sayıda uygulanması hem imkânsız hem de uygulandığında herhangi pozitif bir sonuç üretmeyecek ayakları havada projeleri kamuoyuyla paylaşmaktan geri durmuyor. Bir gün bakıyorsunuz, “Alevi İşleri Vakfı” adını taşıyan bir proje öneriyor; ertesi gün bakıyorsunuz Cemevleri’nin “inanç ve Erkan Merkezi” olacağı vaz’ediliyor. Elbette, Aleviler üzerindeki manevi ağırlığı bulunan dedeler de unutulmamış; onlara da “inanç önderi” titri verilmek isteniyor. Bütün bunlar Alevilerden tepki görünce de, “böyle çalışmamız yok” denilerek, fasit daire işletilmiş oluyor. Yani tribüne oynama her koşulda devam ediyor. 

Hükümetin bir yanıyla “havuç”, diğer yanıyla “sopa”yı ifade eden politikalarının Alevi örgüt ve çevrelerde gördüğü direnişi kırmak için dezenformasyon yapılmaktan da geri durulmuyor. Örneğin, Çiller döneminde Alevi örgütlerine örtülü ödenekten para verildiği söylenerek, üstü örtülü “kirlilik” iması da yapılıyor. Kimlerin aldığının açıklanmasına ilişkin ısrarları duymayan Hükümet, bir yandan da, “çalıştaylar yaptık, gündelik sorunlarınızı çözmek için çabaladık; hala niçin bize şüpheyle yaklaşıyorsunuz” şeklindeki soruları da dolaylı olarak sordurtuyor. 

Taleplerin çözümü için Anayasal değişiklik gerekmez! 

Alevileri “tarihsel yüzleşme”ye çağıranları, Alevilerin gözünde ‘şüpheli’ konumuna iten iki önemli gerekçe bulunuyor. Öncelikle çalıştaylar sürecinde katılımcıların tamamı tarafından imza altına alınan Alevi taleplerinin realize edilmesi konusunda tam bir “ipe un serme” örneği gösteriliyor. Hükümet iradesi olmayınca, zorunlu din dersleri, Cemevlerinin açılması ve Madımak’ın müze haline dönüştürülmesi Kanun Hükmünde Kararname ile çözülebilecek kadar basit olmasına rağmen, çözümsüzlüğe mahkûm etmek için “anayasal problemler” kategorisine dâhil edilerek, bilinmeze erteleniyor. 

Bir diğer önemli nokta da, özellikle referandum sürecinde, başta Başbakan olmak üzere, AKP ileri gelenlerinin Alevileri hakir gören açıklamalar yapmış olmalarıdır. Alevileri “tarihsel yüzleşme”ye çağıran eli kalem tutanların görmezlikten geldiği; ancak, “dil ağrıyan dişe değer” sözündeki gibi Alevilerin yüreğine saplanan Başbakan’ın Ebu Suud’u övmesi ve anti demokratik yasal mevzuat orta yerde dururken, okuduğu şiir nedeniyle kendisine verilen cezayı Alevi yargıçlara bağlaması, “şüphe meselesi”ni daha da artırıyor. 

Bu koşullar altında yapılan Gündoğdu mitingi, “Gündoğdu hep uyandık/siperlere dayandık” dizelerini de içeren eski bir “bağımsızlık marşı”nı hatırlamamıza neden oluyor. Aleviler, genel seçimler öncesi, hem Hükümet’e hem de Hükümet olmak isteyen herkese yeni bir çağrı anlamına gelebilecek İzmir mitingiyle sadece ve yalnızca, çalıştaylarda imzalanan ortak talepleri bir kez daha gündeme getirmek ve herkese “Gündoğdu, uyanın artık” demek istiyor. 

isikyukselk@gmail.com 

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..