Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '11

 
Kategori
Resim
 

"Güzel"in tarihsel yolculuğu

"Güzel"in tarihsel yolculuğu
 

Sanat ideal güzeli arama serüvenidir. Henüz ulaşılamamış olana, o en güzele ulaşma umududur hep. Etkileyici bir doğa parçası karşısında çoğu insan “Ne kadar güzel, bunun resmini yapmalı!.”der ya, gördüğü o güzelliği kalıcı kılmak ister aslında.


İşte resme yeni başlayan kişilerin çoğu da bu duygularla işe koyulur. Doğada gördüğü nesnel güzellikleri çoğaltmak ister, kalıcı kılmak ister.


Güzelin insanı hafifleten, denge haline getiren bir gücü vardır. İnsan ruhen bir tamlık haline ulaşır. İşte bu, aslında estetik haz almadır.


Tarih boyunca her çağ/dönem güzeli kendi anlayışıyla kavramıştır. Güzeli kendi algısı doğrultusunda idealleştirmiştir. Dolayısıyla tek bir güzelden söz edebilmek olası değil.


Sanatın gücü, bu güzellikleri çeşitli sanat dilleriyle hayata akıtmaktır. İşte bu dillerin en önemlilerinden biridir resim


Ancak yapılan resmin güzel olması için belli kurallar var ki; bunları uygulamadan yapılan işin güzel olması pek de mümkün olmaz. Bunlar binyıllar öncesinden beri felsefecilerin, sanatçıların üzerinde kafa yorduğu, çalışmalar yaptığı alanlardır. Bu bilgiler estetikte güzelin alt kategorileri olarak ifadelendirilmiştir. Aristoteles bunları oran, uyum, ölçü, açıklık/netlik olarak belirler.


Resim tarihine göz attığımızda, resmin ortaya çıkışının iletişim gereksiniminden doğduğunu görürüz. Günümüzden 40000 yıl önce çizilen Lascaux mağarası (Fransa) duvarlarındaki hayvan figürleri de bu gereksinimden doğmuştur.


Antik dönemden bu yana ise, iletişimin ötesinde, sanatsal bir ifade aracına dönüşür resim. Sadece iletişim aracı değildir artık. İnsan zihninin ve ruhunun zenginliğini estetik bir yapılanma olarak ortaya koymaya yönelir. Estetik bir yapıt ortaya koymayı hedefler insanlar.


Elbette bu bir somut temel üzerine oturmaktadır. Aynı yıllarda üzerinde yaşadığımız topraklar üzerinde felsefenin de temelleri atılmaktadır. Özellikle Ege’de yedi bilgeler olarak adlandırılan Thales, Anaksimandros, Anaksimenes, Solon ve öteki filozoflar ilk kez evrene ve insana dair sorular sorup, yanıtlarını aramışlardır.


Bu tarihten sonra artık resim bir düşünce, bir felsefe üzerinde yükselmeye başlar. Yeni bir anlayışın dili olur adeta. Ve her dönem, kendi güzellik anlayışı doğrultusunda kurgular resmi.


Özellikle Antik dönemden itibaren bir kavram etrafında kolektif bir estetik anlayış ortaya çıkar. Örneğin, antik Yunan’da güzel, günlük yaşamı aşıp, Tanrılara yakın olandı. Yunan sanatında güzel, daha mutlu yarına inanmanın karşılığıdır.


Eski Yunan sanatında iki zıt kuvvet birbirini etkisiz hale getirerek, uyum ve simetriyi oluşturur. Bu görüş ortaçağ boyunca da devam eden bir gelenek halinde uygulanmıştır.

Ölçü ve oranın önem kazandığı bu dönemde, ideal ölçülere ulaşmak için insan vücudu ve doğadaki nesneleri araştırarak belli bulgulara ulaşmıştır sanatçılar.


Özellikle Pisagor’la birlikte evrendeki oluşumlar arasında matematik bir estetik ilişkinin varlığı saptandı. M. Ö. 1. yy’da yaşayan Vitrivius insan uzuvlarının birbirine ve vücuda oranlarını hesapladı. Örneğin baş, toplam boyun 1/8, yüz 1/10 gibi bulgulara ulaştı. Kollarını açan insanın genişliğinin yüksekliğine eşit olduğunu; böylelikle tabanı ve yüksekliğiyle ideal kareyi oluşturduğunu bulur.


Antik Yunan sanatının devamında ortaya çıkan ortaçağ, güzelin zıtlıklardan doğduğunu savlar. Örneğin çirkinlik olmadan güzel olamayacağı düşünülür. Bütünün uyumu güzeli yaratır düşüncesinden hareket eder. Parçanın diğer parçalarla ve parçanın bütünle uyumu güzeli yaratır, düşüncesindedir. Ortaçağ insanı için resmin anlamı, “içerik”te değil “biçim”deydi.


Ortaçağ boyunca resim, neredeyse dinsel konular dışına çıkmaz. Resim dinin hizmetindedir. Ressam ise, kilisenin iş verdiği işçidir. Ortaçağ boyunca ressamlar resimlerini adını veya imzasını koymamıştır. Anonim bir iş gibi kabul edilmiştir.


Ortaçağda resim tıpkı müzik gibi söz diliyle ifade edilmeyen şeye aracılık eder. Dini metinler kilise duvarlarına, pencerelerine çizilen resimler aracılığıyla insanlara aktarılır.


Ortaçağın sanatçıyı bir şablon içine sıkıştıran bu yapısı rönesans ruhunu doğurmuştur.


15.yy.da ortaya çıkan rönesans güzeli ulaşmanın bilgiyle olabileceğinden hareket eder. Rönesans dönemi insanı, evreni, sanata özgü araçlarla sorgular. Güzellik, algılayan kişinin altyapısına, bilgisine ve güzelin duyulara hitap etmesiyle algılanan bir durumdur artık.


Matematik doruk noktasına Rönesans la, perspektif kuramıyla ulaştı. Rönesans perspektifi doğru ve gerçekçi bulmanın dışında güzel ve göze hoş göründüğü için de kullanır. Yani perspektif resme estetik bir boyut katar.


Rönesansta ölçü, oran, uyum, gerçekliğe yakınlık vazgeçilmez kavramlardır.


Rönesansla birlikte, bilgi çağına geçiş birey olma bilincini de geliştirir. Rönesans döneminde düşünce çeşitliliğine paralel olarak, güzellik algısı da çeşitlenir. Rönesans sonrası ortaya çıkacak olan akımların tohumları atılır.


Örneğin: 1550 lerde ortaya çıkan Maniyeralist akım, Rönesans resmindeki klasik anlayışa tepki olarak doğmuştur. Maniyeralistler Rönesans resmindeki uyum ve dengeyi reddediyor, klasik güzelliği içi boşalmış görüyordu. Onlar fantastik bir kurgu geliştirdiler. Resimde figürleri meyve, bitki, hayvan motifleri şeklinde kurgulayarak, düşsel-fantastik resimler yaptılar. Daha sonraki yıllarda sürrealizm akımı kökenini bu akımdan almıştır. Salvador Dali ise bu akımı zirveye taşımıştır.


1650’lerde ortaya çıkan barok dönem, insanı evreni, kitabı ve kütüphaneleri araştırarak sorgular. Rönesanstaki bilgi yığılması, insanı ruhsal huzursuzluğa doğru iterek melankolik güzelliği yaratmıştır. Bireyin manevi anlamda kendini sorgulaması, duygusal taşkınlıkları ve dini konuları sanatın konusu yapmıştır. Ölüm teması barok sanatta çok belirgindir.


Rönesanstaki bilgi ve analize yönelik sanat anlayışı sonrası, bilgi boğuntu yaratmış olmalı ki; duyguların öne çıktığı romantizm akımı doğmuştur. 1700 sonlarında ortaya çıkan bu akımda düşsellik, kaygı, melankoli, metafizik konular öne çıkar. Derin hazlar, kavuşamayan sevgililer resmin konusu olur.


Romantizm duygu ve sezgi yolu ile şiirsel bir yaklaşımla gerçekliğe ulaşmak ister. Birey kendini ve özgürlüğünü keşfeder.


Bireyin, boşluk karşısındaki hiçliğinin ayrımına varması barok ile başlayıp romantizmde doruk noktasına ulaşmıştır.


19. yy.a doğru geldiğimizde gözlem ve deneye bağlı bilimsel gelişmelerin realizm akımınını ortaya çıkardığını görürüz. Pozitivist düşüncenin yaygınlaşması, insanların evreni ve doğayı neden-sonuç ilişkisi üzerinden açıklamaya yönelmesi, sanata da yansımıştır. Nesneyi doğada göründüğü şekliyle resmeder. Güzel algısı kuru bir nesnelliğe bürünür. Daha çok hayatın acı gerçeklerini, savaşı, yoksulluğu, gündelik yaşamı konu edinir ressamlar.


Bir başka belirgin güzel algısı ise izlenimciliktir. 1800’lerin sonunda ortaya çıkan bu akım, güzeli göreceli bir kavram olarak algılar. Işığın nesneler üzerine düşmesi sonucu değişken bir güzellik olduğunu savlar. Manet “gerçek bir şey yoktur. Sanatçı bir figürün belirli bir saatteki izlenimini çizer.”der.


İzlenimci ressamlar doğada gördüklerini değil, gördüklerinin sanatçıda uyandırdığı duygu ve izlenimleri resmediyorlardı.


İzlenimcilik resim tarihindeki önemli devrimci hareketlerden biridir. İzlenimci ressamlar çağdaş resim akımlarının düşünsel ve teknik altyapısını oluşturmuşlardır.


İzlenimcilik sonrası ekspresyonizm ortaya çıkar (19 yy). Ekspresyonizmde güzel algısı şiddetli ve abartılı biçim çarpıtmalarıyla ifade edilir. Resimdeki temel çıkış noktası düşünce ve duyuşlardır. Kendi içinde pek çok akıma ayrılan ekspresyonizm, pek çok biçimde kendini ifade yolu bulmuştur. Bunlar: kübizm, fovizm, soyut resim, sürrealizm, sembolizm, naif resim, v.s. hepsi de duygu ve düşüncenin sert bir biçimsel dille dışavurumudur.


20. yy. güzel anlayışı ise sanayi toplumunun birey üzerindeki etkileri üzerine temellenir. Ardışık üretim ve yeniden yapılanma bu dönem resim anlayışının özünü oluşturur. Sanayi dünyasının ritmi yaşama ve sanata da yansır. Futürizm akımında resim anlayışı budur. Güzel algısı makinelerin şiirsel ritmi şeklinde resimlenir. Bireysel bakışın öne çıktığı, geleneksel kurallara başkaldırının betimlendiği modern sanat 20. yy’ın önemli akımlarından biridir.


21.yy’da ise, hayatımıza hakim olan hız ve teknoloji, güzel algısını biçimlendirir. Bireyselleşmeye bağlı olarak resim, bir yandan olabildiğince çeşitlendi, öte yandan kitle iletişim araçlarının etkisiyle küresel bir ortak algıya dönüştü. Günümüzde bir ressam tek başına bir akım etkisi gösterirken, sanat objesi dediğimiz seri üretimler, reprodüksiyonlar neredeyse her insanı ortak bir güzel anlayışına yöneltti. Bunu müzik üzerinden açıklarsam daha anlaşılır olacak. Örneğin yerel bir müzisyen, güzel olarak idealize edilirken, öte yandan bir pop şarkıcısı (Madonna) dünyanın ortak müziği haline gelebiliyor.


Postmodern sanat olarak da tanımladığımız günümüz resmi bir akımdan çok bireysel ve ansal ifadelerden oluşuyor. Örneğin kavramsal sanat, mesaj verme amaclı bir fikri, günümüz teknolojisiyle birleştirip, ifadelendirir. Gündelik yaşamdaki her tür nesne artık sanatın malzemesi olabiliyor. Op art, pop art, happening görsel sanatların yeni dili.


Görüldüğü gibi tarih boyunca, her yaşam biçimi kendi sanatını üretiyor. İnsan varoluşunun çoğulluğuna, zenginliğine bağlı olarak, yaşam koşullarının yönlendirmesiyle sanatın biçimi ortaya çıkıyor.


Peki, hız ve değişkenliğin hakim olduğu önümüzdeki yılların öne çıkacak güzel algısı ne olabilir sizce…

 

 
Toplam blog
: 36
: 9117
Kayıt tarihi
: 11.07.08
 
 

İzmirliyim. İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi mezunuyum. Serbest çalışan diş hekimiyim. M..