Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '09

 
Kategori
Deneme
 

"Habertürk" yazanıyla atışmam...

"Habertürk" yazanıyla atışmam...
 

"Yazanlarda atışır, kazanan yine dostluktur..."


Ankara’da yayınevimizin olduğu ve 12 Eylül’den önceki, karanlık günlerde, yaşımın küçük olmasına rağmen, sağ veya sol içerikli gazetelerin köşe yazarlarını okumak da benim hobilerimin arasındaydı. Okumak ne kelime, sevdiğim yazıları defterime yapıştırıp, daha sonra onları tekrar okumaksa, bana ayrı bir değer kazandırırdı.

Yine, bir Pazar günü. (27 Eylül 2009) Nedense, birçok insan gibi, bugünü ayrı severim. Geceleri geç yatsam da, sabahın henüz bir bebek tazeliğinde yeni uyanmasına “merhaba” demek, geçen kuş sürülerinin ötüşleri arasında, güneşin doğuşunu umutla beklemek ve peş peşe açılan dükkân kepenklerinin tıkırtılarına kulak vermek, sokağa çıktığımda ise, simitçinin sabahı yırtarcasına bağırması, köşe başında yorgunluktan sigarasını tellendiren çöpçünün dalgın bakışlarını izlemek ve günün henüz kirlenmemiş temiz havasını penceremden içeriye “Buyur” etmek, gerçekten hoş bir duygudur. Hele günün ilerleyen saatlerinde kahvaltı sonrası aldığım üçüncü çayı balkona taşıyıp, taze beyinle gazeteleri derinlemesine okumak, benim için daha da ayrı bir keyiftir… Her gün aynı gazeteye takılmayı da pek sevmem. Bugün de sıra “Habertürk” gazetesindeydi. Hem de Hürriyet’ten ayrılan Bekir Coşkun’u okumak istiyordum. Çayımın yudumları arasında, 14 ncü sayfaya geldiğimde, Nihal Bengisu Karaca’nın “ TÜRK DİZİLERİNİN TECAVÜZ HARİTASI” başlıklı uzun yazısına takıldım. Yazı, gazetenin başından sonuna kadardı. “Ömre Bedel”, “ Bir Bulut Olsam” uzun olmakla birlikte, “Küçük Kadınlar”, “ Aşk-ı Memnu…”, “Bin bir gece” ve “ Asmalı Konak” dizilerindeki “ Tecavüz” sahnelerinden örnekleri sunması ve yazının sonunda bu dizilerin neresinin “ AİLE DİZİSİ?” diye sormasının eksik olduğu düşüncesiyle, bende kendisine bir e-mail yazdım. Bu yazıma verdiği yanıtı sizlerle paylaşmak istedim. Bilgisayarımdan kopyalayıp aynen yayımlıyorum;

Nihal Bengisu hanım,
Merhabalar,
Biraz önce pazar günlü " Türk Dizilerinin Tecavüz Haritası" başlıklı yazınızı okudum. Bende şu anda genel basın olmasa da, internetin çeşitli haber ve edebiyat sitelerinde haftalık köşe yazıları yazmaktayım. Hatırlarsanız. " Fotojenik Olma Öldürülürsün" konusunda da bir yazımdan dolayı sizinle e-mailleşmiştik. Evet, yazınızdaki Ömre Bedel, Bir Bulut Olsam ve diğer dizilerden oldukça geniş açıklamalar vermişsiniz. Ben, ülkemin sorunları ile ilgilenirken bu kadar dizi içinde boğulmayanlardanım. Maşallah tüm dizileri izliyorsunuz. Bahsettiğiniz gibi dizilerdeki tecavüz olayları toplumun bir gerçeği, bugün tarihte de okuduğumuz gibi birçok imparatorlukların çökmesine neden olan, yaşı yetmişi aşmış gözü dönmüş yazarların bile küçük çocuk demeden tecavüz ettiği konu gerçekten psikolojinin ve sosyolojinin önemli konularından olsa gerek. Bunlar daha bir şey mi? Şöyle çevrenize bir bakın ille cinsel olarak tecavüzler mi yaşanıyor dersiniz? Bir patronun işçisine az ücret vererek onu zor koşullarda yaşama mahkûm eden ücret tecavüzü, dere yataklarını ranta çevirenlerin yaşattığı bırakın tecavüzü, ölümlerle sonuçlanan sel tecavüzü, bir yöneticinin, çalışanına uyguladığı sicil tecavüzü, bir kocanın, karısına uyguladığı içki tecavüzü, bir babanın çocuklarına uyguladığı dayak tecavüzü, bir ülkenin bir ülkeye uyguladığı sömürü tecavüzü, bir köşe yazarının sırf sayfasını doldurarak, okuyucuya verdiği eziyet tecavüzü, eğitimcilerin kendilerini yetiştirmeden, öğrencilerin karşısına çıkarak bir şey veremeden öğretim yılını tamamlayarak, yalnızca test ve tost dediğimiz öğrencilerle geleceğimize hazırlama tecavüzü, kitap okuma alışkanlığı vermediğimizden toplumu işte bu dizilerle uyutma politikası tecavüzleri, sonuçta da işte bu cahil kesimin verdiği oylarla, ülkeyi aydın kesimlere karşı yönetme tecavüzleri ve daha örneklerini çoğaltabileceğim nice tecavüzler... İşte ben de bir okur olarak sizlerden bunları yazarak yazınızı daha da güzelleştirmeyi görmek isterdim. Sanırım yazınız yarım kalmış dimi? Size ekte son köşe yazımı gönderiyorum. Umarım beğenirsiniz. Eksik bir yeri varsa sizde tamamlarsanız ben sevinirim.
Sevgiyle ve sağlıcakla kalın... Ertuğrul Erdoğan/Bursa

Re: köşa yazılarınız ertuğrul erdoğan?
Kimden: nbkaraca@htgazete.com.tr
Gönderme tarihi: 28 Eylül 2009 Pazartesi 00:00:15
Kime: Ertugrul Erdogan (erterd@msn.com)

Sanırım bu maili atarken benim dizilere ayırdığım vakitten daha fazlasını
ayırmışsınız.
Şu psikolojiyi anlamıyorum
Bir yazara bıyık altından 'çok da dizi izliyorsunuz maşallah' diyerek küstahlık yapıp, onu beyhude işlerle uğraşmakla itham ettikten sonra, o kişinin sizin yazılarınıza vakit ayıracağı iyimserliğine nasıl düşebiliyorsunuz?
Gerçekten merak konusu bu.
Genelde lüzumsuz şeylere merak sardığım ise doğru.

Bence, dizilerdeki tecavüzler, cinayetler, garip (! ) olaylar, öpüşmeler, teferruat. Asıl olan; kitap okuma oranının az olduğu Türkiye’mizde, dizilerle toplumun uyutulduğu gerçeğidir. Ümit ederim yazanımız, “Deniz Feneri’nden Ne Haber?” başlıklı bir yazı yazarda, yine kendisini ilgiyle okurum!... Bakınız, bir ülkede, işsizler çoğalmışsa, iş yerleri kapanıyorsa, çalışanlar, buçuklu zamlarla oyalanıyorsa, çiftçiler ise geçim sıkıntısı ve borçlarından dolayı böbreklerini satıyorsa, o ülkenin ekonomisi de, “Prostat” sinyallerini, vermeye başlamıştır. Yazanlar, gündeme sunulan, magazinsel olaylara fazla takılmadan, birazda madalyonun bu yüzüyle ilgilenseler, hiç de fena olmaz… Ne dersiniz? Yorum sizde… Saygı ve sevgilerimle…

4 Ekim 2009/Bursa Ertuğrul Erdoğan

 
Toplam blog
: 300
: 466
Kayıt tarihi
: 06.05.08
 
 

Ertuğrul Erdoğan, 1958 yılının sonbaharında Ankara'da doğdu. 1968 -1980 yılları arasında babasını..