Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

"Hadise" yaratan köleler.

"Hadise" yaratan köleler.
 

Köle kızımız Hadise


Televizyonda Diyarbakır hadisesi:

Hani şu “Dağdan mı geldiniz? Diyarbakır’dan mı geldiniz?” diyen Hanım sanatçı bozuntumuzun adı neydi? Bir sürü sansasyon yarattı, o ırkçılıkla, bölücülükle eşdeğerli tutumundan dolayı. Neyse unuttum adını. Kafası anca o kadar çalışan, şehirli cici bir kızımız. Diyarbakır ayağa kalkınca çark etti, özür diledi.

MB’de köle hadisesi!

Şu bizim Hadise amma hadise yarattı ama. Şu “bizim” Hadise derken, bizim kelimesinin altını çiziyorum. Avrupalı Türk’lerin Belçikalı köle Hadise’den söz ediyorum, Türkiye’ nin ilkokulu bitirememiş, kuran kurslarına gönderilmiş, Sivas'lı Hadise Bacımızdan söz etmiyorum.

Nasıl ama? Ya köle, ya tarikatçı, türbanlı, kör cahil!

Nasıl da kategorize ediliyor insanlarımız!

Yazının Sivaslı Bacımız kısmını, İç Anadolulu yazarlarımızın değerlendirmesini ümit ediyorum.


Ben Avrupa'lı “KÖLELER” den söz etmek istiyorum!
Avrupa'ya köle gibi getirildiğimiz kısmen doğrudur, fakat burada köle olarak kaldığımızı varsaymak büyük bir gaflettir!!!

"İstisna yüzdelernin de altında olan istisnaların dışında Avrupa’da hiçbir sosyal veya ekonomik kariyer yapamayan (biz) kölelerden" söz eden bir yazarımızın, bu cümleyi sarf ederken; yazarlarımızı, şairlerimizi, ressamlarımızı, tiyatrocularımızı, aktristlerimizi, rockçularımızı, popçularımızı, topçularımızı, piyanistlerimizi, opera sanatçılarımızı, dansçılarımızı, gazetecilerimizi, ekonomistlerimizi, doktorlarımızı, profeösörlerimizi, bilimadamlarımızı, polislerimizi yıldızlı aşçılarımızı, siyasilerimizi hele hele Alman ekonomisiyle Türk ekonomisine, hiç de küçümsenmeyecek derecede katkı sağlayan ticaret adamlarımızı ve yıllarca Türkiye’nin önemli döviz kaynağı gözüyle bakılan işçilerimizi (kölelerimizi) istisnadan saymış anlaşılan.

Birkaç yazımda Avrupa'da ve Türkiye'de gurbetçiler tarafından yapılan, kurulan işyerlerin, apartmanların, Otellerin, sosyal faaliyet gösteren derneklerin, tiyatroların vb. ne zor şartlar altında, hangi özverilerle kurulduğundan söz ettim. Sadece Almanya'da yaşayan Türkler'in kurdukları müesseselerinde çalışan Alman işçi sayısını dikkate almamız kâfi bu talihsiz tabirin ne kadar yersiz olduğunu anlamamız için.


Avrupa’da yaşayan 2, 5 milyon insanı bir taraktan geçirmek, tüm Diyarbakırlılara dağlı demekten farklı mıdır?

Avrupalı Türkler’in hakkında sıkça yazıyorum! Kolay değildir, iki kültür arasında sıkışıp kalmak. Avrupa’da yabancı, Türkiye’de Alamancı olmak kolay değildir. Hele hele bu şartlar altında içinden binlerce kariyer yapmış insanı çıkarabilmek çok daha zordur! Takdire layıktır! Bu ikilemi ancak yaşayan bilir ki, ben bunu en ince ayrıntısına kadar yaşadım ve yaşamaya devam ediyorum. Bu yazdığım yazıların hiç birinde, ne bazı yazar ve yorumcular gibi 2, 5 milyon insanı köle olarak niteledim ne de havalanmış, geldikleri yeri inkâr etmiş krallar olarak tabir ettim. Bu toplumun ( Avrupalı Türkler ) bir ferdi olarak onca uyum sorunuyla mücaadele ettiğim halde, böyle bir davranışta bulunma cüretini göstermedim.

Yazıyı öneren editörümüzü tebrik ediyorum! Aksi halde dikkatimi çekmeyecekti bu talihi kara yazı.
Editörlük zor iş kabul ediyorum ama ne olur seçtiğimiz yazılarda bir toplumun rencide edilmemesine özen gösterelim.

Blog yazarımızın konuyu iyi niyetle ele aldığını düşünmek istedim ama beceremedim. İçime sindiremedim bir türlü. Hele yazıya yapılan bazı yorumlar var ki? Ben yazıyı değil, o yorumları alıp duvarıma asmaya karar verdim. Tanıştığımıza memnun oldum efendim!!!

Bu kez Berlin’den sukut'u hayale uğradığımı bildiriyorum


 
Toplam blog
: 121
: 1814
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Almanya'da doğdum. Haylaz bir öğrenciydim. 16 yaşımdan beri ticaretle ilgileniyorum. Şu anda büyük b..