"Halka Hizmet" demagojisi

Antalya’ya yerleştiğimin ilk yıllarında rastlamıştım.
Kentin en işlek yerlerine standlar kurulur ve kentin her hangi bir bölgesinde hayata geçecek muhtemel proje hakkında vatandaşın talebine başvurulurdu.
Vatandaş ne istiyorsa yazar ve standdaki görevliye verirdi.
AKP’nin yerel yönetime gelmesi ve Menderes Türel’in Belediye Başkanı olması ile birlikte bu geleneksel anlayış rafa kalktı.
Kimse Antalya halkına bir şey sormaz oldu.
Bizim yerimize seçilen bir Belediye Başkanı düşünüyor işte.
Var mı daha ötesi?
Zahmetten mi kurtardı acep bizi Menderes Türel?

Soru bu ya “Neden halk hangi hizmetin, nereye, ne ölçüde ve nasıl yapılacağına dair karar veremiyor?”.
Aha sordum soruyu işte.
“Niçin birilerinin lütfuna terk ediliyoruz?”
İyilik sever adaylar, akla hayale gelmeyen gayretkeşlikle ”halka hizmet” demagojisi ile ille de Belediye Başkanı olma sevdasında?

Geçtiğimiz günlerde “bir aday adayı beyefendi hakkında konuşuluyor” demiştim.
Muhterem, aday adaylığı pozisyonunda 100 bin tl para harcamış, şayet aday olsa 2 milyon tl. seçim bütçesi ayırmış.
Ört ki ölem.
Neden?
İş bu noktaya geldi mi insanın iğrenesi geliyor.
“Bal tutan parmağını yalar” öz deyişinden hareketle, rezalet bir anlayışın hayata geçtiğini görmek için kahin olmaya gerek var mı? Bilmiyorum.

Kent ve çevre sorunlarına duyarlılık mı bekleyeceğiz bu zihniyetten.
Sorunlara kalıcı çözümler üretmelerini mi bekleyeceğiz bunca yatırım yapan şahsiyetlerden?
Doğayı, tarihsel ve kültürel mirasları sahiplenmesini mi bekleyeceğiz?
Hiç de inandırıcı olmayan bir durum.
Böyle bir bütçe ile seçime hazırlanan zihniyetler için gerçekler bellidir.
Kar, israf, vurgun, talan ve yıkım.
Bu kavramlar, bu denli devasa bütçelerle seçime girenlerin amentüsü olur.
“Halka hizmet” lafı ise bu çevrelerin demagojisidir.

Halkın demokratik bir şekilde, kent içerisindeki Belediye hizmetlerine aktif olarak katılması ile Belediyecilik anlam kazanır.
Oyu alanın halkı hiçe sayarcasına, halk adına karar vermesi akıl karı değildir.
İşte Antalya’nın başına gelenler ortada.
Güzelim kent beş yıllık Menderes Türel döneminde “yaptım ve oldu” anlayışı ile yönetildi.
Geriye dönüşü de yok.
Bir turizm kentinin adım adım katline tanık olduk bu dönemde ve bu konuda kentin asli sahipleri ile tek bir defa dahi istişare toplantısı yapılmadı.
Yazık!
Sonra da diyoruz demokrasi.
Oy verince mi demokrasi hayata geçmiş oluyor?