Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '14

 
Kategori
Güncel
 

"Haramın binası..."

Milli Eğitim, Türkiye'nin kanayan yarası ve yara kapanıp, iyileşeceğine, daha da büyüyor ve kanıyor. Yara, öğretmen maaşlarını artırmakla, bedava kitap dağıtmakla, imam hatip okullarını çoğaltmakla, zorunlu din dersiyle, saçma sapan "norm kadro" uygulamalarıyla, sistemi yap boz tahtasına çevirmekle iyileşmiyor.
 
Daha okulun ilk haftalarında nerdeyse tüm veliler - geçim durumları iyi ya da kötü – sınıf, okul gereksinim ve giderleri, ders araç gereçleri için yaklaşık 100 – 150 TL arasında harcama yapmak zorunda kaldık. Bu masraflar, 1 milyar 370 milyon Türk Lirası'na mal olan bir saray için gözden çıkarılanın yanında devede kulak bile değil, deve tüyü!... Ama, bu saray için her Türk yurttaşının cebinden çıktığı belirtilen yaklaşık 19 TL de okul için yaptığımız masrafın yanında devede kulak. Ancak, ben çocuğum, öğrenciler ve okul için yaptığım (aslında yapmak zorunda olmadığım ve yapmamam gereken) harcamaları nasıl helal ediyorsam, "Yüz karası" "Ak Saray" için payıma düşen paranın tek bir kuruşunu bile helal etmiyorum! (Milletvekillerinin emeklilik ve yıpranma payı olarak aldıkları ödeneklerdeki payımı da helal etmiyorum. Bu paraları, gelirinin yüzde 90'ını bağışlayan Uruguay Devlet Başkanı José Alberto Mujica Cordano gibi, hayır için bağışlamadıkları ve almaktan vazgeçmedikleri sürece...)
 
Şimdi kendisine "Kaçak" saray yaptıran Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ”Tüm bu imkânların gerçek sahibi sadece millettir. Emanetin kime verileceğine de yine sadece aziz milletimiz karar verecektir” dedi. (Peki, inşaata başlanmadan, inşaat sürerken, milletimizin kararı nedir diye niye sorulmadı? Atatürk Orman Çiftliği'nin özel durumu, yasalar, uzman ve hukukçu görüşleri niye hiçe sayıldı?) Burada kastetilen Türk Milleti ise, milletin bu saraydan ne gibi bir yarar sağlayacağını da bir zahmet "mantıklı" biçimde açıklayıversin Sayın Erdoğan. Yarısından fazlası tatil yapamayan, kendi ülkesindeki tarihsel, turistik yerleri gezemeyen bu halk, "Ak Saray"ı gezerek mi bu eksikliklerini giderebilecektir? İş, aş, para sahibi olup, kendisinin, ailesinin, çoluk çocuğunun geçimini, rızkını, eğitim öğrenimini sağlayabilecektir? Ya da gözleri sarayın ışıklarından kamaşmış, beyni bulanmış durumda, "Vay be! Bizler yokluk içerisindeyiz ama, bizim yerimize devletimizin başı ne büyük bir ihtişam ve lüks içerisinde yaşıyor. Helal olsun, yakışır!" diye avunacaklar mıdır?
 
Aylık 700 bin lira elektrik harcaması olacağı öngörülen bu "Ucube"nin (Bu, Recep Tayyip Erdoğan'ın Kars'taki sanat eseri için kullandığı bir benzetme sözcüğüdür. Eh, "Teşbihte hata olmazmış") inşaatında 3 Mart 2014 gecesi yaşamını yitiren 28 yaşındaki Savaş Oğuz adlı işçinin ölümüne ilişkin bilirkişi raporunda, gece çalışması için gerekli aydınlatmanın yapılmamış olması ihmaller arasında sıralanmış. Demek bir insanın değeri, bu binanın bir aylık aydınlatmasından çok daha ucuz!
 
"Eğitim şart!"
 
Bir ülkede aslında saraya dönüştürülmesi gereken yerler eğitim kurumlarıdır. Öyle lükse gerek yok; ihtiyacı karşılayan her şey bulunsun, temiz, sıcak ve huzurlu olsun; binalar, donanımı, araç gereçler, çalışanlar, onların yetiştirdiği öğrenciler nitelikli olsun; bir de çocukların, çalışanların okulda ve gidiş gelişlerde güvenliği sağlansın yeter. (Bunun için 500 milyon liralık, kimlik tanımalı, elektronik sistem de gerekmez üstelik.) Oysa, yıllardır asıl önemli ve öncelikli olan eğitim öğretime ilişkin devletin harcamaları ve çabası yok denecek gibi. İmam Hatip okullarına ve dinsel eğitime önem verilsin de, bu eğitimi almış, bunu savunan siyaset ve devlet adamları (dinsel söylemle buralara geldikleri halde) İslamiyet'ten uzak, dinle bağdaşmayan onca şeyi yapıyor ve söylüyorsa, ne demeli!
Hz. Ömer halifeliği döneminde, Hz. Ali'ye şöyle der: "Yemin ederim ki, Fırat kenarında bir oğlak nehre düşse, kıyamet günü bunun hesabı Ömer'den sorulur. Çünkü müminlerin haklarını korumayan yöneticiye ve müminlere korku salan fâsık amire itaat yoktur!"
Tüyü bitmemiş yetimin hakkının gaspedildiği Ak Saray'ın da, onun inşaatında ölen gencin ve daha bir çok şeyin de hesabı sorulur elbette.
 
İşte bu yüzden AKP, aslında İslamiyet'e en uzak siyasi partidir. Haksızlıklar ve yolsuzluklarla birlikte, israf, lüks, debdebe ve görgüsüzlük AKP iktidarı zamanında ayyuka çıkmıştır. Erdoğan, demokrasiyle yönetilmeyen ülkelerdeki hükümdarlara ve dikdatörlere özentisini, benzerliğini Ak Saray'ı ile anıtlaştırmıştır.
 
"Ülkede demokrasi, özgürlük vs. olmasaydı, sen bu satırları yazamazdın" diyeceklere yanıtım: Bunları yazmamız, içimizdeki isyanı bastıramamamız, haklılığımızdan ve haksızlığa karşı durduğumuzdandır; ülkemizin ve çocuklarımızın geleceğinin, aydınlık, temiz, gönençli olması içindir; bir torba kömür, bir paket makarna, ya da kelepir maden işletmesi değil, helal geçim peşine düştüğümüzdendir. Ve Allah'tan başka şeyden korkumuz olmamasındandır.
 
Atalarımız "Haramın binası olmaz" demiş. Ama, biz olabildiğini, yapıldığını çok gördük. Ancak, bilinmelidir ki; aslında mülk, o binayı sahiplenenin, milletin de değil; Allah'ındır. "Ve hepiniz O'na döndürüleceksiniz."
 
Gülçin ERŞEN – 12 Kasım 2014 / Güllük
 
Toplam blog
: 134
: 869
Kayıt tarihi
: 06.07.11
 
 

Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu (İletişim Fakültesi) Radyo ve Televizyon Bölümü mezun..