"Havanda su dövmek" veya "Bedava konuşmak"

Bir ülkede 15-24 yaş arası 12 milyon gencin 5 milyonu ne işe, ne de okula gidebiliyorsa... Ülke iş arayıp bulamayanlarla, işten tamamen ümidini yitirmişlerle kaynıyorsa...Okumayan ya da çalışmayan 2.2 milyon genç kadın varsa...
22 bin çocuk ve genç hükümlü ise...Gençlerin eğitim seviyesi ve kalitesi giderek düşüyorsa... Çalışanı, çalışmayanı, emeklisi, dulu, yetimi kısaca vatandaş kan ağlıyorsa bunun vebalini taşıyanlar en azından konuşurken biraz olsun dikkat etmeli.Ağızlarından çıkanı kulakları duymalı. Herkes nasıl yaşadığını, yaşamaya çalışırken neler çektiğini kendisi biliyor.

Evet; böylesine olumsuzlukları duymaz, görmezden ve bilmezden gelerek
memlekette güllük gülistanlık hava varmışcasına, daha doğrusu milletle dalga geçercesine sesler çıkarmak çok abes...

BM Kalkınma Programı'nın "Türkiye'de gençlik" raporunda 2008 Türkiye gençliğinin gerçekleri ortadayken, yani durum çok ama çok vahim iken, "2038 yılı itibariyle Türkiye'nin nüfusu da şu anda Almanya'nın durumuna gelmiş olacak. O zaman da biz 'Yandım Allah' demeye başlayacağız. Şu andaki mevcut durumumuzu korumak için bizim her ailedeen azından üç çocuk olması lazım" demek de çok abes.

"Dikkat edilirse, ülkemizde ne yazık ki 'nüfus kontrolü, nüfus planlaması, aile planlaması' adı altında, tam aksine 'Aman doğum yapmayın' gibi bir anlayış sürekli olarak tavsiye ediliyor" diyerek aile planlamasından şikayetçi olduğunu dile getiriyor konuşmacı. Az daha konuşmacının adını unutuyordum.
Konuşmacı; Erdoğan.

Bu; sosyal devlet anlayışını, mağdur hale getirdiği vatandaşına iki kürek kömür ve iki paket makarna vermek sananların gündem değiştirme, oyalama taktiği. Başka birşey değil...