Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '11

 
Kategori
Sosyoloji
 

“Hayat Devam Ediyor” Dizi Filmine izlenimsel eleştirim ve yorumlarım

“Hayat Devam Ediyor” Dizi Filmine izlenimsel eleştirim ve yorumlarım
 

İnternetten alımıştır.


ATV’de yayınlanmakta olan, Hikayesi ve yönetimi Mahzun Kırmızıgül’e ait “Hayat Devam Ediyor” isimli dizi filmin ilk beş bölümünü büyük bir dikkatle izledim.

Söz konusu dizide, sosyolojik katmanın en altında yer alan, diziye konu orta direk insanların tek sermayesinin onurları olduğu görülürken, yok edilmek istenen onurlarını korumak için verdikleri mücadele, dramatik bir yolla anlatılmaktadır.

Dizi bazı işaretlerle bir bölgeye aitmiş gibi gösterilse de (04 Ağrı plakalı taksiler) geçmişten tevarüs eden kültürel mirasın izlerini taşıyan söz konusu hikâyede, Anadolu’nun her hangi bir bölgesinde de, cereyan etmesi ihtimal dahilindedir.

Cumhuriyet’le birlikte, devrimleriyle, kanunlarıyla, çağdaş uygarlığın gereklerine uygun bir yaşama biçimine geçilmiş olsa da, eski örfe göre gelişen ilişkilerin etki dairesinden çıkamayan bir yaşamın konu edildiğini müşahede ettik.

Prof. Dr. Cevdet YAVUZ’ a göre; Osmanlı’da,  toplum yaşamını düzenleyeni Kanun Mecelle’dir. Cumhuriyetle birlikte medeni kanuna geçilmiştir (4 Ekim 1926)

Mecelle hükümlerinin çağdaş uygarlıkla bağdaşmadığı iddia edilmiş, bunun yerine, medeni kanunlar içinde en yeni, en eksiksiz, en halkçı olduğuna kanaat ettikleri İsviçre mahreçli (ilkeleri İsviçre’den alınan) Medeni Kanun yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun’da 76 yıllık uygulama sürecinden sonra yeniden değiştirilmiştir. (Bkz: Türk Medeni Kanunu, Beta, 2011)

Anadolu’da sosyal yaşamın kodları incelendiğinde, huzurlu ve adaletli bir yaşam için insanların daha iyi bir toplum içerisinde yaşama arzusu ile dopdolu olduğunu görürüz.

Vatandaşlık bağı ile bağlı olduğumuz ülke ya da ülkelerde yaşayan insanlar için de durum aynıdır.

Prof. Dr. Bilge ÖZTAN’ a göre; İnsanlar, hayatlarını idame ettirirken, sahip oldukları güçleri kullanırlar. Bu güçler başıboş kaldığında ise, insan toplum içinde hayatını sürdüremez.

Bu sebeple, toplumlarda düzenin sağlanabilmesi için, güçlerin dengelenmesi ve bir takım kuralların öngörülmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu kurallar, kişilere bazı ödevler yükler ve bazı yetkiler verir, bir kısmı ise sadece bazı ödevler yükler.

Kişilere ödev veren ve yetki yükleyen veya sadece ödev yükleyen bu kurallara toplumsal davranış kuralları diyoruz.

Toplumsal davranış kurallarının (sosyal düzen kurallarının) kapsamına, hukuk, ahlak, din ve görgü kuralları girer.

Örneğin; Ahlak kuralları kişiye sadece yükümlülük yüklerken, hukuk kuralları, hem yükümlülük hem de yetki yüklemektedir.( Medeni Hukukun Temel Kavramları, Turhan, 2011)

Bu itibarla, Örf-Adet Hukuku, Din, Ahlak ve Görgü Kuralları, Anadolu’da (daha dar çevrelerde) hukuk kuralları kadar, hatta daha etkili ve (tesirli) kurallar olarak kendini gösterirler.

Dizide, akla uygun biçimde, davranma yeteneğine henüz ulaşmamış ya da, erginlik yaşına ulaşmamış, on beş yaşındaki bir kız çocuğunun kandırılarak, cinsel ilişkiye zorlanması sonucunda,  gelişen olaylar anlatılmaktadır.

Konunun daha iyi anlaşılması için (Çocuk) ve (Ergin) kelime anlamlarına bakacak olursak; “Çocuk” kendine ait özel algılayışı olan ve özel gereksinimi olan varlık, olarak tanımlanmakta, Çocukluk döneminin 0-18 yaş arasını kapsadığı ancak bu yaş sınırının son dönemlerde 21'e kadar çıktığı ifade edilmektedir. (bkz. İHGD, rightsagenda.org)

“Ergin”Türkçe sözlükte bir sıfat olan; Olmuş, yetişmiş, kemale ermiş manalarında bir kelimedir. Hukuk dilinde; Haklarını kendi kullanmak için, Kanunun gösterdiği yaşa gelmiş olan kimse olarak tanımlanmaktadır.( TDK, Ankara 2005)

Birleşmiş Milletler, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 1. Maddesinde, “Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.” Denilmektedir.

Yürürlükteki Medeni Kanunumuzda, Arapça “Rüşt” kelimesinin yerine, “ergin” kelimesi kullanılmıştır ve “erginlik on sekiz yaşın doldurulmasıyla başlar” denilmiştir.(MK, M:11)

Yürürlükteki Medeni Kanunumuzda, erginliğin on sekiz yaşın doldurulmasıyla başladığı ifade edilirken, bu yaşı bitirmeden ortaya konacak her türlü fiil ehliyetinin vasi ve velayet müessesesi ile yürütüleceği, yetki ve sorumluluğunda bu müesseseye ait olduğu anlaşılmalıdır.

On sekiz yaş altı çocuklar, geçmişten günümüze aile içinde ve dışında her zaman ve her yerde istismar edilmeleri, yaşamın gerçekleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Diziye konu edilen tabloya göre, çocuk yaşta evlendirilen çocukların bedensel ve ruhsal sağlıkların nasıl ve ne yöne doğru evrileceği henüz anlaşılamamış olmakla, dizinin ileri bölümlerinde hikâye edilirse halkımız tarafından dikkatle takip edilerek anlaşılacaktır.

Akla uygun biçimde, davranma yeteneğinden yoksun bulunan kimselerin (kız çocuklarının)  fiil ehliyeti yoktur ve bu kişilerin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz. (Medeni Kanun Mad:14, 15)

Çocuğun her türlü ihmal ve istismardan korunması:

Tüm idari ve adli mercilerde çocuğu ilgilendiren durumlarda karar vermeden önce çocuğun görüşünün ilgili merci tarafından alınması gereklidir.

Özellikle boşanma, ayrılık, çocukların velayeti, kişisel ilişki, babalık, evlat edinme davalarında mahkeme mutlaka çocuğun görüşünü almak zorundadır.

Bu zorunluluk çocukların adli bir makam önünde boşanma, velayet ve şahsî ilişki kurulması gibi kendilerini etkileyen aile hukuku davalarına katılmak, tercih ve görüşlerini açıklamak ve bilgilendirmek olanağı tanınmak ve görüş ve arzuları da dikkate alınmak suretiyle çocuğun en fazla yararına olabilecek çözümlerin bulunması amacına yöneliktir.

Buna ilişkin ayrıntılı düzenleme Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinde yapılmıştır. Türkiye’de bu sözleşmeyi imzalayarak onamıştır.

Çocuğu ilgilendiren davalarda adli merci, bir karar almadan önce: çocuk yeterli idrak gücüne sahipse, çocuğun bütün gerekli bilgiyi edindiğinden emin olmalı ve çocuğun yüksek çıkarına uygun olarak ve onun kavrayışına uygun bir tarzda çocuğa danışmalı ve çocuğun görüşünü ifade etmesine izin verilmelidir.

Örneğin boşanma davasında velayete ilişkin olarak çocuk uygun usullerde dinlenerek çocuğun görüşü alınmalıdır.( İnsan Hakları Gündemi Derneği Resmi Web Sitesi)

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, 19. Maddesinde:

“Bu sözleşmeye taraf devletler, çocuğun anne babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanındayken bedensel ya da zihinsel saldırı, şiddet veya suiistimale, ihmal ya da ihmalkâr muameleye, ırza geçme dâhil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idarî, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar.

Bu tür koruyucu önlemler; burada tanımlanmış olan çocuklara kötü muamele olaylarının önlenmesi, belirlenmesi, bildirilmesi yetkili makama havale edilmesi, soruşturulması, tedavisi ve izlenmesi için gerekli başkaca yöntemleri ve uygun olduğu takdirde adlî makamların işe el koyması olduğu kadar,  durumun gereklerine göre çocuğa ve onun bakımını üstlenen kişilere gereken desteği sağlama amacıyla sosyal programların düzenlenmesi için etkin usulleri de içermelidir” denilmiştir.

Sonuç olarak:Zorla evlendirmelerin,  çocuk haklarını garanti altına alan Ulusal Mevzuat ile Uluslar arası Hukuki Normlara da aykırı olduğu, yukarıda verdiğimiz hukuk metinlerinden anlaşılmaktadır

On sekiz yaş altındaki her çocuk evliliği, hukuk ihlali ve insan hakları ihlali anlamına gelmektedir

Dolayısıyla, olaylarının bir hak ihlali olduğu, devlet tarafından engellenmesi gerektiğinin önemi anlaşılmaktadır.

Kamuoyunda “çocuk gelinler” olarak tanımlanan, on sekiz yaş altı çocukları zorla evlendirilmesi şeklinde cereyan eden cinsel sömürünün evlilik müessesesine sığınarak yapılması ve yaşanması, çocuk muhayyilesinde onarılmaz yaralar meydana getirmektedir.

Diğer taraftan, çocuk annelerden doğan çocukların, ahlaki ve toplum sağlığına aykırı davranan sorunlu kişiler olarak büyüdükleri yönünde ciddi değerlendirmeler bulunmaktadır.

 

Ali Emir Karaali

18.12.2011

Kartal /İstanbul

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 135
: 1323
Kayıt tarihi
: 29.09.07
 
 

Ali Emir KARAALİ, Rize Doğumlu, 1978 Rize Lisesi Mezunu, (1988)T.C. Anodolu Üniversitesi   'İşlet..