Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

“Haydarpaşa” Matemde bir gelin!!

“Haydarpaşa” Matemde bir gelin!!
 

Yangının üzerinden tam 19 gün geçmiş olmasına rağmen hala haberdar değil insanımız neler geldi başın


Hayatımın on yılını, Karaköy’de çalışarak geçirdim. Ertesi gün için programlanmış acil bir iş yoksa, hanın kapısından her akşam 18.05’de çıkarım, kapıda hanın odacılarına “Beni kurtaran Allah sizi de kurtarsın, iyi akşamlar.”der yolun karşısına geçerim. Karşı kaldırımda tezgah açmış olan şemsiyeciye ve portakal suyu satan çocuğa selam verir “İyi akşamlar.” Derim. Bir iki blok sonra, park görevlisi Şenol vardır. Onu da atlamam, ona da iyi dileklerimi iletir aşağıya doğru kaldırımdan seyirtirim. Eskiden Sümer Bank’ait olan şimdilerde Yılmaz Ulusoy tarafından otel olmak üzere satın alınmış bulunan heybetli binayı sağıma alır, kafama eskimiş su borularından akan suları ıskalamaya çalışarak çeşitli cambazlıklarla simitçiye selam verir köşeyi dönerim. Yolda gördüğüm ve on yıldır birbirimize göz aşinalığımız olan (Ki bir kısmı ile sadece göz aşinalığı değil bir tanışlık olmuştur bunca yıl sonra. Ailelerini, dertlerini de bilir ve kısa sohbetler de yaparız. Tezgah açmadıkları gün onlardan haber almak için diğer arkadaşlarına da danıştığım çok olur) tüm tezgah satıcılarına selam vererek alt geçide ulaşırım. Geçidin girişinde saz çalan bir bey vardır ki nağmelerine her akşam kapılırım. Kimi zaman çocukluğumda, Sivas dağlarında gelincikler arasında, kimi zaman da geçip giden günlerin, aşkların ve canların ardına düşer geçerim alt geçitten. Bu hayal dünyasında da selamlaştığım insanlar vardır. 

Piyangocu, alt geçit esnafı asla pas geçilmez. Geçidin dik merdivenlerini tırmanmak zor olsa da yağışlı havalarda, kayamamak ve düşmemek için korkuluklara tutunarak tırmanırım. İskele yaklaşırken gördüğüm kuyumcuları selamlarım. İskelenin tam önünde duran midyecim vardır ki midyeleri nefistir. Hemen, hemen tüm ailesini tanımışımdır on yılda. O da benimkileri. İsmimi verip ondan oğlum midye alır ve ben daha sonra öderim. Bu derece güven doludur bunca yıl sonra ilişkilerimiz. İnsanların birbirlerine güveni kalmadığı bir ortamda kendimi şanslı hissederim bu açıdan bakınca. Midyecinin yanında gazete bayisi ve midyecinin az gerisinde sigaracım vardır. Bu insanlar on yıldır bir şekilde alış veriş yahut alışkanlıklar şeklinde ilerletilmiş güven duyguları ile pekiştirilen bir paylaşıma ortak olurlar hayatımda. Vapur iskelesine varışım saat 18.12 gibi olur. Çımacıları selamlar ve vapura binerim ki bu vapur artık ben ve yıllardır aynı vapura binen insanlar için çok bildik bir mekandır. 18.15 vapurunda tanışıp arkadaş olduğum insanlar vardır, her akşam selamlaştığım ve yüzlerini görmeye alıştığım ve görmeyince huzursuz olduğum benim insanlarım vardır bu vapurda. 

Hayatıma ait bu detayları ballandıra, ballandıra neden anlattığım bir merak uyandırdıysa, sebebine geleceğim, sebebi “HAYDARPAŞA” Bu on yıldır kullandığım ve artık bir tören haline dönüşen eve dönüş yolculuğumun en keyifli durağı “HAYDARPAŞASırtımı verip sıcak yaz günlerinin hoş sefalarını şekerli Türk Kahvesi eşliğinde paylaştığım, baharın tanıklığını yaparken güvercinler kur yaparak birbirlerine. Şehir kucaklamaya hazırlanırken camilerinin üzerinden yayılan kehribar renklerinin bin bir çeşidiyle akşamı, vardır geceye bilirim. Beklerken tren yolcuları gözleri Haydarpaşa’nın asırlık saatinde kilitli Konya Meram Ekpresini yudumlayıp demli çaylarını. Bir buluşma yeridir aynı zamanda bilen için “HAYDARPAŞA” Tanır küçük büfede çalışanlar artık her akşam demlenmek için geceye bir dinlenme molası verenleri burada. İnanması biraz garip olsa da onlarla da tanış olduk bunca yıl sonra. Dün akşam da 18.15 vapurunda, yeni binenlerin ağzından çıkan birkaç sözcük acıttı içimi “Uğramıyor mu Haydarpaşa’ya” Yangının üzerinden tam 19 gün geçmiş olmasına rağmen hala haberdar değil insanımız neler geldi başına. Uzun yılların alışkanlıklarını bir çırpıda terk etmek mümkün değil. Zaten terk etmek gibi bir isteğim de yok. Dün mendirek dışından süzülerek gecenin koynunda beyaz bir martı gibi yol alan vapurdan Haydarpaşa”ya baktım. Mutluluğu yarıda kalmış bir gelin gibiydi. Yasa bürünmüş. Karalar bağlamıştı Haydarpaşa. Sönük tüm ışıkları gecenin koynunda bir yetim gibiydi uzaktan bakınca. Silüeti karanlık ve bahtı kararmış bir köle misali yalvarır gibiydi kendini unutturmak için dikilip gecenin koynuna sorar gibiydi “Ne zaman açılacak kapılarım, ne zaman kalkacak karaların. Bekleyenlerim ne zaman kucaklayacak.” Yok mu duyan feryadını. Açın artık “HAYDARPAŞA” yı. Kimsenin hakkı yok ne bizi ondan ve onun sunduğu keyiflerden bizi mahrum etmeye. Bir an önce çalışmalar yapılıp kavuşmalı yolcu ve “HAYDARPAŞA” birbirine. 

 
Toplam blog
: 247
: 709
Kayıt tarihi
: 11.03.09
 
 

Buradayım işte. Yaşamın tam içinde. Her anın benim olduğunu bilerek. Yaşamın sadece "Şimdi" olduğun..