Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

"Hediyesi" kaç para?...

"Hediyesi" kaç para?...
 

Bir taraftan tesettür kıyafeti, öte taraftan "Dua" görüntüsü... İşte din ticareti...


Bu gün 23 Nisan 2008…

Bundan tam 88 yıl evvelki 23 Nisan günü Türkiye Büyük Millet Meclisi, <ı>“Egemenlik, kayıtsız şartsız milletinidir” inancı ile kuruldu.

O meclis, 88 yıldan bu yana, siyasetçilerin beceriksizliği nedeniyle bazı aralara rağmen ayakta durmayı, milletin sesi olmayı başarabilmiş bir meclistir.

O meclis, kurtuluş savaşının kararlarını almış, o gün şeklini ve niteliklerini belirleyerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temelini atmıştır.

Ve o gün… Gelecekteki tüm o günler…

Geleceği şekillendirecek çocuklara <ı>“Bayram” olarak hediye edilmiştir.

Ve işte bizler, <ı>“Hediye edilen” ülkemizde, mutlu olarak yaşamaya, devletimizi yaşatmaya çalışıyor ve çalışma ile birlikte de ne yazık ki <ı>“Yaşatmak için” içerideki ve dışarıdakilerle mücadele ediyoruz.

23 Nisan 1920 tarihinde açılan ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi, kurulduğu günden bu yana amaçladığı, öngördüğü, düşündüğü yolda ilerlerken devletinin şeklini <ı>“Cumhuriyet” olarak, niteliklerini de <ı>“Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” belirlemiştir.

Şimdi geldiğimiz noktada, belirlediğimiz bu şekil ve nitelikleri korumada düştüğümüz sıkıntılara bakınız.

Ne acı!...

Birileri, gözümüzün içine baka baka, devletimizin, milletimizin temelini kazıyor.

Hem de ne için? Kişisel çıkarları, ceplerine girecek paralar için.

Hem de nitelikler içinde özenle durduğumuz <ı>“Laiklik” ilkesini vurma pahasına…

Görmüşsünüzdür…

Kuran’ın, inandığımız kutsal kitabımızdır. Yüce Allah <ı>“Bu kitabı biz koruruz” demektedir.

Ayrıca, din üzerinden kazanç sağlamayı da yasaklamıştır.

Ama birileri, bunun arkasını dolaşırlar. Hem de göstermelik şeklinde…

Gördüyseniz eğer, bütün Kuran kitaplarının <ı>“fiyatı” üzerinde yazılı değildir. Ama bir tarafında <ı>“Hediyesi…” diye başlayan ve <ı>“… Liradır” diye biten bir cümle bulunur.

Çünkü Kuran, bir bedel ile satılması doğru bulunmaz.

Oysa…

Hemen her zaman elimizin altından eksik etmemeye gayret göstereceğimiz, fırsat bulduğumuzda anlayarak okumamız gereken Kuran’ın <ı>“Kitap” halinde bize ulaşmasının bir maliyeti var. Bu maliyet ile bunun üzerine konulan emeğin bedeli ödenmeden sahip olmak <ı>“Adalete” sığar mı?

Sığmaya sığmaz ama <ı>“din üzerinden ticaret” sayılacağından <ı>“Hediye” edilir, oysa hediyesinin de karşılığı, bedeli vardır.

Kendimizi kandırmaya, arkayı dolanmaya pek meraklıyız.

Gelin görün ki, bir başka yerde, dini içine sindire sindire alet ederek, dini figürler kullanarak paraları götürenleri görmeyiz, kendimizi kandırır gideriz.

Sözü şuraya getireceğim…

Bir firma <ı>“Tesettür kıyafetleri” tanıtımı için defile düzenlemiş…

Düzenler, kimsenin bir diyeceği olmaz…

Ama içine dini motifler sokarsanız, ben sorarım o zaman <ı>“Bu kıyafetin hediyesi kaç para” diye…

Çünkü elbise mankenlerinin podyum üzerinde yaptıkları gösterinin şekli, elbise tanıtımın amacını aşıyor, dini motiflere giriyorsa…

<ı>“Hediyesi kaç para” diye sorarım ben…

Yüce Allah, kendi üzerinden çıkar sağlayanları da görüyordur mutlaka…

<ı>23 NİSAN 2008

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..