Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '09

 
Kategori
Ramazan
 

"Her nefis ölümü tadacaktır"

"Her nefis ölümü tadacaktır"
 

Kur’an’da 3 ayrı âyette tekrarlanan bir hüküm bu… Ayrıca yaşayan herkesin, “doğa kanunu” diye bildiği en kesin gerçek… Hepimiz bunu çok iyi bildiğimiz halde, yine de bilmek işimize gelmiyor.

Hatırlarsanız bir zamanlar, Zincirlikuyu mezarlığının kapısına yazılan bu âyetin silinmesini isteyenler bile çıkmıştı… Sanki o zaman her nefis ölümü tatmayacak…

*****

Ölüm, hayatın ayrılmaz bir parçası.

Yaşamak ve ölmek… Paranın iki yüzünü oluşturan yazı ile tura gibi… Biri diğerinin zıddı… Birbirine yaslanmış, ama aynı anda bir arada olması mümkün olmayan iki ayrılmaz arkadaş. Normal olarak ikisi de % 50 şansa sahip… Ama isterseniz bir deneyin, mutlaka her seferinde biri ötekinden üstün çıkar.

Mesela 10 kere atın bakalım parayı havaya… 5+5 yapabilecek misiniz?

Aslında yaşamla ölüm şansı da bizim için yarı yarıya… Ama biz yaşamın çok daha ağır bastığını zannediyoruz ve ölümü pek akla getirmiyoruz. O zaman da dünya nimetleri gözümüzü bürüyor ve hiç ölmeyecekmişiz gibi bir hırsa kapılıyoruz.

Oysa yaşamla ölümün birbirine eşit olduğunu, bunu hiç unutmamamız gerektiğini hatırlatan sevgili peygamberimiz, bu riski en iyi şekilde değerlendirebilmek için de bizden “hiç ölmeyecekmişiz gibi dünya için, hemen ölecekmişiz gibi de âhiret için” çalışmamızı istemektedir.

Salı akşamı yazdığım son yazımı, geceyarısına doğru tamamlayıp “Sonunda hepimiz rabbimizin huzuruna çıkıp hesap vereceğimizi unutuyoruz” diye bir serzenişle bitirmişim. Sahurdan sonra gelen bir telefonla eniştemin ölüm haberini aldım.

*****

Çoğumuz ölümden korkuyoruz. O yüzden onu hayatımızdan çıkarmaya, aklımıza bile getirmemeye çalışıyoruz. Hatırladığımızda da unutmak için yine kendimizi işe veriyoruz.

Oysa ölümü her an aklımızda tutabilsek, ondan kaçış olmadığını, önünde sonunda hepimizin varacağı yerin aynı olduğunu kabullenebilsek, belki hareketlerimize daha çok dikkat edeceğiz, birbirimizi daha iyi anlayabileceğiz, kimseyi kırmadan, üzmeden yaşamanın yollarını bulabileceğiz, sonuçta daha çok mutlu olup daha çok mutlu edebileceğiz.

Ama öyle olmuyor. Acımasızca davranıyoruz. Doğadaki vahşi hayvanlar gibi, sanki ölmemek için öldürmek zorundayız… Oysa her insan bir şefkat duygusuna, bir merhamet esintisine muhtaç… Ne olur sanki kendimiz için başkasını feda etmesek, edenlere göz yummasak…

O zaman hak ve adalet yerini bulmuş olur. Herkes hakkına razı olursa, hırslarımız da dizginlemiş olur. Aklın ve iradenin hakim olduğu insanlardan oluşan toplum da, mutlu ve müreffeh bir hayat yaşar.

*****

Ölümü unutmamak için mezarlık ziyaretlerine önem veren bir dinimiz var. Sosyal imkânları, ekonomik durumları, konumları, rütbeleri, makamları, mevkileri ne olursa olsun, bütün insanların sonunda, aslı olan toprağa döndüğünü görmek için mezarlıkların sık sık ziyaret edilmesinde fayda vardır.

İnsan kendisini nasıl bir son beklediğini böyle bir durumda biraz olsun anlayabilir, hayatına bir çeki düzen verebilir. Ancak biz zaten bunu özellikle istemediğimiz için, es geçmeyi tercih ediyoruz.

Bir yakınımızı kaybettiğimizde -bir anlamda ölümle yüz yüze geldiğimizde- yaşadıklarımızı bir hatırlayalım. Her şey gözümüzden siliniyor, değerini kaybediyor, anlamsızlaşıyor değil mi? Ama aradan biraz zaman geçince bu sefer ölümle ilgili gerçekler hafızamızdan siliniyor, değerini kaybediyor ve anlamsızlaşıyor.

Hangisi doğru acaba? Bize göre iki halde de yaptıklarımız kendi açısından doğru gibi. Ama bir anda tamamen ters yüz dönerek birbirine zıt iki farklı sonuç ortaya çıktığına göre, birinden biri yanlış olmalı... Peki gerçek doğru hangisi?

Aslında ağırlığı ikisinden birine vermek, diğerini yokmuş gibi farzetmek yanlış… Doğrusu peygamberimizin dediği gibi, ikisini de dengelemek. Birini diğerinin alternatifi olarak değil, birbirinin tamamlayıcısı olarak görmek…

Hiç ölmeyecekmiş gibi, dünya için; hemen ölecekmiş gibi âhiret için çalışmak…

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..