Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

"Her uzak şey gibi öyle yalnız hayal..."

"Her uzak şey gibi öyle yalnız hayal..."
 

* "Her uzak şey gibi öyle yalnız hayal..." derken birde bakarsınız ki...

Şu ani seyahatlerin müptelası avare yüreğiniz, her seferinde olduğu gibi bu defasında da vakit, saat kaygısı gütmeksizin alıp savurmuştur o serabın peşissıra.

Gözününüzün önündeki sis perdesinin bir an için yırtılıp, o tanıdık serabın size doğru süzüldüğü ve nefesinin nefesinize dokunacağa ana kadar yakınlaştığını düşlediğiniz o anlara, birkez daha dönün şimdi...

Ve gözlerinizi açıpta; bunun sadece bir rüya olduğunu yaşadığınız o acı sarı saatleri son birkez daha yaşayın...

Ya rüya olmasının o anın canlılığını ve gerçekliğini zerre kadar bozmadığı bu zamanların, bir gün gelipte sonlandığını varsaysak, ne hissederdiniz?

Hayal halindeyken...
Epey buruk, epeyden fazla mahsun...
Reddedilemez halde tutkuyla dilenen o...

Her nefeste can yoldaşınız olmuş iç çekişlerinizin koynuna, yokluğundan silbaştan doğan o...
Var kaldıkça yoksunluklar; dingin suda büyüyen halkaları kıskandıracak denli ahenkle serpilen o...

Bir zamanlar "o" olan şimdi "sen" olmuş duruyorsa ya karşınızda...
"Sen" olmuşsa bir kere sizde zaman; "o" dediğinize ne olur ya o zaman ?

Belkide "o" nun da dediği gibi; "şarkı halinde kalmalı " idi...

Belki de sadece, dokunulmazlığın yarattığı efsunu soluyarak nefes alabilmekten yaşam bulmak olacaktı bu...

Varsın olsun...

Ya sadece böyle mümkün ise; aşkı Yaşar halde tutmak?...


İtiraf ediyorum; bir hayalin peşinde olmanın sağladığı yaşam sevincinin çoşkusu gözardı edilemez.

Peki ya o hayal; gün gelirde gerçeklikle yer değiştirse, var oluş sebebini yitirir mi ilaki?

Ya o deniz kızı gözlerini açıpda, yüzüne baktığında...
O derinliğinde kaybolmaya canattılan mavilik....
Ya onlar?...

Onlar, sadece bir çift göz haline hangi arada dönüşür?
Nasıl ve nerede başlar tüm bu ölümcül metamorfoz?

İlk defa "benim" diyebilme ihtimalinin doğuşu mu rüzgarı olur ?
O mudur taşıyan aşkı, fersah fersah son kıyıya?

Yoksa daha dudaklarının tadına dokunabildiğimiz anda mı çıkılıyor, bu geri dönüşsüz yolculuğa?

Yahut daha o en sıcak yakınlaşmalarda mı başlar, sol yanımız usul usul soğumaya...?

Eğer hal böyleyse...
Teninin kokusu nir defa bedenine sindiğinde, artık inmeye başlamıştır perde perde de olsa ölüm...


Düşündümde...
Kıyıya vardığımızda bizi bekleyen bir başka kıyının daha varlığına neden hiç inancımız kalmamış ? diye...

İmkaansızlık vadisini geçebilenlerin de üzerine doğmaz mı dersiniz güneş ?

Kaldı mı acaba bir yerlerde?...
Yakınlıkla beslenen...
İçimizde kalmadığında...
Yoksunluk yaşamadığımızda da...
Varlığını koruyabilen...
Ve kavuşmalara inat; her sarılışta bir önceki sınırlarını aşıp, çeperlerini yırtarak git gide büyüyen bir aşk.

-Bitti-



................................

* Sen de her şey gibi,yakınımda iken,
Sen de oluyorsun gözlerimde diken.
Git,git benden uzak,uzak bir yere git;
Ne olur,içimde her zaman bir ümit,
Her uzak şey gibi öyle yalnız hayal,
Yalnız rahiya,renk,şarkı halinde kal.

Cahit Sıtkı Tarancı



Sevgi ve ışıkla,
Ayna

13.02.2008





*

 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..