Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '14

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

‘Hollanda Türk Medya’sı’

‘Hollanda Türk Medya’sı’
 

Hollanda Türk medya'sı haber kovalıyor


Hafta’nın dikkat çekenleri!..

 Hollanda Türk Medya’sı’

 

Ahmet Palaz

 

Türkiye’de yaşanan politik kavgalar, yolsuzluklar ve hukuk dışı uygulamalar, iç ve dış basında  olduğu gibi, Hollanda da yaşayan Türkler arasında da oldukça yoğun tartışılan konular arasında. 

Yaşanan tüm bu olayların Avrupa'daki (Hollanda) yerleşik Türk toplumunda, her kesiminde açıkça konuşuluyor olması kanımca olayın tek pozitif yönü. 

Tartışmalar, yorumlar, Türkiye’de yaklaşan seçimlerin getirdiği heyecanla son günlerde daha da hararetlenmiş görünüyor.                                   

Dergi ve gazetelerin yanı sıra, sosyal-medya’da yoğun tartışılmakta olan bu konular üzerine, sert kavgalar ve bol küfürlerinyanı sıra, doğru ya da yanlış epeyce de bilgi var.  

Tartışmaların Hollanda ayağında bu defa Türkiye’deki olaylara da paralel gelişen, (Hollanda) Diyanet Vakfı , Ak Parti, Cemaat , bazı Gazeteler ve Gazeteciler’in hedef alınması var.

Bu, zaman zaman çok sert geçen tartışmalarda öne çıkan, Hollanda daki gazetelerin ve bazı kuruluşların AK Parti (Hükumet)veya Cemaat tarafından gizlice desteklendiği iddialarıdır (ki bazıları geniş kitlelerce de bilinmektedir). Daha ötesi birtakım kurumların da söylediği gibi olay hiç de öyle gizli kapaklı filan da değil, tersine ulu orta açık bir durumdur. Ancak konunun esas muhatapları bu bilinenlerin dışında durur gibi yapan, sürekli saf değiştiren, ikili, üçlü oynayanlar  olduğu gibi, her dönemin adamı olmaya aday, bir takım tutarsız kişi ve kurumlarla ilgilidir.

İddialar ya da suçlamalar oldukça ağırdır. Ne var ki iddialarla ilgili sağlam belge bulmak da pek öyle kolay değildir deniliyor ama...

İnternet üzerinden inanılmaz boyutlarda propaganda malzemesi, yoğun bir bilgi kirliliği halkın, (okurun) üzerine akmaktadır. Çoğunun taraflı olduğu açık olan bazı suçlamaların dayanaksız olması yanında, bunların sırf bazı kesimlerin önünü kesme amacı ya da propaganda çalışması olduğu belli olsa da, asıl gerçekler dikkatli okur tarafından kolay görülebilmektedir.

Yaşanan olayların paralelinde bazı iddiaları belgelemek zordur belki ancak, bu durum iddiaların gerçek olmadığı anlamına da gelmiyor.

Sosyal medya’da bu tür iddialara karşı verilen savunma amaçlı yanıtlarda, bazı kişilerin neden bu tür soru işaretleriyle ilgilenildiği gibi garip sorular da sorulmakta.

Çoğu zaman sorunun şeklinden, bunu söyleyenlerin tavırlarından da anlaşılacağı gibi, bunların genelde yandaş vatandaş , trol, onursuz, omurgasız vs. türünden olduğudur.               

Yine çoğu zaman bazılarının komik kaçan, titreyen sesleriyle doğruları saklama çabaları ise iddia ettikleri samimiyetlerine ağır şüpheler yüklemektedir.

Kanımca bu tür soru işaretleriyle uğraşmak, kimilerinin kendilerini onurlu bir insan olarak yaşamak adına, gerçekleri aramayı, konuları sorgulamayı kendilerine görev edinmiş olmalarındandır. Ama belki de onlardan daha önce, aynı sorumluluk duygusu ile hareket etmek zorunda olan, tüm dürüst gazetecilerin asli görevlerinden olduğundandır.

Soru sormayan, sorgulamayan bir toplumun kullanılmaya mahkum ilkel bir kitle olduğu bilinir. Yapılanları ya da söylenenleri sırf bazı kesimleri toplum önünde rezil etmek olarak da görmemek gerekir. Konuya ilgi duyuyorsak üzerimize akıtılan yoğun bilgi kirliliğinden kurtulmak, doğru olan bilgiye ulaşmak için seçici olmak, sorgulamak zorundayız. Çağın gerektirdiği de budur. Aksi takdirde yalan, dolan dolu bu yoğun kirlilik içinde boğulup gidi veririz.

Her şeyden önce, hangi kesimden ve görüşten olursa olsun, yanlışları söylemek, gerekirse araştırıp  açıklamak önemli bir vatandaşlık, hatta bir insanlık görevidir.

Doğaldır ki bunun için dürüstlük ve cesaret gerekmektedir. -‘Bu iş öncelikle de tarafsız olduklarını iddia eden gazetecilerin işidir’- dedik ama işin aslı, tarafsız gazetecilik diye bir şeyin olmadığıdır. Gerçek gazeteci her zaman ezilenden taraftır. Tabi ki bunu yaparken de nesnel gerçekliliği hiç bir zaman gözardı etmemelidir.

Biliyoruz ki yanlışları gizleme gibi bir çaba, kişinin kendini ait gördüğü herhangi bir gruba  zarar gelmesin diye örtmesi, susması, yanlışlara ortak olmanın yanı sıra, ait olduğu topluma da en büyük zararı vermektedir.

Hollanda'daki Türk Medyası gerçeğine dönersek;

Hollanda da gazetecilik yapan, (para kazanmak için gazete kuran) kesimin büyük bir kısmının bu meslekle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Büyük çoğunluğu reklam toplamak, para kazanmak için uğraşır.  Kimsenin para kazanma isteğine karışmak gibi bir niyetimiz yok ancak bunun her türlü etik değerden yoksun bir gazeteci anlayışı ile yapılıyor olması, gazeteciliği kirli amaçlara alet etmek anlamına gelir ki, tepkimiz bunlaradır.

Çoğu medya kuruluşu gibi onlar da Türkiye’deki bazı kesimlerin, partilerin uzantısıdır. Bazıları, hükumet(ler)in açık propagandasını yapar. Bazıları ise, her dönemin adamı olmanın yanında, her fırsattan otlanmaya çalışan parazitlerdir. Tıpkı toplumu kendilerinin önemli bir sivil toplum kuruluşu yöneticisi olduklarına inandırmaya  çalışan toplum parazitler gibidir bu çingözler.

Peki, hiç mi doğru dürüst bir gazete ya da gazeteci de yoktur? diye itirazlarınız olabilir. Vardır elbette, lakin sözümüz zaten onlara değildir.

Bu arada hızlı akan zamanımızda bir çok alanda olduğu gibi gazetecilik mesleğinde de yeni kuşaktan iyi eğitilmiş gençler yetişmektedir. Bunlar geneldeişin farkında’dırlar. Medya’mızın düşmüş olduğu bu durumuna ‘güleriz ağlanacak halimize’ diye değerlendirmektedirler yaşananları.

Onlar İnternet'i ve diğer iletişim teknolojisini birçoğumuzdan çok daha kolay okuyarak çok kısa sürelerde doğru bilgilere ulaşabilmektedirler. Oynanan oyunları çoktan çözmüş, çağdaş Dünya’ya ayak uydurabilen bireyler olarak işlerine bakmaktadırlar. Kısaca onları kandırmak artık eskiye nazaran biraz daha zordur.

Hollanda Türk medyasının en büyük eksikliği kanımca çalışanlarının hiç araştırmacı olmamaları, ya da bu işi gereksiz bir zahmet olarak görmeleridir. Bu tür gazeteci geçinenler genelde davet’den davet'e, yemek’den yemeğe, parti ve resepsiyonlarda kulaktan dolma söylemlerle, dedikodularla uğraşır, ya da bilinçli olarak taraf propagandası yaparak bir sürü yalan dolanı aktarırlar. Bunun gazetecilik olduğunu iddiaedenler mutlaka bizden çok farklı bir dünya da yaşıyor olmalılar.

Konunun önemli bir başka kısmı ise, dürüst ve temiz toplum lafını hiç ağzından düşürmeyenlerin kendi kuruluşlarındaki (öz örgütler, STK vs.) yanlışlara da ses çıkarmamasıdır.

Örnekleri önümüzde. Yanlışlar bir gün mutlaka o kesime geri döner ve gerçekler ortaya çıktığında sadece o kesim değil Avrupa (Hollanda) da yaşayan toplumumuz adına, zaten zor olan konumunu daha da zor duruma sokar ki, günümüz gerçeği de bunu göstermektedir.

Kısaca yanlışları gizlemek, kimsenin yararına değildir.

Şayet şu dilimizden düşüremediğimiz ‘uyum’a biraz inanıyorsak, söz konusu somut gerçekler ışığında, tüm kuruluşlarımızın kendi içlerindeki yanlışlara ‘bir dakika!..demeleri kaçınılmaz olmaktadır.

Temiz bir toplum yaratmanın yolu, kişinin önce kendine ardından  kendini ait gördüğü gruba, toplumun tümüne kısaca  tüm insanlığa  karşı dürüst ve adil olması, yanlışları dile getirmesi  gereğinden geçiyor.  

Zaman artık parazitlerin toplumun her alanından temizleneceği zaman’dır. 

Zaman, gerçek gazetecilerin hiç bir etki altında kalmadan, özgürce yazıp çizebildiği zamanı yaratma zamanıdır. 

Zaman, özgürlükleri kısıtlanan herkes için, toplumu ilgilendiren her konuda, fark gözetmeden doğruları söyleme zamanıdır.

A.Palaz 

(Genel hatlarıyla ele aldığım bu ilk yazı dan sonra Haftanın dikkat çekenleri / Hollanda Türk Medyası’nda bir sonraki yazı. Geçen hafta Haber gazetesinde çıkan bir  İ.Karaçay yazısı ‘Avrupa Gerçeği’ üzerine).

 

 

 
Toplam blog
: 7
: 378
Kayıt tarihi
: 31.01.14
 
 

1974 yılından beri Hollada'da yaşamaktayım. Utrecht Üniversitesinde 3 yıl Turkoloji eğitiminden s..