Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '22

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

"İHANET!"

Bu bir meslek dalı olmalı. Nedir? Birçok ustası var!

DEV GEMİ, gözetlendiğini hissettiği anda dibe dalacak su perisi özeniyle, denizin geniş gümüş yüzeyinde yol almaktaydı. Şezlongdaki yolcu, en alt güvertede kuşları doyuran bir adama bakışlarını kilitlese de, diğeri herhangi birisinin görüş alanında olmadığından emin gibiydi. Üst bölümdeki adam, dürbününü el yordamıyla bulup aşağıya baktı. Bilmece yolcu, gözlerini kapatmış, gözkapaklarından ince mor damarlar ortaya çıkmıştı. Dürbün bir milimetre daha alta kayınca ince burun kanatlarındaki titremeleri ve mırıldanmaları belirginleşti adamın. Sonra, olası bir doğaüstü sahne için, sağ ayağını demir aparata dayayıp en üst engeli göğsünden aşağı getirmeyi becerdi. Üstteki -“Meslekte gerçek olmayan şeyleri gerçek gibi görürüz ama bu gerçek! Ve ölecek” dedi! O bir arkeologdu.Beş bin yıllık tabletleri karada hiç hasarsız kurtardığı olmuştu ama şimdi söz konusu, kendi yaşlarında bir hem cinsinin denizde vazgeçmekte olduğu yaşamıydı. Ve saniyede kıç bölümünden müthiş bir çatırtı işitildi.

Kaldır başını… Aşk belden yukarıda sevgili!

ARKEOLOG adamın omuzlarına iki buçuk metreden geniş bir açı vererek atlamış ve bu refleksle gemide kalabilmişlerdi. Çok hızlı dönen film şeridinin sonunda iki adam, kendilerine verilen kuru giysilerle arkeoloğun az önce oturduğu kattaki şezlonglarda başbaşa kaldılar. Adam, bulunduğu durumun acılarla yüklü, anahtar sözcüğünün ise “özkıyım” olduğunu anlattı.Yolculuğunun amacı da buydu. Ve ekledi: -“İnanması güç bir cesaret! Yine de teşekkür edemiyorum size. Ama özrüm sonsuz!” Arkeolog, onu rahatsız etmeden inceliyordu. Yüzünde yaralanmış bir ifade, sesinde dramla iç içe yaşanmışlık vardı. Anlatmaya başladı: -“Bazı aşklarda karşı taraf için hayatta fazla yer açılır. Bu benim de başıma geldi ve özveriyle yer açtım; evlendim. Ancak çok kısa sürede yaşamın her rengi tersine döndü. Negatif bir film gibi. Karım hiç nedensiz, benimle tüm ilişkisini kesti ve hissiz dilsiz oldu sanki.” Hem de daha ilk haftalarda. Bir kış günü işten erken döndüm. Evimizin bembeyaz olmuş bahçesindeydi.

Ona gülmeyi ben öğrettim, o başkasına gülmeyi yeğledi

SEVİMLİ bir kardan adam yaptıktan sonra göğsüne de kömür taneciklerden o anda gözümün seçemediği bir isim yazmıştı. İsmin çevresini ise yemyeşil çam iğnelerinden bir kalp motifi süslüyordu. Bahçeden içeri girerken bu güzel sürprizle karşılaşınca mutluluk benimleydi. Sevinçten elimdeki çantayı karlara fırlatarak onu kucaklamak için koşmaya başladım. Sırtı dönüktü. Beni gördüğü anda birden kardan adama uçan bir tekme fırlattı ve buz figür, okuyamadığım kömürden ismiyle birlikte parçalandı.” Adam sicim sicim ağlıyordu. Bu, tüm saygınlığını yitirmesine neden olan gerçek bir felaketti. Acı dedikleri demek ki o karlı bahçede yaşadığı andı. Ve yeniden konuştu: -“Benim bu durumdan bir başka hale dönüşmem gerekti ve ben de ölümü yeğledim."Arkeolog garsonu çağırdıktan sonra battaniyesini yeniden özenle bedenine sardı ve adama –“Dinle dostum.” dedi: –“Bu kahrolası kabusun bir benzerini çok uzak olmayan bir zamanda ben de yaşadım. Bir sevgilim oldu. Kolay ağlayan kadına aşık olmak zordur ama sevgim bana bu sorunu da çözdürmüştü. Tapıyordum ona. Ancak kısa sürede aldatıldığıma inandım.

Ona gülmeyi ben öğrettim, o başkasına gülmeyi yeğledi

ULAŞTIĞIM kanıtlar korktuğum türden çıktı. Büyü kurcalar gibi yaşamaktan bıkmış, küçük düşmüştüm. Ve bir gün banyo dolabında ne kadar amaçsız kullanılınca “katil adayı hap” varsa likör kadehine doldurarak bir sürahi su ile bahçeye çıktım. Sonra oturdum; ceviz ağacının kökünü çevreleyen yuvarlak beton sete. Burası serin ve loştur. Suyla gırtlağımı ıslatıp başlangıç olarak üç dört ilaç aldım avucuma. Ve birisi ayağımın dibindeki, farketmediğim bir karınca yuvasının tam girişine düştü. İlacı oradan aldıktan sonra saatlerce onların beni utandıran yaşam sevincini, disiplinini izledim.Utançla kalkıp tüm ilaçları ezdim… İşte buradayım.”Ve sonra arkeolog, öğlen yemeği için kredi kartını garsona uzatırken birer de viski sipariş etti. Bu arada yere düşürdüğü bir başka kartı almak için cüzdanını masanın üzerine koydu. Diğer adamın boş bakışları cüzdana takılınca, en üstteki şeffaf bölümde çok etkileyici bir kadının fotoğrafını görmüştü. Dikkatle bakınca yüzü kağıtlaştı. Ardından cüzdanı kaparak bir daha baktı. Oydu o! Arkeolog ile geri dönen servis görevlisi taşlaşmış, neler yaşandığını anlamaya çabalıyorlardı.

Ben sana inanabilmek için kendime yalanlar söyledim

ANCAK herşey hemen bitti. Diz battaniyesi ile cüzdanı fırlatmış çılgıncasına koşuyordu. Birkaç saniyede ulaştığı, dev pervanelere yakın korkuluklar üzerinden tek bir hareketle ve haykırarak denize uçtu. O anda da denizden yükselmekte olan bir martının bembeyaz tüyleri, kanlı köpüklerle kıpkırmızı olmuştu. /

Levent Üsküdarlı

 
Toplam blog
: 86
: 39
Kayıt tarihi
: 09.12.08
 
 

1951 / İstanbul. Öğretmen bir ailenin tek çocuğu. Sade bir düzen içinde soluk alıp veren o "eski ..