Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

“İhtiyarlar cenneti”

“İhtiyarlar cenneti”
 

milliyet.com.tr


Hemen belirteyim “yaşlılığa” saygım ve yaşlılara sevgim sonsuz. Yazımdaki “ihtiyar” tanımlaması, genelde, biyolojik yaşının ötesinde eskimiş, çağcıl gelişmenin gerisinde kalmış kişiler için. O açıdan, bir insan nüfus kağıdı “gençken” de “ihtiyar” sayılabilir, tıpkı her yaştaki insanın aynı derecede “yaşlı” sayılamayacağı gibi… Gerçekten “yaşlı” ile “ihtiyar” tanımlamasını ayrı tutuyorum.

Yaşlı, yaş almış insandır ve gelişmelere açık olduğu, kendini yenileyebildiği oranda da deneyimlerinden yararlanılması gereken kişidir. Oysa toplumumuzda hızlı kültürel geçişler nedeniyle her yeni yaşından önce insanlar, eskimek durumunda kalabiliyor. Bu da ayrı bir sorun.

O arada bazı absürt görüntüler de ortaya çıkıyor. TV’lerde “eş arayan” kimi “yaşlılar” yaşamın doğal akışına direnircesine kendilerinin ne kadar da genç olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Başka bir açıdan bakılınca toplumun kendilerine yeterince inisiyatif tanımadığı gençler, güven duygusunu kazanmak için, olgun kişiler olduklarını kanıtlamaya çalışırken, yaşlılık psikozuna bürünüyorlar.

“Gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse” deyişini biliriz. Bu gençliğin enerjisiyle yaşlılığın olgun aklını birleştirmenin kazanımlarına değinen de bir sözdür. Bir büyük ölçüde doğrudur da. Öte yandan geleneğimizde yaşlı insanlara saygı, hürmet ve rikkat göstermek gibi vasıflar vardır. Karşılık olarak yaşlılar da, gençlere sevgi ve anlayış gösterirler. Bunlar güzel hasletlerdir. Ancak ne yazık ki, günümüz koşullarında ne gençlere yeterince olanak tanıyabiliyoruz ne de yaşlılarımızı gereğince gözetebiliyoruz.

Buna karşılık bazıları bu konuda çok şanslı. Onlara alabildiğine olanaklar sağlanıyor, olabildiğince hoşgörülü davranılıyor ve değme bir refah içinde yaşıyorlar. O anlamda bazıları için, Türkiye tam bir cennet. Ve özellikle de kimi “ihtiyarlar” için çok bolluklu bir ülke… Bunların başında da futbol kulüplerimizin teknik sorumluluğuna getirilen kimi ihtiyar hocalar ile bazı siyasi partilerimize kümelenmiş yönetici sınıfı geliyor.

İlkine örnek, derinlemesine bir analize dayalı olduğunu sanmadığım bir seçimle Fenerbahçe’nin başına getirilen Arogones adlı “ihtiyar” futbol adamı… Fenerbahçe gibi dev bir takımın başına getiriliyor. Israrla da orada tutuluyor. Sonuç, hüsran! Sanki Türkiye’de veya Dünya’da başka hoca yokmuş gibi bir algılama yaratılıyor üstelik; öyle bağlayıcı bir kontrat yapıldığı da söyleniyor ki, “atsan atılmaz satsan satılmaz” bir noktaya varılıyor ve bir dönem işler arap saçına dönüyor. Milyonlarca taraftarı olan ve ikinci olmayı başarı kabul etmeyen bir geleneğe yapılana bakınız!

İkinci örneğimiz, siyasetten… Değişimin öncüsü CHP, başındaki “hizipçilik” anlayışı nedeniyle politika üretmez, halkla bütünleşemez hale getirilmiş. Genel Başkanı, siyasi yarışta ikinci olmayı (muhalefette kalmayı) “başarı” diye takdim edip duruyor. Çok saygın bir geleneği temsil eden Parti, ülkenin son derecede yaşamsal iç ve dış sorunlarla boğuştuğu zamanlarda, adeta seçim siyasetinin de önünü tıkıyor. Kendisini yenilemeyen, çağa, teknolojiye ayak uyduramayan, o anlamda da “ihtiyar” sayılabilecek üst yönetim, “Parti'de sürekli iktidar- Türkiye’de kalıcı muhalefet” denklemini üretiyor. Sonuçta yetmiş milyonluk ülkeye yapılana bakınız!

Bu “ihtiyarlar cenneti” anlayışı, Türkiye gibi özellikle nüfusu genç ve dinamik bir ülkenin eski yüzyılın ezberlerini tekrarlayarak, siyasette, sporda, sanatta, istenilen sonuçları alamamasına da neden oluyor.

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..