Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '17

 
Kategori
İlişkiler
 

“İkna etme” yeteneğinin gücü

“İkna etme” yeteneğinin gücü
 

Ekileme gücü: ikna etme, etki yaratma ve kendini ifade ederken kabullendirebilme becerisi, iletişimi verimli yönetebilme başarısı gibi kriterlerin birleşiminin yarattığı kişisel bir güç…

Bireyler arasındaki etkin iletişimde anlama ve anlaşılma faktörlerinin etkisi büyük… Etkin iletişim; karşıdaki tarafı, diğer tarafın kendi düşünce ve duyguları konusunda gerçekten ikna edip, edememekle de ilişkilendirilebilecek bir durum…

İkna edebilme gücünün sağlamlaştırılabilmesinde en önem kazanan konulardan birisi de empati kurabilme yeteneği aslında… Bireyin, mantık ve duygusal yaklaşımlarındaki bağlantıyı dengede tutabilme çabasının yanında empati kurabilmesinin de karşı tarafı ikna etme konusunda etkisi büyük…

İkna etme gücü kazanımı; ilk aşamada iletişimde kopukluğuna neden olan düşünce ve davranış modellerinin ne olduğunu keşfetmek, iletişimi güçlendirmek için farklı yöntemler bulmakla gerçekleşebilir. Bir bireyin diğer bireye yaklaşım tarzı iletişimi ya kaliteli kılar ya da tamamen koparabilir.

Karşı tarafı kaba davranışlar, ağır ve yargılayıcı sözler, tenkit veya zorlama tarzındaki yaklaşımlarla ikna etme beklentisi biraz deveye hendek atlatmaya çalışmak gibi bir şey… Baskılama yapılması ya da tehditlerle istenileni yaptırma çabası aksine ters tepebiliyor.  İnsan yapısı; aşırı tenkit edilmenin, sürekli suçlandığı bir dilin kendisine kullanılmasının karşısında çok fazla esnekliğini koruyamayabilir.

Bunun en basit örneğini çocuklarla iletişimde bile fark etmek mümkündür.  Çocuklar,  –me’li, ma’lı yaklaşımlardan bilirsiniz ki; hiç hoşlanmazlar hatta söylenenin aksini yapmak gibi bir geri bildirimleri vardır. Bu durum aslında yetişkinlerde de geçerlidir.

Her insanın doğasında samimi takdirler duyma, teşvik edilme, önemsenme, ihtiyaç duyulduğunun ya da önemli olduğunun hissettirilmesi, benliğine saygı duyulması gibi duygusal ihtiyaçlar vardır. Samimi övgüler (yapay övgüleri kastetmiyorum), takdir edebilmek karşı tarafı gayrete getirebilen yaklaşımlar arasında sayılabilir.

İkna edebilme gücü;  karşı tarafa heyecan verebilmek, kendi düşüncelerini anlatırken “Ben” kelimesini daha çok kullanabilmek (Ben bu konuda böyle düşünüyorum, ben ……. şekilde hissediyorum, bence ……….. şekilde olması daha doğru, …. gibi…  ), başka insanların farklı düşünce ya da davranış modellerinin olabileceğini kabullenerek yaklaşabilmek ile de kazanılabilir.

Karşı tarafı (samimi anlamda) etkilemek; onun düşünce ve isteklerine (makul sınırlar içinde kalabildiği sürece) değer vermek ve  bu değeri ona hissettirebilmek, onun gözüyle de bakabilmeye çalışmak, onu anlayabilmek ile de mümkün olabilir. Diğer bir insanı anlamak; aslında biraz da kendini anlamakla da ilişkilidir.

Her insanın saygıyı hak eden bir kişisel dünyası vardır. Bir de kişisel kişilik alanları… Bu kişisel kişilik alanlarının sınırları  başka biri tarafından olması gerekenden fazla geçilmeye başlandığında kişi tepkiler vermeye başlayabilir.Unutmayın, birilerinin sizin sınırlarını aşması ancak sizin izin verebildiğiniz ölçüde mümkündür.

Aynı şekilde sınırlar konusundaki hassasiyeti karşımızdaki insan için de göstermek durumundayız. İkna etme konusunda başarı için bir yöntem de; diğer tarafın sınırlarını fazla zorlamadan yaklaşımda bulunabilmek. Onu sunduğunuz her ne ise; kendi iradesi ile ikna olması için serbest bırakmak. Kontrol kurmaya, fazla kontrol etmeye çalışılan her şey bazen ters tepebiliyor. Bu insanlara sunduğumuz her teklif anlamında geçerli aslında. Teklifini sun ve bırak, biraz serbest bırak ki karşı taraf kendi ikna olma yolunda rahatça düşünsün.

Örneğin bir ilişkiniz vardı ve karşınızdaki insan gerek duygularını tartamadı, gerek farklı bir yola gitmek istedi ya da sizle aynı yolu seçmek konusunda tereddüt yaşadı. Kafası karışık veya ne istediğinden kendi biile emin değil. Bunu da dile getirdi ya da dile bile getirmeden ortadan yok oldu. Evet, onu kaybetmek istemiyor ve sizle yaşayabileceği güzellikle konusunda onu ikna etmek istiyorsunuz. Birçoğumuzun yaşadığı bir psikoloji bu aslında. Tabi işin içinde red edilme, terk edilme ve yetersizlik korkuları da devreye girdiğinde ikna çabası daha da yoğunlaşmakta.

Bu durumda sürekli yinelenen ısrarlar aslında ikna etmekten uzaklaştırıyor karşı tarafı. Belki de doğru olan ve kazan-kazan ilişkisine yol açılacak olan duyguları ve düşünceleri bir kere ifade etmek ve karşı tarafı kararları konusunda serbest bırakmak... Defalarca denemek sadece kişinin kendisini yorar, daha çok duygu boşluğuna iter. Karşı tarafı da iter açıkçası. Bazen kendini fade etmenin ardından, kısa süreli suskunluk da ikna etme anlamında etkili olabilir. 

Aslında her güzel ve anlamlı paylaşımların sürekliliği;  bireylerin duygu kontrollerini yapabilmesi, karşısındaki insana nefes alacak alan bırakabilmek konusunda daha hassas yaklaşımı, karşısındakini daha fazla anlayabilmek konusunda çaba sarf etmesi, düşünce ve duygularını etkin ikna yöntemlerini deneyerek yapabilmesi ile çok daha mümkün…

Sorunların nedeni her ne olursa olsun çözümleri bulmak gene insanın kendi çabası ve kendi içindeki enerjisini yapıcı kullanımı ile mümkün…

Sadece biraz istemek ve kendini önce sevmek, kendinin değerinin farkında olmak, kendini doğru tanımak…

En önemlisi ise; gerçekte ne istediğini bilmek… Ne istediğinizi tam olarak bilmediğinizde, karşınızdakini ikna etmeniz çok da kolay olmayabilir.

 

Yeşim BUYURGAN

Kişisel Gelişim Uzmanı, Eğitmen

Yazılar telif hakları gereği yazar ismi ya da link belirtilmeden kopyalanamaz.

 

 
Toplam blog
: 92
: 4767
Kayıt tarihi
: 10.11.10
 
 

İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü'nden Kimyager olarak mezun olmuştur. 1996-1997 yılları ..