Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '17

 
Kategori
Yurtdışı Tatil
 

"Incredible India"

"Incredible India"
 

Marari Beach/Kerala


Hindistan Turizm Bakanlığı 2002 yılında "Incredible India" sloganıyla bir pazarlama çalışması başlattı. En çok da 4-5 yıldır bu Incredible India kulaklara yerleşti. 

Incredible India yani "İnanılmaz Hindistan!"  Bakınız, muhteşem değil, şahane değil, olağanüstü değil, İNANILMAZ HİNDİSTAN! 

Gerçekten Hindistan inanılmaz bir ülke. Neyi görmek istiyorsan onu göreceğin, neyi bulmak istiyorsan onu bulacağın bir ülke. Olumlu görmek istersen kendini cennette hissedebileceğin, olumsuz görmek istersen ölümcül hastalıklara yakalanabileceğin bir ülke.

Boşuna filmlerde insanlar kendilerini bulmaya Hindistan'a gitmiyormuş...

Bendeniz de Hindistan seferimden yeni gelmiş bulunmaktayım. 

Gecelik konaklaması 1000 TL olan Raffles Otel'in balo salonundan, Hindistan'ın 20 TL'lik hostellerine uzanan bir öykü benimkisi... 

Her zaman diyorum içimde hem elegant bir ruh hem de ileri seviye bir hippi var. Ve bu şekilde yaşamak bence çok eğlenceli :) 

 

Raffles Otel'de gerçekleşen Sevgililer Günü resepsiyonunun hemen ardından Hindistan'ın Kerala eyaletine olan yolculuğumuz başladı...

 

KERALA

Hindistan'ın güneybatısında yer alan Kerala, 1948 yılına kadar İngiliz sömürgesinde kalmış bir eyalet. Biz bu eyalatte yer alan Kochi, Ernakulum, Munnar gibi bölgeleri gezdik ve Marari ve Cheria plajlarında denize girdik.

Gönül isterdi ki bir seyahat bloggerı olayım da size detay detay buraları aktarayım ama anı yaşamayı ve deneyimlerini anlatmayı seven, duygusal bir kinestetik tip olduğum için bende bıraktığı duyguları ve izlenimlerimi aktarabilecğim ancak :) 

Kochi bir liman şehri... Halkı çok geleneksel. Kadınlar saree, erkekler doti adı verilen sareenin üst tarafı olmayan eteklerle geziyor. Temelde bunların hepsi -bana göre bağlanması çok zor olan- çarşaf benzeri upuzun kumaşlar. Üzerine doluyorsun, bir şekil, bir şeyler yapıyorsun oluyor sana saree, oluyor sana doti. Başka kıyafet giyilmiyor desem yeridir. 

Fort Kochi denilen liman tarafında yer alan bir yer var.  Biz orda kaldık. Bütün gezginlerin ve turistlerin google mağduru olarak tercih ettiği, 2. günün sonunda da "ben burda ne yapıyorum" diyerek valizi topladığı gibi yollara döküldüğü bir yer bence burası. Ben bir "backpacker" yani sırtçantalı gezgin olmadığım ve rahatımı o kadar da bozamayacağım için biz 1 hafta orayı merkez üssümüz ilan ederek gezilesi yerlere buradan gidip geldik. 

Fort Kochi'yi karış karış yürüdüm desem yeridir. Müslüman, Hindu, Hristiyan tüm mahalleleri karış karış gezdik. Hristiyanlar ezici bir sayı üstünlüğüne sahip olsa da genel bir kardeşlik havası hakimdi. Baş örtülü Müslüman, boynunda haçı olan Hristiyan, alnının ortasında kırmızı süsü olan Hindu gayet normal bir şekilde arkadaşlaık yapabiliyor ama mahalleler genel olarak ayrı...

Ne alaka dimi ama Bienal'e denk geldik. Sergi gezmeyi çok sevip genel olarak pek bir şey anlamayan bir insan olmama rağmen gittim, gördüm. Güzeldi...

Yani heralde...

Avrupalı vardı içerde sadece.

Havalandırma kötüydü. 

Bienalle ilgili tüm söyleyebileceğim bu kadar.

Arz ederim...

Plajlar efsane. Upuzun berrak sular, beyaza yakın kumlar, palmiye ağaçları ve sessizlik... Bakir ve huzurlu...

Benim her ne kadar hiç merakım olmasada 4 saatlik mesafede yer alan "meşhur" -benim "yayla" adını verdiğim- Munnar'a gittik. Yani işte, çay tarlaları, alabildiğine yeşil, bol turist, temiz hava, alışveriş. Ha bizum Karadenuz işte. Başka da söyleyeceğim bir şey yok. Gidip görmek lazım tabi, gitmeyeni dövüyorlar...

Ayurvedik masaj yaptırdık. Beni sütlerle, bişilerle ovdular, dövdüler. Mmmhhhh... 

Rastgele yoga dersine girdim. Ortak tanıdık çıktı. Dünya çok küçük :)

Gittiğim yerlerin tamamında sömürge etkisi görülüyor. Bir kere tapınak görmedik! Çok ama çok fazla kilise var ve bana göre işin ilginci halkın aşırı dindar olması. Sanki bana kiliselerde her gün ayin var gibi geldi. İnsanlar "saree" ve "doti"leriyle içerde... Hintli deyince otomatikman renkli tapınaklar, inekler, vejeteryan insanlar aklımıza geldiği için bana çok tuhaf geldi bu durum... Afrika'da Hindu olarak doğmuş büyümüş sonradan Hristiyanlığa geçerek misyoner olmayı seçmiş bir Hintli vaizle sohbet ettim. (Çok karışık dimi? :) Bende dedim, nasıl bir karma diye... Sen tut Afrika'da doğ, sonra din değiş, sonra memlekete gel Hindular'ı İsa'nın yoluna davet et...) Bu beyden aldığım bilgilere göre Kerala'nın %70 dindar Hristiyanmış. 

Gitmeden, Hindistan'ın kültür ve refah seviyesi en yüksek yerinin Kerala olduğunu duymuştuk. Tabi "seviye" dediğin şey göreceli... Konuyu Müslüman Hintli otel sahibimize açtık. Cevap olarak Kerala'da eğitimsiz ve işsiz hiçkimsenin olmadığı cevabını aldık. Yani o gördüğüm ayakkabı yerine ayak tabanının yeterli olduğunu düşünen insanlar kendi içlerinde "şanslı" grupmuş belli ki...

 

GOA

12 saatlik tren yolculuğunun ardından 1 yıldır kalbimde yatan cennet Goa'ya ulaştık... 

Hindistan'a gidip trene binmeden olmaz diye kanun hükmünde bir söz olduğu için tüm ağızlarda, bizde binelim dedik. 1. sınıf, 2. sınıf. 3. sınıf var. Ucuz falan değil! Uçak bileti gibi geç alınca pahalanıyor. 

Anlatmaya tren garından başlayım; 1 ve 2. sınıflar için ayrı bir oturma bölümü yapılmış. 3. sınıfınki daha iyi! Zaten hava sıcak; kapalı bir alan, tövbe nefes alınmıyor. Dolayısıyla 3. sınıf halk ile dışarda oturmayı yeğledik biz. Yerde uyuyan insanlar gördük. Yok sokakta yaşayan insanlar değil, yalnızca trenlerini bekliyorlar! Oturaklarda rahat edememişler zağar "yastık"larıyla pırıl pırıl yerlere sermişler kendilerini. Betondan soğuk alır, gaz olursunuz diye uyarasım geldi ama pisliği dert etmeyenin gazdan habersiz olduğuna kanaat getirerek söyleyeceklerimi yuttum. 

Sevgili çok bilmiş seyahat arkadaşımın inadı yüzünden az kalsın treni kaçıracağımız için son dakikada 8 kompartıman geriden yani 3. sınıfın yer aldığı bölümden binmek zorunda kaldık. O sekiz kompartımanı aşma hikayemiz insanın evrimleşmesi gibi bir şeydi. Kendimi erler koğuşuna düşmüş gibi hissettim. Nedense gözümde toplama kamplarından oraya buraya trenlerle götürülen insanları izlediğim filmler geldi. Gerçekten 16 günlük Hindistan seyahatimin sadece bu bölümünde sinirlerim bozuldu, ağlayasım geldi. Zaten bu yüzden ben kuzeye gitmem diyorum; çünkü kaldıramam yolda yaşamak zorunda kalan insanların halini görürsem. Kahroluyorum, insanlığımdan utanıyorum. Nihayetinde kendi bölümümüze ulaştığımızda ilk cümlem çok ama çok bilinçsizce "Allahım beni n'olur fakirlikle sınama" oldu. 

Neyse trendeki yatağıma tırmanınca zenginliğini de gördük! Tren yapıldı yapılalı bir kez tozu alınmamış. Stoğumdaki tüm ıslak mendilleri tükettikten sonra günlerdir uyumamış olmanın ya da trende sallanmanın yarattığı mayıştırıcı etkiyle sabaha kadar uyudum...

Uyandığımızda GOAAAAAAA...

Biz Kuzey Goa'ya gittik. Kuzeyi güneyinden hareketli diyorlar. Güneyi görmedim, bilemiyorum...

Ayağımızın tozuyla festivale katıldık. Valizi odaya bırakamadan hurrraaaa VIVA CARNAVAAALLLL... Goa'da Portekiz sömürgesinden kurtulmuş bir bölge. Etkileri yaşamsal aktivitelerinde bile hala devam ediyor. Mesela bu festival; Paskalya orucuna girmeden önce, galiba 3 gün boyunca eğlencenin dibine vurması şeklinde gerçekleşiyor. Hakikaten öyle. Çok eğlendim. https://www.instagram.com/?hl=tr

Goa'daki temel aktivitemiz her gün farklı bir plaja gitmek ve her gün bir değişik yer keşfederek yemek yemekti. Plajların isimlerini yazmayacağım. İnternete yazınca Kuzey ve Güney Goa plajlarıyla ilgili çok güzel blog yazılarına ulaşabiliyorsunuz. O yüzden tekrara düşmeme gerek yok. 

Goa, gece hayatı ve "keyif veren madde" serbestisiyle meşhur. Tabiki de yasal olarak serbest değil ama tüm teçhizat yasal olarak dükkanlarda satılıyor. İnsanlar buraya genel olarak çılgın partyler geliyormuş. İlk günün dışında ben en geç 1 de uyumaya gittiğim için bu konularda malumata sahip değilim ne yazık ki. Ama ilgililer varsa bilgililerle temas kurdurabilirim ;) 

Scooter sürmeyi denedim ama trafiğe çıkmadım. Ama olacak benden onu anladım... 

Otelimizin tatlı Hindu sahibi, arkadaşım birilerine "ya tapınak görmeden gideceğiz" diye söylenirken duyduğu için bize özel tapınaklar turu yaptırdı bir akşam. Çok karışık bir din Hindu. Çok detay var. Tek söyleyebileceğim tapınaklarda saatlerce süren hep bir ağızdan söylenen mantralar... 

Turistlerin daha çok Kanada, Amerika, Avustralya ve İngiltere'den olduğunu gözlemledim ya da bana öyle denk geldi. Ben Avrupalı göreceğimi sandım ama birkaç Alman dışında Avrupalı yoktu bence... Yani benim mıntıkamda...

Ayurveda kliniğine gittim. Konsültasyon yaptırdım. At hırsızı görünümlü doktorumuzla konuşmaya başlayınca "ne insanlar gördüm üzerinde elbise yok, ne elbiseler gördüm içinde insan yok" sözleri çınladı beynimde. Kimseyi ama kimseyi dış görünüşüne göre yargılamamalı! Efsane doktorumuz yalnızca nabzımıza ve dilimize bakarak hayat hikayemi anlattı bana. Yaşam stilim haline gelmesi gereken birçok ödev verdi. Bu derin bir konu, o yüzden detaya girmeyeceğim. Yakın zamanda ayurveda eğitimine başlıyorum zaten. Dolayısıyla ayurvedayla ilgili detaylı bir yazı yazarım yakında... Orda kesin bu deneyimimin detaylarını da paylaşırım. 

 

 

Kerala ile Goa'yı kıyaslayacak olursam;

*Kerala ayurvedanın merkezi olarak bilinen sakin bir yer. Goa malum hippi ve turist cenneti. Amacınız kafamı dinleyim, huzur bulayım ise istikamet Kerala; "party"lemek ve hippi kafasının her türlü olayına girmek iste sorgusuz Goa!

*Kerala insanı daha bir naif. Goa az biraz daha gözü açık.

*Yemekler Kerala'da daha güzel çünkü tahminim turist etkisiyle Goa'da orjinal tatlar revize edilmiş. Orjinalliğe ve doğallığa takıntılı bir insan olarak "kahrolsun bağzı şeyler" demedim değil. Benim gibi Hint yemeği aşığı bir insan olarak yine de bulmak isterseniz harika yerler buluyorsunuz. Karamsar olmayın yani :)) Bu arada bir not düşmek isterim buraya; Hindistan'da Türkiye gibi bölgelere göre farklı mutfağı olan bir ülke. Yani Hint yemeği demek doğru bir terminoloji değil sanırım. Zira menülerde yalnızca Kerala mutfağının bile güney kuzey diye ayrıldığını gördüm. Ha farkı neydi diye sorarsanız ben yediğim yemeğin isimlerini bile en antinkuntin olanlara göre seçtğim için cevap veremeyeceğim ne yazık ki :)

*Plajlar ikisinde de aynı güzellikte. Tek bir farkla Goa insanlısı, Kerala insansızı :) 

*Kerala insanı daha kültür seviyesi yüksek olmasına rağmen daha geleneksel. Goa'da saree giyinen yok denilecek kadar azdı. 

*İklim olarak, Kerala daha nemli, Goa'nın havası daha güzel. Akşamları Kerala'da sinekten ve sıcaktan uyunmuyor. Goa daha kuzeyde yer almasından dolayı daha kuru, serin ve sineksiz. 

*Goa'da tuvalet kağıdına erişim Kerala'dan kolay. Niye bunu dedim şimdi ben? :)

Çünkü ok üzgünüm ama tuvalet kağıdı kullanımının henüz yaygınlaşmadığı bir toplum. Evet pisler yani, en gelişmiş yeri bile pis, gerisini siz düşünün. Bunu bilerek gidecekseniz gidin. Süpermarket diye bir şey bulmanız zaten imkansız. Ben yanımda birtakım hijyen fısfısları getirmiştim. Zavallı fısfıs ikinci gün beklenmedik bir intihar girişimiyle sifonun üzerinden klozetin sığ sularına düşerek can verdi. (Cenazeyi nasıl kaldırdığımı/zorunda kaldığımı lütfen kurcalamayalım) :-| 

Bir hikaye daha; yana yakıla tuvalet kağıdı aradığımız bir günün sonunda en nihayetinde bulduk, fakat bizim 36lı 24lü ruloları unutun; 12li değil, 6lı değil, 3lü hiç değil, paket TEKLİ arkadaşlar! Çeyrek altın anasını sattığım! Teyze tezgahın derinliklerinden üzeri simsiyah toz kaplamış bir paket uzattı bize, tozları silince içinde A4 kağıdından hallice bir tuvalet kağıdı olduğunu fark ettik. Sonuç; gittiğimiz her restaurantta peçete çalmak zorunda kaldık. Ha yok tuvaletinden değil, çünkü onların da tuvaletinde yok; masalardan! 

Ama Goa'da böyle bir sorun yok. Müsterih olunuz. Benim Evropalım, Amarikalım "medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar"ı da yanında getirmiş sağ olsun. 

*Kerala'da yolda yürüyen inekler hiç görmedik ama Goa'da gördük. Çok tatlı bir görüntü bence. Bizim sokak köpekleri gibi sokak inekleri var ailecek sokakta yaşayan. Akşam olunca babanın himayesi altında anne ve çocuk büzüşüp uyuyorlar. Çok şekerler :)

*Kerala'da alkol yasak; yalnızca belli dükkanlarda ve 4-5 yıldızlı otellerde izin var, Goa'da istemeyene bile zorla içirecekler!

 

 

GENEL İZLENİMLERİM ve GİTMEK İSTEYENLERE TAVSİYELERİM

Toparlamak için şöyle bir genel izlenimlerimi yazacak olursam;

*Kuzeyi, doğuyu bilmem ama güney batısı hakikaten Incredible India! 

*Yemekler efsane!

*İnsanlar naif ve yardımsever

*Plajlar "mikkemmel"

*Her şey çok ucuz

*Herkes iyi kötü İngilizce biliyor, dolayısıyla turist olarak köyüne de gitseniz çok zorlanmıyorsunuz

*"Tuktuk"çular Tayland'dakiler kadar acımasız değil (Bkz. tuktuk google da bir yerler :))

*Ayurveda ise derdiniz dikkat edin klinik yazanlara gidin. Doktorunuz kim deyin. Aksi takdirde masaj salonlarına düşersiniz, güzel güzel masajınızı yaptırıp ayurvedayı masaj sanıp döner gelirsiniz. 

*Mutlaka bir hatta birkaç farklı ekolün yoga dersine katılın. Dersler Türkiye'den ucuz

*Evet baharat yiyemiyorsanız aç kalırsınız. Üzgünüm. Net.

*Kesinlikle suyundan bilmem nesinden hasta falan olmadım. Sokakta da yedim, en kaliteli yerde de. Dişimi de gayet çeşme suyuyla fırçaladım. Hiçbiri hiçbir şey yapmadı. Kendinizi hasta olacağım diye kodlayarak aşılar bilmem neler yaptırıp giderseniz kesinlikle hastalığı çağırır ve de olursunuz. Rahat olun. Dinginliğin tadını çıkarın. Buralarda genel bir huzur havası hakim...

*Otobüslere, vapurlara ve de imkanınız varsa trene binin. Çok güzel deneyim hepsi. Halkla temas etmek, içlerinde olmak farklı bir deneyim. Yaşayın bunu...

*En turist görmemiş yerine bile gitseniz internette yazılı olduğu gibi beyaz insanlara uzaylı gözüyle bakmıyor hiç kimse. Ya da bilmiyorum gerçekten bu Mumbai, Yeni Delhi falan çok mu başka... Çünkü Goa ve Kerala'da biz en ufak rahatsız edici bir gözle karşılaşmadık. Ve en ücra köşelere bile -kazara- girdiğimiz oldu.

*Ama evet sizinle fotoğraf çektirmek isteyebilirler :) Elinize telefonlarını uzattıklarında siz de benim gibi onların fotoğrafını çekmeniz için rica ettikleri yanılgısına düşmeyin :) Ben başta kaçınıyordum, hayır diyordum ama sonra Goa'ya gidince havasından mı suyundan mı daha da bir esnekleştim ve Avrupalı, Amerikalı arkadaşlarımız ve biz 2 Türk Hintlilerle festival esnasında gruba girdik ;) Benim bir Hintli ile fotoğrafımı bulan olursa bana ulaşsın lütfen :) Zira o çektikleri onlarca fotoğrafla ne yapacaklarını hiçbirimiz bilmiyoruz. 

*Sokak yemeği yemeden; o efsane pilav ve sulu yemekleri yiyebilmek için pis ellerinizin serçe parmak dışındaki parmaklarının kaşık görevi gördüğü usul ile yemek yemeği deneyimlemeden dönmeyin, çarpılırsınız! Aaa ama şöyle bir şeyle de karşılaşacaksınız; Hintli olmadığınız için yalnızca size çatal-kaşık verebilirler. Bizim sokak yemeği yediğimiz bir yerde başımıza geldi. İyiki de geldi. Çünkü ellerimiz hakkaten leş olmuştu. Yıkayacak yer tabiki yok!

*Hindistan cevizine doydum sonunda. Tayland'da suyunu içip atıyorduk. Meğer suyunu içtikten sonra ortadan ikiye bölünce etini - yani meyvesini- yiyormuşsun. Yum yum yummmmm çok iyiydi. Açlık oyunları'nın bir sahnesinde daha fazla yiyebilmek için kendilerini kusturdukları bir sahne vardı. İtiraf ediyorum Yunanistan'da hedonizmin hüküm sürdüğü dönemlerde de yaptıkları gibi bunu yapabilmeyi diledim. Bu düşüncemden dolayı kendimi esefle kınıyorum tamam ama yapmadım yani heralde blumnia değiliz... ;)

*Trafik kuralı yok. Trafik polisi çok! Polis sizi durdurursa uluslararası ehliyetiniz olmasa da sıkıntı yok. Rüşvet dertleri ama benim gibi azıcık corlayınca hemen vazgeçip yoluna git diyorlar. Ne de olsa avlanacak keklik çok ;)

 

Sonuç olarak; gerçekten Incredible India! Gayet de ekonomik! Kimse kusura bakmasın ama Türkiye'de iyi standartlarda bir tatil yapmak çok ama çok daha pahalı! Hemde bence komik pahalı. Hayatımda en nefret ettiğim şey Allah'ın plajına para vermek. Ama Türkiye'de halk plajlarının durumu malum olduğu için mecbur plaj parası, şemsiye parası, şezlong parası gibi bilimum haraca maruz kalıyoruz. Bizim plajlarda satılan suların, hele hele alkollü içeceklerin fiyatlarına hiç girmeyelim... 

Neyse işte gidin de görün Hindistan'ı, pişman olmazsınız ;) 

 

Yazdıklarımın dışında öneri almak isteyen ya da sorusu, merak ettiği falan olan varsa benimle türlü kanallardan kolaylıkla iletişime geçebilirler. Hızla yanıtlıyor olacağım.

 

Sevgiyle, mutlulukla kalın... :)

 
Toplam blog
: 2
: 275
Kayıt tarihi
: 02.02.17
 
 

Kendini bulmak için çıktığı yolda holistik mutluluğu keşfeden ve bunu dili döndüğünce anlatmaya ç..