Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '09

 
Kategori
Haber
 

"İnsan ticareti" bir utancın adı ve soyadı

"İnsan ticareti" bir utancın adı ve soyadı
 

“İnsan” ve “ticaret” bir biriyle uyumlu sözler. Ancak iş, “insan ticareti”ne gelince ortaya dramatik bir olgu çıkıyor. İnsan kuşkusuz en değerli varlık. Bir meta gibi, üstelik de yasadışı yollardan, emeğinin alınıp satılması, pazarlanması ve bunun üzerinden para kazanılması nicedir süregiden bir büyük ayıp.

Mal ve hizmetlerin serbest dolaşımının ekonomik dengeler açısından öneminin açık olduğu, ekonomik bloklarla gücün dengelenmeye çalışıldığı günümüzde, bu anlamdaki “kuralsızlık” en başta ekonomilere büyük zararlar vermekte. Kayıt dışı işgücünün zımnen kabulü ücret unsurunun ekonomik değerin yeniden üretilmesi açısından taşıdığı önemi de ketlemektedir.

Bugün yüz binlerce insan, yoksul ülkelerden ve bölgelerden, karın tokluğuna çalışabilecekleri bir iş bulma umuduyla hareket halinde görülmekte. Bilinebilen sayılar bile sınırların nasıl da eleğe çevrildiği gerçeğini gözler önüne sermekte. Avrupa Birliği ülkelerinden bazıları, eski sömürgelerinden gelip kapılarına yaslanan veya filikalarla kıyılarına vuran yığınlarla kendi yetersiz iş piyasaları arasında makul düzenlemeler ve açıklamalar bulmakta güçlük çekmekte.

ABD arka bahçesinden örneğin Meksika’dan, Porto Riko’dan daha da ötede Küba’dan gelip de vasıfsız işçi olarak, ekonomi-dışı sektörlere eklemlenmeye çalışan kişiler ve ailelerinin acı gerçeğiyle karşılaşmakta. O arada, gelen her yeni kişi ve aile, yerleşik kişi ve ailelerinin zaten yetersiz olan varlığını daha da tehdit etmekte. Bir zamanlar “siyasi” içerik de giydirilmeye çalışılan insan ticareti, Yunanistan ve İtalyan sahil güvenlik botlarının Afrikalı sığınmacılara karşı takındığı sert tutumun dramatik görüntülerinin eşliğinde ve özellikle 11 Eylül sonrası “Gelişmiş Dünya” tarafından alınan diğer radikal önlemlerle iyice azaltılmaya çalışıldı. Yine de sorun, insanlığın ortak malı!

Hillary Clinton, diyor ki; “insan ticareti, ekonomileri bozuyor, sosyal yaşamları tehdit ediyor, aileleri parçalıyor…” Haklı. Ancak dünya henüz yeterince aş ve iş üretemiyor, Kuzey ve Güney arasındaki uçurum giderek yeni çizgilerle derinleşiyor, günde 1 doların altında yaşama mucizesi vatan tanımadan yoksulların pasaportunda en katran karası damga olarak, işsizlik, açlık, çaresizlik şeklinde beliriyor.

Bayan Clinton, Hindistan ve Çin’de zaten ancak bir gömlek üstün yaşayan işçiliğe yeni bir dünya çağrısı yapmakta zorlanabilir. Ancak Brüksel, Moskova ve daha pratik olarak Lizbon, Madrid ve Lahey’de yeni bir Dünya Bankası ve BM Ekonomik Güvenlik Konseyi’nin etkinleştirilmesi çağrısı daha anlamlı olarak yankılanma şansına sahiptir.

Türkiye de yoksulluğu ve yokluğu, bölgeler, kentler ve yerleşim alanları arasındaki gelir ve geçim adaletsizliklerini aşmak zorundadır. Bu anlamda üretken sosyal Pazar ekonomisinin, kayıtlı ekonominin, refah devleti ideallerinin, transfer harcamalarının ve yatırım projelerinin yerindeliğinin denetimiyle, eğitime, sağlığa, ulaşıma öncelik veren sosyal bütçeler eşliğinde sorunları aşmalıdır. Çözüm yolu burada da orada da benzerdir. İnsana yatırım yapmak!

İnsan ticareti, çocuk işçiliği, kadın istismarı ve benzeri tüm olumsuzlukları aşmanın yolu insancıl sol/sosyal bir dünyanın kurulması ile daha bir olanaklı olabilecektir. Bu doğrultuda ulusal gelişme-küresel dayanışma anlayışı geliştirilmelidir. Güvenlik önlemlerinin ekonomik boyutu asla ihmal edilmemeli; ekonominin güvenliği kadar güvenliğin ekonomisi ded önemsenmelidir. Gerçekten yeni bir dünya istersek, zorlukları aşabiliriz inancındayım.

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..