Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ekim '17

 
Kategori
Sosyoloji
 

“IQ’sü de Yüksekti. Nasıl İntihar Edebilir Ki?”

“IQ’sü de Yüksekti.  Nasıl İntihar Edebilir Ki?”
 

   “IQ’sü çok yüksekti. Ben, kendim ölçtürmüştüm. Anlamıyorum, buna rağmen nasıl intihar edebilir ki?” Bu sözler, geçen gün kurduğu bir düzenekle, intiharını annesinin elleriyle gerçekleştiren bir gencin annesine ait. Oğlunun ölmesine inanamayan ve intihar etmesine görünürde bir neden görmeyen bir annenin haklı feryadıdır bu sözler aynı zamanda.

Allah, sabır versin!

Haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla, intihar eden genç; maddi durumu yerinde olan, eğitim düzeyi yüksek, aynı zamanda entel bir ailenin çocuğu.

Bu durumda, birçoklarının aklına gelen düşüncenin, annenin de aklına gelmesi normal. Yani, görünürde intihara etmesine neden olacak hiçbir şey yok. Para, şöhret, eğitim, yakışıklılık, güzellik vb. her şey var.

Sahi, bu genç neden intihar etti? IQ’sü de çok yüksekti!

Oysaki Aydınlanma ile başlayan modernizm anlayışı, aklın her şeyi çözeceğini, insanları mutlu edeceğini öne sürüyordu. Çünkü “aklın yolu bir”dı. İnsan, aklını kullanarak mutlu olmayı seçecekti. Neden mutsuzluğu seçsin ki?

Evet,  modernizemle ve akla güvenle birlikte insanlık birçok alanda çok yol kat etti. Ancak mutluluk aynı oranda artmadı. Akıl, tek ölçü olarak görüldükçe ve yüceltildikçe insanlar daha da mutsuz oldu. Avrupa, akılını kullanarak 30 Yıl Savaşları’nın önüne geçmek isterken, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında milyonlar insanını kaybetti. Hitler, aklını kullanarak milyonlarca Yahudi’yi fırınlarda yaktı. Stalin, milyonlarca Müslümanı ve kendisine tabi olmayanı sürgüne ve ölüme teslim etti.

Teknolojik gelişme ve modernizm ile mutluluğun aynı oranda artmadığının bir diğer göstergesi de ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile intihar olaylarının ters bir orantı oluşturduğudur.  Akıl ve onun ürettiği teknoloji geliştikçe intihar oranları da arttı.  Bundan dolayıdır ki intihar bazı ülkelerde ikinci ölüm sebebi oldu. Sanayileşmiş ülkelerde intiharla gelen ölümler ilk 2-3 sırada yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü, intiharı geleceğin en tehlikeli sağlık sorunu olarak görüp, tüm dünya ülkelerini uyardı.

Peki, hayatımızı neye göre yaşıyoruz veya hayatımızda ne oldu da intiharlar arttı. Oysaki insanın en güçlü içgüdülerinden biri de yaşamak değil midir? Bu duygunun güçlü olmasındandır ki insanlar ölmek istemezler. Bırakın insanları, belgesellere bakın: Hayvanlar bile, hayatta kalma içgüdüsü genetik olarak kodlandığı için, ölümden nasıl kaçıyorlar…

Normalde insan daha uzun yaşamak için her yola başvurur.  Bediüzzaman,   insanın bu güçlü yaşama içgüdüsünü şu veciz sözlerle dile getirir. “Bir zaman, küçüklüğümde, hayalimden sordum: ‘Sana bir milyon sene ömür ve dünya saltanatı verilmesini, fakat sonra ademe ve hiçliğe düşmesini mi istersin? Yoksa, bâki fakat âdi ve meşakkatli bir vücudu mu istersin?’ dedim. Baktım, ikincisini arzulayıp birincisinden ‘Ah!..’ çekti. ‘Cehennem de olsa beka( ölmemek, hep yaşamak) isterim.’ dedi.”

Cehennem de olsa”  hep hayatta kalmak  isteyen insana ne oldu da intiharı seçti?  İntiharı seçti, çünkü yaşam enerjisi tükendi. Nedeni ne olursa olsun, çektiği acılar ve sıkıntılar, ona hayatı anlamsız gösterdi; yaşamaya değeri olmadığına inandırdı. Çünkü hayatının amacı, sadece hedefine koyduğu dünyaya ait güzelliklerdi: Aşk, para, sağlık, aile, başarı vb. Bu hedeflerine ulaşamayınca veya bunlardan biri elinden alınınca hayatının da anlamı kalmadı.

Akıl böyle diyor. Aklın yolu biridir ya!

Neden yaşıyordun? Diye sorulduğunda “aşkım için”, “zengin olmak için”, başarılı olmak için” E, bunlar da olmayınca yaşamanın bir anlamı kalmıyor.

Çare;  hayatın anlamı üzerinde yeniden düşünmektir. Neden yaşadığımızı, yaşamımızda en büyük amacımızın ne olduğunu yeniden hatırlamaktır.

Hayata UĞRUNDA yaşanacak yüksek bir amaç yüklemek gerekir…

Yüce bir amacın peşinden koştuğumuzda, gerisi “teferruat” olur, gider… Aynı zamanda yaşam enerjimizi de yitirmemiş oluruz.

IQ’nün yüksek olması insanı mutlu etmeye yetmiyor, amacın büyük olması lazım…

 

 

 
Toplam blog
: 81
: 623
Kayıt tarihi
: 18.10.17
 
 

1963 yılında dünyaya geldim. 1985 yılında Atatürk Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde..