- Kategori
- Edebiyat
“Irmaklarca” Taşınan İnsan Sevgisi
Bir buluta konan kırlangıç sanki şiir, şiir insan bakışlarına sıçrayan kıraç bir öpücük… Leke tutmaz bakışlardan akıp giden “Irmaklarca” duygulara bent kuran Murat Soyak bir çağlayana dönüştürürken şiiri sırtını insana yaslıyor. İnsanı boşa giden zamana…
“Irmaklarca” 63 sayfa, 43 şiirden oluşturulmuş duygu seli… Fili bile etkileyebileceğini düşündüğüm şiir, Murat Soyak’ta nasıl vücut buluyor beraber görelim.
“Hatırlayış” adlı iki bölümlü şiirde Murat Soyak çocuksu bir duygu ile geçmişe, çocukların küçük şeylerden mutlu olduğu günlere gidiyor ve dönmek istemiyor. Çünkü şimdi mutluluk yok:
“kefenini hazır tutan bir babanın oğullarıydık
bir yanımız bağ bahçe
bir yanımız ahir dünya
…
misafir, heybesiyle kıssalar demetiyle gelen
ne güzeldi dinlemek
…
aldı beni nerelere götürdü
hadi gitmek bir şey değil de
nasıl döneceğim bu güne
nasıl döneceğim bahçeli evden
kibrit kutusu apartman dairesine
…”
Kendini gözden geçirme; “Muhasebe”. Yaşanmışlık, yaşananlar, yaşanacaklar mevsimleri birbirinden ayıran farklılıklar gibi şiirleri ve şairleri birbirlerinden ayıran farklılıklar “Muhasebe”…
“yaşamak diyorsun
gözlerin gülüyor
bir ân sen şarkılı
…
yarın diyorsun
güzel olacakmış
bugün güzel yaşadık mı?”
Bir şehrin görüntüsü ve şair tarafından algılanışı “Şehir” adlı şiirde… “Sorular” gülümsenmiş sahte kavram kalıntılarının insan ruhunda bıraktığı tortular. Artılar ve eksiler beraber verilmiş sosyal eleştiri…
“…
varlığım kime yarar
kime zarar varlığım”
Adeta kavramlar pazarı Murat Soyak’ın “Irmaklarca” kitabında şiir adları… Bu tarz şiir adlarını ben de tercih etmekteyim. Ve “Dost” adlı şiir:
“kuşlar kanat çırpıyor maviye
uzaklar yakın oluyor birden
ıssızlığında ses oluyorsun
…”
Şimdiki zaman ekleriyle yazılan bu şiirin bana rahmetli Cemal Süreya’nın “Gül” şiirini çağrıştırdı.
“Bir gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe
Önümü arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gözlerinin
…”
İşte bir bocalama geçiren devrimci duyarlılık “Güne Küsen” biri için:
“…
susmak öldürecek susmak zehir
odalardan seslenen Yusuf
hem asfaltı patlatmış çimen
susmasam diyorum iyi olacak”
Duygunun hayalde, hayalin gerçekte, gerçeğin nostaljide eridiği şiirler vardır; okuduğunuzda içiniz burkulur, burnunuzun direği sızlar ıssızlığın ortasında, “Evvel” şiir, sonra siz kalırsınız. Aynen şöyle:
“…
el emeği göz nuru masallar vardır
oyuncakları taştan çamurdan
çayır çimen kokardı elleri
oyuna eşlik eden su sesi
şehir çocuklarındı
…”
Çocuklar kimsenin değildi. Çocuklar herkesindi. Herkes ne kadar birbirinindi, bilinmez, ama Murat Soyak güzellikleri çocuklardan yunuslara, yunuslardan akiflere bağlıyor. Düğümlenmiş duygulardan masal okuyan “Ceylan”ların “Seyir” defterinden “Manzara”lar seyrettirerek, gelin bir “Çarşı”da “Cana Yakın” birinden bir türkü dinleyelim.
“gül yankısı güzel eylem
dilde umudu türküleyen
dışarıda kırık sesler
bir gün daha eksilen
…”
Çağımızın canavarı iki dizede bundan güzel nasıl anlatılır.
“insanı da yutar elbet
bire hiç veren beton”
Aklıma korkunç ve iğrenç zombi filmleri geliyor. Çürümüş şehirlerin çürümüş sokaklarında çürümüş cesetler dolaşmakta. Neden mi? “Çürüme” ve “Gezinti” adlı şiirler ve bu şiirlerin birbirini izlemesi…
“Çürüme” adlı şiirdeki şu anlatım güzelliğine bakın:
“suskun çocuklar
uzak toprak
gökyüzü yaralı
metal dağlar
plastik deniz
çoğalan kir, pas
…”
Hep çocuklardan söz edince akla “Oyuncak” geliyor. Alınamayan, ama dağıtılan, dağıtılınca da bir hengâmeye sebep olan oyuncak… Oynasak kırılacak, oynamasak “Yeni Gün” sıkıntılı doğacak doğayı resmi kaynaklara göre düzenleyenlerin üzerine.
“…
çağın kuşatmasını yarıp
yürümeli dere kıyılarına
…”
“Bahar” ve “Baba” adlı şiirler beni en çok etkileyen şiirler arasına girdi. Derin “İz” bırakarak… Bu yüzden şiirlerden hiç alıntı yapmıyorum. Lütfen okuyun… “Bu bütünün parçalanması caiz değildir.” derdi, bir fetva makamına sorulsaydı.
“Ölüm” eski şiiri yâd etme yolunda uğranılmış han gibi. Şekil gazel, içerik ağıt, yalnızca:
“…
garip sözler garip, dışarıda hesap üstüne hesap
kalktı göç eyledi canım, dost iline gider
…”
Dizeleri bana Dadaloğlu’nun:
“Kalktı göç eyledi Avşar illeri
Ağır ağır giden iller bizimdir
Arap atlar yakın eder ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir
…”
Kitapta bence önemli ayrıntılardan biri de köy ve şehir kültürel değerleri belirten kavramların birlikte işlenmesi… Şair her türlü yaşam koşullarıyla muhatap olmuş biri olarak karşımıza çıkmakta. “Harman”, “Bisiklet İzleri” bunlardan bazıları… “Harman” şiirindeki şu güçlü imgelere bir bakalım:
“gün döner
yeşil uçar gider
alınlar terli
taşlı tarlada yanık yüzler
…”
“Bisiklet İzleri” Orhan Veli sadeliği ve duruluğu içinde yazılmış.“Kitabe-i Sengi Mezar” adlı şiiri yâd etmemek mümkün değil.
“…
zahire pazarında bir hurdacı
pas yemiş her yanı ve kırık yama
olsun, uzaktan bisiklet işte
hem binince dünyalar senin
…”
Ve “Eylül”… Bu ad ya da kavram cezp etmiştir. Neden? Bilmiyorum. Eylül; hüzün, Eylül; umut, Eylül; güzellik, Eylül; sevda, Eylül; sevgili…
“…
küllerimden doğrulan şiir
saldırır dünyaya, işi bu
muhkem olsaydı kaleler
güzleyin harf harf yaralı
…”
“Çıksalın Durağı” adlı şiir çağdaş bir kırık müstezat… Rahmetli Turgut Uyar’ın “Göğe Bakma Durağı” gibi… Ancak bu kadar yapı ve anlam birbirine uyabilir.
“çıksalın durağında elinde karanfil
masum bir yere bakıyor”
Keşke bindiğimiz durakta görünen masumiyetimiz indiğimiz durakta da devam etse…
“Telmih” adlı şiir tarihsel sıkıntılarımızın umursanışı… Okuyun, görün.
“Eskici” insan seçen, duygu seçen, kelime seçen “İkinci Yeni” şiiri adeta…
“…
-“çiviler ağzına batmaz mı senin?”
içimde yankılanan ses
eskiler alırım, eskiler
eskimeyen güzellikler”
“Kardan Adam”da çocuk,“Yaralı”da memleketinden istem dışı çıkan adam, “Memleket”te bir ozan, “Ağıt”ta korkunç bir manzara seyreden bir ozan olmaktayız. “Tren Zamanı”ndaki yolcular arasında, kaç çocuk “Çarpım Tablosu”nu ezbere bilir
“…
çarpılınca büyüyordu sayılar
bizler düşe kalka büyüyorduk
çarpım tablosunun yüzüne
gün geldi bakamaz olduk”
“Mazlum” Filistin nezdinde tüm zulme uğrayanlara adanmış bir şiir.
“Güzelleme” güzel bir halk şiiri, çağdaş yorumla bezenmiş.
“…
kuşlara gidelim
çağlayan dere
koş çocuk koş
baharı karşıla
…”
Bizi karşıla “İşaret” zamir ve sıfatları kullanmadan…
23 Aralık 12
Bodrum