Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '12

 
Kategori
Edebiyat
 

“Irmaklarca” Taşınan İnsan Sevgisi

Bir buluta konan kırlangıç sanki şiir, şiir insan bakışlarına sıçrayan kıraç bir öpücük… Leke tutmaz bakışlardan akıp giden “Irmaklarca” duygulara bent kuran Murat Soyak bir çağlayana dönüştürürken şiiri sırtını insana yaslıyor. İnsanı boşa giden zamana…

“Irmaklarca” 63 sayfa, 43 şiirden oluşturulmuş duygu seli… Fili bile etkileyebileceğini düşündüğüm şiir, Murat Soyak’ta nasıl vücut buluyor beraber görelim.

“Hatırlayış” adlı iki bölümlü şiirde Murat Soyak çocuksu bir duygu ile geçmişe, çocukların küçük şeylerden mutlu olduğu günlere gidiyor ve dönmek istemiyor. Çünkü şimdi mutluluk yok:

“kefenini hazır tutan bir babanın oğullarıydık

bir yanımız bağ bahçe

bir yanımız ahir dünya

 

misafir, heybesiyle kıssalar demetiyle gelen

ne güzeldi dinlemek

aldı beni nerelere götürdü

hadi gitmek bir şey değil de

nasıl döneceğim bu güne

nasıl döneceğim bahçeli evden

kibrit kutusu apartman dairesine

…”

Kendini gözden geçirme; “Muhasebe”. Yaşanmışlık, yaşananlar, yaşanacaklar mevsimleri birbirinden ayıran farklılıklar gibi şiirleri ve şairleri birbirlerinden ayıran farklılıklar “Muhasebe”

“yaşamak diyorsun

gözlerin gülüyor

bir ân sen şarkılı

yarın diyorsun

güzel olacakmış

bugün güzel yaşadık mı?”

Bir şehrin görüntüsü ve şair tarafından algılanışı “Şehir” adlı şiirde… “Sorular” gülümsenmiş sahte kavram kalıntılarının insan ruhunda bıraktığı tortular. Artılar ve eksiler beraber verilmiş sosyal eleştiri…

“…

varlığım kime yarar

kime zarar varlığım”

Adeta kavramlar pazarı Murat Soyak’ın “Irmaklarca” kitabında şiir adları… Bu tarz şiir adlarını ben de tercih etmekteyim. Ve “Dost” adlı şiir:

“kuşlar kanat çırpıyor maviye

uzaklar yakın oluyor birden

ıssızlığında ses oluyorsun

…”

Şimdiki zaman ekleriyle yazılan bu şiirin bana rahmetli Cemal Süreya’nın “Gül” şiirini çağrıştırdı.

“Bir gülün tam ortasında ağlıyorum

Her akşam sokak ortasında öldükçe

Önümü arkamı bilmiyorum

Azaldığını duyup duyup karanlıkta

Beni ayakta tutan gözlerinin

…”

İşte bir bocalama geçiren devrimci duyarlılık “Güne Küsen” biri için:

“…

susmak öldürecek susmak zehir

odalardan seslenen Yusuf

hem asfaltı patlatmış çimen

susmasam diyorum iyi olacak”

Duygunun hayalde, hayalin gerçekte, gerçeğin nostaljide eridiği şiirler vardır; okuduğunuzda içiniz burkulur, burnunuzun direği sızlar ıssızlığın ortasında, “Evvel” şiir, sonra siz kalırsınız. Aynen şöyle:

“…

el emeği göz nuru masallar vardır

oyuncakları taştan çamurdan

çayır çimen kokardı elleri

oyuna eşlik eden su sesi

şehir çocuklarındı

…”

Çocuklar kimsenin değildi. Çocuklar herkesindi. Herkes ne kadar birbirinindi, bilinmez, ama Murat Soyak güzellikleri çocuklardan yunuslara, yunuslardan akiflere bağlıyor. Düğümlenmiş duygulardan masal okuyan “Ceylan”ların “Seyir” defterinden “Manzara”lar seyrettirerek, gelin bir “Çarşı”da “Cana Yakın” birinden bir türkü dinleyelim.

“gül yankısı güzel eylem

dilde umudu türküleyen

dışarıda kırık sesler

bir gün daha eksilen

…”

Çağımızın canavarı iki dizede bundan güzel nasıl anlatılır.

“insanı da yutar elbet

bire hiç veren beton”

Aklıma korkunç ve iğrenç zombi filmleri geliyor. Çürümüş şehirlerin çürümüş sokaklarında çürümüş cesetler dolaşmakta. Neden mi? “Çürüme” ve “Gezinti” adlı şiirler ve bu şiirlerin birbirini izlemesi…

“Çürüme” adlı şiirdeki şu anlatım güzelliğine bakın:

“suskun çocuklar

uzak toprak

gökyüzü yaralı

metal dağlar

plastik deniz

çoğalan kir, pas

…”

Hep çocuklardan söz edince akla “Oyuncak” geliyor. Alınamayan, ama dağıtılan, dağıtılınca da bir hengâmeye sebep olan oyuncak… Oynasak kırılacak, oynamasak “Yeni Gün” sıkıntılı doğacak doğayı resmi kaynaklara göre düzenleyenlerin üzerine.

“…

çağın kuşatmasını yarıp

yürümeli dere kıyılarına

…”

“Bahar” ve “Baba” adlı şiirler beni en çok etkileyen şiirler arasına girdi. Derin “İz” bırakarak… Bu yüzden şiirlerden hiç alıntı yapmıyorum. Lütfen okuyun… “Bu bütünün parçalanması caiz değildir.” derdi, bir fetva makamına sorulsaydı.

“Ölüm” eski şiiri yâd etme yolunda uğranılmış han gibi. Şekil gazel, içerik ağıt, yalnızca:

“…

garip sözler garip, dışarıda hesap üstüne hesap

kalktı göç eyledi canım, dost iline gider

…”

Dizeleri bana Dadaloğlu’nun:

“Kalktı göç eyledi Avşar illeri

Ağır ağır giden iller bizimdir

Arap atlar yakın eder ırağı

Yüce dağdan aşan yollar bizimdir

…”

Kitapta bence önemli ayrıntılardan biri de köy ve şehir kültürel değerleri belirten kavramların birlikte işlenmesi… Şair her türlü yaşam koşullarıyla muhatap olmuş biri olarak karşımıza çıkmakta. “Harman”, “Bisiklet İzleri” bunlardan bazıları… “Harman” şiirindeki şu güçlü imgelere bir bakalım:

“gün döner

yeşil uçar gider

alınlar terli

taşlı tarlada yanık yüzler

…”

“Bisiklet İzleri” Orhan Veli sadeliği ve duruluğu içinde yazılmış.“Kitabe-i Sengi Mezar” adlı şiiri yâd etmemek mümkün değil.

“…

zahire pazarında bir hurdacı

pas yemiş her yanı ve kırık yama

olsun, uzaktan bisiklet işte

hem binince dünyalar senin

…”

Ve “Eylül”… Bu ad ya da kavram cezp etmiştir. Neden? Bilmiyorum. Eylül; hüzün, Eylül; umut, Eylül; güzellik, Eylül; sevda, Eylül; sevgili…

“…

küllerimden doğrulan şiir

saldırır dünyaya, işi bu

muhkem olsaydı kaleler

güzleyin harf harf yaralı

…”

“Çıksalın Durağı” adlı şiir çağdaş bir kırık müstezat… Rahmetli Turgut Uyar’ın “Göğe Bakma Durağı” gibi… Ancak bu kadar yapı ve anlam birbirine uyabilir.

“çıksalın durağında elinde karanfil

masum bir yere bakıyor”

Keşke bindiğimiz durakta görünen masumiyetimiz indiğimiz durakta da devam etse…

“Telmih” adlı şiir tarihsel sıkıntılarımızın umursanışı… Okuyun, görün.

“Eskici” insan seçen, duygu seçen, kelime seçen “İkinci Yeni” şiiri adeta…

“…

-“çiviler ağzına batmaz mı senin?”

içimde yankılanan ses

eskiler alırım, eskiler

eskimeyen güzellikler”

“Kardan Adam”da çocuk,“Yaralı”da memleketinden istem dışı çıkan adam, “Memleket”te bir ozan, “Ağıt”ta korkunç bir manzara seyreden bir ozan olmaktayız. “Tren Zamanı”ndaki yolcular arasında, kaç çocuk “Çarpım Tablosu”nu ezbere bilir

“…

çarpılınca büyüyordu sayılar

bizler düşe kalka büyüyorduk

çarpım tablosunun yüzüne

gün geldi bakamaz olduk”

“Mazlum” Filistin nezdinde tüm zulme uğrayanlara adanmış bir şiir.

“Güzelleme” güzel bir halk şiiri, çağdaş yorumla bezenmiş.

“…

kuşlara gidelim

çağlayan dere

koş çocuk koş

baharı karşıla

…”

Bizi karşıla “İşaret” zamir ve sıfatları kullanmadan…

 

 

23 Aralık 12

    Bodrum

 
Toplam blog
: 74
: 571
Kayıt tarihi
: 24.12.07
 
 

1965 Tortum doğumluyum. Ankara Gazi Üniv. Fen Edebiyat Fak. mezunuyum. T.D.E öğretmeniyim. İki ço..