- Kategori
- Şiir
(İstanbul) Çocuk olmak vardı ya..
Balıkçı klübesi, büyükdere 1972Kaynak : www.fotografevi.com
Çıkmaz bir sokağın girişinde
Fısıldayan arnavut taşlarını duyuyorum
Meydan okuyor asırlık çınar İlgisiz gözlere
Yılların, üzerine kına yaktığı tulumba
Başı eğik....
destek alıyor
Kuruyan kuyunun beton gövdesinden
insanlar sonu yok diye girmiyor sokağa
Hepsi yaşam kavgası içinde
Oysa arada soluklanmak gerekir hayatı
II
Köşebaşında
Ahşap bir duvara yaslanmışım
Elimde simit
Siyah beyaz seyre dalmak güzel bu şehri.
Küçük insanlar olta atıyor
Galata köprüsünde
Yaklaşsam balıklar kaçar
Büyür insanlar
En iyisi burada kalmak
III
Rum evlerini saklayan
Balat… Fener yolu
Suskun sokak lambası
Altında semt delikanlıları
Bir hayal…
Sular ud sesiyle oynaşırken
Haliçten bir kayık geçiyor
Küreğinden düşen damlalar
Hatırlatıyor kaybolan laleleri
Yokolan huzuru
Misketlerin gölgesinde
Yuvarlanıyor teneke kutular
Karışıyor yoğurtçunun çıngırağına
Kapı eşikleri süpürülüyor
Akşam çökecek ve çekirdek çıtlatacak komşular
Sular dökülüyor çökük kaldırımlara
Gün temizleniyor
IV
Tahta boynuzlarıyla köprü üzerinde beliriyor tramvay
Cadde-I kebir de fotr şapkalı adamların kolunda
İnce belli bardak çizgisinde hanımların topukları eşlik ediyor
Kapalıçarşıda bakırcıların tak tuk larına
Süt güyümlerini taşıyan zayıf atın soluğu
Karışıyor Haydarpaşa’da ki ağlayışlara
Sallanan eller ve mendillerle
Oyun oynuyor beyaz güvercinler
Uçurtmalar takılı
Mihrabad Korusu’nda
Yedi tepe omuz omuza horonda
Beşibiryerdem düşmüş gerdana mavi taşlı Marmara ve Haliç
Eminönü’nde balık ekmek dumanından boğuluyor martılar
Kaçıyor Kız kulesi’ne
Üsküdar’da bayram havası
Selamsız yokuşu deseler de kulak asmayın
Selam alıp vermeden geçmez insanlar
Yüzler hep tanıdık…eller hep dost
VI
Sabah sabah ahşap kapı üzerinde ki kilit açılıyor
Sarıyer de ki börekçinin
Cankurtaran’da kahvehanede demleniyor çay
Salmatomruk’ta galete fırınından yayılıyor anason kokusu
Ve Kanlıca eteğine topladığı kar tanelerini boşaltıyor kaselere
Kırmızı geçmiş süzülüyor şerbetçinin semaverinden
Ardında Sultanahmet
Yankılanıyor ezan
Şehirse içli içli akıtıyor yaşını Yerebatan’da
Ayasofya ibadette
VII
Yeni cami önünde insanlar geçiyor ellerinde file
İçinde Vakıf Zeytini
Mısır Çarşısı’nın o gizemi ardına sakladığı büyük kapısı aralanıyor
Ve süzülüyor şehir
Küçük bir çocuk fırının camına yapışmış
Üşüyen ellerini ısıtıyor
Yüzünde yalnız gecenin kiri
Bilmem kaç numara büyük ayağında ki takunya
Kenarı telle sarılı
Cebinden ha düştü ha düşecek ezdiği kibrit kutuları
Boynunda asılı sapan
Kabuslarını taşladı belki asfalt yatağında
Sarı damalı taksiler düştü yola
Bir de at arabaları
Ve bir kadın al basmış gerdanıyla
Savurarak şalvarı
Yürüyor hızlı hızlı..
Kümesten yumurtaları alıyor büyük kızı
Eşi kaç yıllık sokak berberinde oluyor sinek kaydı
Bu gün bayram sabahı..
Ve bir curcuna başlıyor kentte
Kadın 25 kuruşu koyuyor tezgaha
Sıcak ekmek veriyor fırıncı
Çocuk hala camda
Geçiyor yanından
….Çocuk başını eğiyor
Kadın durup geri dönüyor
Ekmeğinden bir parça veriyor
Sıcak ekmek…
Kara ellerinde
Beyaz köpükler gibi
Dumanında İstanbul tütüyor..
…….. düşlerimde eski bayramlar…
……………………Çocukluğum geldi aklıma işte…
VIII
Köşebaşında
Ahşap bir duvara yaslanmışım
Elimde simit
Siyah beyaz seyre dalmak güzel bu şehri.
Bana seslenecek anam-babam olmasa da
Kanamasa da dizimde yara
Güzeldi çocuk gibi yaşamak..
IX
Şimdi beni harcayan İstanbul’da
Çocuk olup oynamak vardı ya…
Neyse…