‘İstanbul’un Altınları’nın ayarı düşüyor!

Seçkin kadrolu ‘İstanbul’un Altınları’, ne yazık ki Reşat Altın gibi, ekran sakinlerinin toplamına hitap edemedi! A/B grup birinciliğiyle başlayan dizi, total sıralamasını gittikçe düşürdü. Ekranların en komiği olmaya adayken kan kaybeden ‘İstanbul’un Altınları’, özünde elit bir yapım. İstanbul’un acınası durumunu vurgulayan, esprileri kaliteli bir dille sunan dizi, yeni başladığında ilginç karakterleriyle de fark yaratmıştı. Ancak, İstanbul’un yozlaştırılmasına yönelik konu her kesimdeki izleyiciyi kendine çekemedi! Gerilemeyi tetikleyen etkenlerden biri de, esprilerin kalıplaşmaya başlaması oldu. Sürekli mesaj kaygısı, dizinin halka geçişini imkânsızlaştırdı. Şimdi düşünmeden gülmek isteyen, sulandırılmış dramlarla salya sümük ağlamayı keyif sananların rağbet etmediği ‘İstanbul’un Altınları’nın yansımasına bir göz atalım… 

Reşat Altın, eski İstanbul ruhunu savunan Donkişot! Dizideki savaşın muhatapları, doğu ve batı kültürünü İstanbul’a sokmak isteyenler. Vurulan taşların çoğu mantıcı-kebapçılara… Kısaca, her yerde karşımıza çıkan çoğunluğa! Dolayısıyla Reşat Altın’ın haklı sözlerinin bu kesimlerce ‘cevher’ olarak algılanmasının imkânı yok. Gelelim İsmet Azmarazlı’nın canlandırdığı ‘kendine yeter’ kadın tipine… Amacı, aldatan ve üstünlük taslayan erkeklere karşı, kadınları bilinçlendirmek! Peki, mesajı alacaklar kim? Kadına şiddet uygulamayı marifet sayan erkekler mi, yoksa erkeklerin her yaptığına boyun eğmeyi vazife sanan kadınlar mı? Bu noktada Azmarazlı’nın esprileri de uçtu havaya. Sit-cum’un hedef kitlesi kadar süresi de önemli. Baskın karakterlerle yürütülen sit-comlar drama gibi uzun tutulunca sorun başlıyor. ‘Uzun süre’, komedi repliği yazma zorluğuna tuz-biber! Sonuçta, senaryonun mecburi tekrarlarla doldurulması kaçınılmaz oluyor. Bu ayrıntılarla bocalayan ‘İstanbul’un Altınları’nın da ayarı düşürüyor. Saati ötelenen dizi, her an yeni bir ‘Şen Yuva’ vakası yaşatabilir dikkat! 

Anibal Güleroğlu