- Kategori
- Spor
(K)Atina'mın elinde makası; biçemez, ah biçemez
Prensip olarak, futbol yazısı yazmadığımı bilenler bilir. Bu yazı da kesinlikle, bir futbol yazısı değil. Futbol yazanların işine karışmak gibi bir niyetim ise asla yok. Ancak tek cümle ile söylemeliyim ki bu akşam oynanan, Yunanistan-Türkiye A Milli Takımları arasındaki maçta, Türk futbolu adına cidden güzel işler yapıldı, emeği geçen herkesi, öncelikle tebrik etmekten başka yapacak bir şey yok.
Gelelim maçla ilgili, futbol oyunu ya da sporu dışındaki notlarıma, gözüme takılanlara:
İlk olarak belirtmeliyim ki maçın ilk yarısı oynanırken, bizim kalemizin hemen arkasında açılan, öylesine aşağılık bir pankart vardı ki sanıyorum alelacele kaldırıldı, çünkü maç sonuna dek bir daha göremedim. “Kemal was ...” şeklinde devam eden ve benim burada yazmaya dahi içimin elvermediği İngilizce ifade ile Gazi Mustafa Kemal’in manevi şahsı, rencide ediliyordu. Acaba bu pankartı, bir süre önce partisinin de kendisini ihraç etmek zorunda kaldığı, fıkracı Akepe’li Belediye Başkanı da okumuş mudur diye düşündüm. Pankartı asan fanatik Yunanlı’larla, kendilerinin bakış açıları oldukça örtüşmekteydi de, o bakımdan. Hala, güzel İzmir’imden apar-topar kaçmak zorunda kalan büyük dedelerinin ve İstanbul gibi bir dünya hazinesini, bizlere teslim edip, Mora’ya gelen, çok çok büyük dedelerinin davasını güden birtakım Helen’lerin, spora, bu tavırlarını taşımalarını bir dereceye kadar belki anlayabiliyorum ama onların bayrağını, o savaş ertesi ortamda dahi çiğnemeyip, önünden kaldırtan Büyük Komutan’a, böylesine aşağılık bir şekilde saldırmalarını, kem de bu işi bir spor müsabakasında yapmalarını doğrusu anlayamıyorum. Maç öncesi, selamlama ve marş dinleme bölümünde, bütün bir stadın yaptığı terbiyesizlik de cabası. “Birkaç tane kendini bilmez fanatik, çapulcu bunlar” diyemeyeceğimiz büyüklükte bir tepkiydi bu. Daha dün, bizim hükümranlığımızdan yani Osmanlı Hakimiyeti’nden kurtuluşlarının yıldönümünü simgeleyen milli bayramlarını kutlayan Yunanlı komşularımız, bu gece anladılar ki Türkler’den kurtuluş yok. Sen git, bütün o Avrupa futbol devlerini, ekol ülke futbollarını dize getir ve Avrupa Futbol Şampiyonu ol. Tarihinde bir kere bile yenemediğin, şampiyona finallerine dahi katılamayan Türkiye’den, kendi sahanda dört gol ye. Kendi seyircileri de kabullenemedi zaten bu durumu. Stadyumun yarısı, daha maçın bitimine dakikalar kala tribünleri terk etti. Kalan yarısı da kendi takımlarını yuhalamakla, bizim ekibimizi de alkışlamakla meşguldü. Yunanlı seyircilerin, saha içine, oyuncularımıza, özellikle kaleci Volkan’a, teknik heyetimize attıkları yabancı maddenin hesabını bile tutamadı hakemler, gözlemciler. Bant kayıtlarını tekrar tekrar izlemek zorunda kalacaklar eminim. Ve Avrupa’nın şımarık çocuğuna ne ceza gelecek, takip edip, göreceğiz. Maç sonrasında, alt kat komşumuzun, son ses açılmış müzik setinden, o çok iyi bildiğimiz ve sevdiğimiz türkü formundaki şarkı geliyordu: “Fincanı taştan oyarlar İçine bade koyarlar Sen kimin canısın canı Gel yine doldur fincanı.” Güldüm...Ne yapmamı bekliyordunuz ki?