Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '20

 
Kategori
Spor
 

"Kadro mühendisliği!"

Sezon tamamlandı sayılır; şampiyon belli oldu, sadece düşecek son iki takım için önümüzdeki hafta oynanancak.

Başakşehir şampiyon!

Şimdi şöyle bir hayal kuralım.

Mesela şu Başakşehir takımının tamamı Fenerbahçe’de olsaydı; Fenerbahçe taraftarı bu kadrodan memnun olur muydu? Kaç futbolcu için kaç hafta vasat, çöp “trend topic” açılırdı.

Mehmet Topal kaç sene Şükrü Saracoğlu’nda ıslıklandı hatta yuhalandı?

34 yaşındaki futbolcu bu sezon Başakşehir forması altında 30 maç oynanmış, 18 adedi ilk 11’de…

Meselenin buralardan başlamadığını anlamak için seneler kaybedildi, heba oldu. Hâlâ da kaybedilecek sezonlar olduğunu tahmin edebiliyoruz, biliyoruz.

Fenerbahçe armasını taşıyan futbolcusunu ıslıklıyor, yuhalıyor taraftarı.

Yaşayarak dahi öğrenemeyen, öğrenemeyecek bir kuşak var.

Çünkü adına Z Kuşağı dediğimiz bu jenerasyon futbolu bilgisayar başında PS’de veya CM’de öğrendi.

Bilgisayar başında olduğu gibi iyi kadrolar kurarak kazanılacağını sanıyor.

Kuşkusuz bütün sorumluluk onlarda da değil; Z kuşağı önünde sonunda bir sosyal medya gücüdür, onlardan daha büyük ayıp “kadro mühendisi” uzmanlarının yaptıklarıdır.

Defalarca yazdım bir kere daha mühendis olduğum için hatırlatayım; mühendislik size net ve kesin sonuçlar verir. Yani orada bir yanılma payı olmaz. Kainatın yasalarının bize sunduğu formüllere göre hedefinize kesin olarak varırsınız.

Kadro insana dairdir, sosyal bilimlerin; mühendislikten başka bir bilimin konusudur.

Dün akşam derbide Vedat atıldı ve Fenerbahçe uzun süre Beşiktaş’a karşı on kişi oynamasına karşın kırmızı kartın etkisini pek hissetmedi.

Bu ne demek biliyor musunuz?

Fenerbahçe Vedat’ı nasıl kullanacağını bilmiyor.

Yine aynı yere geliyoruz; meseleyi sadece kadro yapmak olarak gördüğünüzde Gökhan Gönül’ün attığı golün mazisinin yıllar önce Fenerbahçe’de çalışılmış bir ön direk taktiği olduğunu unutuyoruz. Fenerbahçe de unutuyor. Oysa korneri Caner Erkin kullanırken Gökhan Gönül de ön direkte pozisyon almışsa topun oraya gideceğini bilmek gerekiyordu.

Kim bilecek?

Tekrar Başakşehir’e dönecek olursak, Okan Buruk’un başarısının değerini azaltmak adına değil ancak bu kadronun bir futbol aklıyla yıllardır belli bir plan proje çerçevesinde hazırlandığını ve gerisinde Abdullah Avcı’nın olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Abdullah Avcı en geriden kaleci Mert’ten oyun kurmayı öğretti bu takıma. Başlarda savunarak oynayan bir takım görüntüsündeydi. Sonra hücum ederek de oynadığını izledik. Çok abartmaya gerek yok elbette ancak Başakşehir ligin üst düzey bir takımı haline gelmişti. Bugün hala Avrupa’da bir maç hakkı bulunuyor. Roma ve M’Gladbach’ın bulunduğu gruptan lider çıktığını da unutmadan tabii.

Okan Buruk görevi aldığında küçük dokunuşlar yaptı; tıpkı 2013-14 sezonunda Ersun Yanal’ın Fenerbahçe’de yaptığı gibi.

Hazır ve kıvama gelmiş bir takımın oyun planını daha işler hale getirdi.

Bu sezon Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın erken, Galatasaray’ın da pandemiden sonra ligden kopmasında Başakşehir’in şampiyonluğunun etkisi büyüktür. Üç büyüklerin yarışta olduğu sezonlarda Başakşehir sonuna kadar hiç götüremedi.

Abdullah Avcı benzer futbol aklını Beşiktaş’ta kuracağını sandı ve yanıldı.

Üç büyükler yaşayarak bile öğrenemeyen bir sistemle yönetiliyorlar.

Burada biraz Galatasaray’ı ayırmak gerekiyor ancak onu anlatmaya burada yer yok. (Kitaplarımdan çok detaylı anlattım.)

Fenerbahçe’nin elinin altında iki sezon önce çok önemli bir fırsat vardı. Bunu elinin tersiyle itmekle kalmadı, bir futbol aklını da yok etti.

Ve ortaya son iki sezon çıktı.

Geçen sene Fenerbahçe’nin geçmişten gelen genetiği ile biraz ayakta kalmayı başarsa da bu sezon kaybettikleriyle neredeyse tüm tarihsel süreçleri sıfırladı.

Kaybeden bir takıma dönüştü.

Fenerbahçe’nin ligde bu kadar çok kırmızı kart görmesi, VAR’da en fazla mağduriyet yaşayan takım olması, TFF ile bitmek bilmeyen çatışmalarını tek taraflı olarak hep karşı tarafta aramak geçmiş yıllardaki kadar kolay olamaz.

Fenerbahçe bu sorunlarla 1987 yılından bu yana uğraşıyor ve özellikle milenyumda buna başka opersyonlar da eklendi ama hiç bu kadar kaybeden rolüne alışmamıştı.

Bunun nedeni Fenerbahçe’nin maalesef yönetimini de etkisine alan girişte yazdığım futbola bakış biçimidir.

Başakşehir’I tebrik ediyorum; diğerlerine de başta taraftarına olmak üzere sabır diliyorum. Üzerine konuşacak çok şeyler var.

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..