Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

"Kara Çarşaf Haberi"

"Kara Çarşaf Haberi"
 

Gelişmekte olan bir ülkenin Basın’ının yapması gereken çok büyük görevler olduğunu düşünüyorum. Gerçekten tarafsız, bağımsız, eğitim ve kültür ağırlıklı, kamuoyunu bilgilendiren, bilinçlendiren ve bu doğrultuda yönlendiren bir Basın’a ihtiyaç var.

Ben gazeteciliği sıradan bir ticari yapıyla bir türlü bağdaştıramadım. Sanki daha idealist, daha aydın, daha bağımsız, daha tarafsız insanların para kazanmaktan çok bir nevi hizmet üretmek için gerektiğinde kendilerinden fedakârlık yaparak yapmaya çalıştıkları bir meslek olmalıydı gazetecilik.

Halbuki bugün, profesyonelce yapıldığında sahiplerini vergi rekortmeni listelerine geçirecek kadar kârlı bir iş… Ticarette rekabet serbest olduğuna göre ve bu rekabetin dayandığı temel bir ahlak anlayışı da yoksa, yani rakibi zayıflatmak için ne yapsan caizdir diye düşünülürse, hele “gazetecilik” avantajları da ticarete artı olarak eklenirse, mesleğin benim o ideal gazeteciliğimle bağdaşır yanı pek kalmıyor.

Bugünkü gazeteciliğin birinci dayanak noktası kâr amaçlı ticari girişimse, ikinci dayanak noktası da siyasi bir propaganda aracı ve destek kuvvet olma eğilimidir. Böyle olunca gazeteler peşinen bir taraf olmayı kabullenmiş olarak yayınlarına devam ediyorlar.

Eğer Gazete Manşetleri’ni takip ediyorsanız, aynı haberin farklı görüşteki iki gazete tarafından nasıl birbirine zıt anlayışlar ve başlıklarla yayınlandığına da şahit olmuşsunuzdur.

Bugünkü gazetelerde dikkatimi çeken böyle bir haber var. Zaman gazetesinin bugünkü manşeti şöyle: “YÖK’ün, Eşi Çarşaflı Dediği Rektör Adayı Bekâr Çıktı” YÖK Cumhurbaşkanı Gül’ün onayına sunduğu rektör adaylarından birinin yanına eşi çarşaflı notu düştü. Köşk olayı araştırınca, söz konusu ismin bekâr olduğu anlaşıldı. Abdullah Gül, dehşete düştüm, dedi.

Sayın cumhurbaşkanının böyle bir durumda dehşete düşmesi çok normal. Haberi okuyanların da aynı dehşete düşmesi kaçınılmaz.

Burada hemen akla gelen ilk şey nedir? Suçlama… Vatan gazetesi de manşetinde bunu dile getirmiş. “Gül’den YÖK’e Ağır Suçlama” Rektör atamalarında inanılmaz şeyler oluyor. Bir rektör adayı için eşi kara çarşaflı diye ihbar notu gönderdiler, araştırdım, adam bekâr çıktı, dehşete düştüm.

Ben genellikle sadece gazetelerdeki manşetleri yazıp o olayın gün içindeki gelişmesine girmiyorum. Çünkü o zaman bir süreklilik söz konusu olur ki, benim bunu bu şekilde yazıya dökmem mümkün olamaz. Ancak ertesi gün konuyla ilgili gelişmeler varsa, zaten onlar o durumda manşete çıkıyorlar ve ben de size onları sunuyorum.

Fakat bugün bu haberin gelişmelerine de değinmek istiyorum.

Zaman gazetesinin haberinde bu notu YÖK’ün düştüğü açıkça belirtiliyor. Oysa Vatan gazetesinin haberinde, Cumhurbaşkanının söyledikleri arasında YÖK adı geçmiyor.

Haber üzerine doğal olarak YÖK bir açıklama yaptı. Açıklamada YÖK’ün bir rektör adayı için böyle bir not düşmesinin mümkün olmadığını bildirildi.

Bu durumda gözler Gül’e çevrildi. Sanki cumhurbaşkanı yalan söylüyormuş gibi bir durum vardı. Pakistan gezisinde bulunan Gül’e durum iletildi. O da bu notun YÖK tarafından iletilmediğini, kendisinin de bu bilgiyi verirken YÖK’ten bahsetmediğini söyledi.

Şimdi ortada şöyle bir durum var. Cumhurbaşkanı, bir rektör adayı için kendisine iletilen bir notun ne kadar yanlış bilgiler içerdiğini söyleyince, gazete bu notu YÖK’ün göndermiş olabileceğini düşündü ve hiç sormadan araştırmadan bu şekilde yazdı.

Sonuçta hem kamuoyu yanıltılmış, hem de cumhurbaşkanı yalancı duruma düşürülmüş oldu. Benzeri haberlere maalesef çok rastlıyoruz. Birkaç gün önce izinsiz il dışına çıktığı için disiplin cezası alan bir öğretmenin “Atatürkçü olduğu ve cumhuriyeti savunduğu” için ceza aldığı yazılmıştı.

Bu o kadar mantık dışı bir şeydi ki, Cumhuriyet mitinglerine katılan öğretmenler içinde, ülkenin Atatürkçü ve cumhuriyeti savunan tek öğretmeni bu kişi miydi ki, “Atatürkçü olduğu ve cumhuriyeti savunduğu” için ceza almış olsun? Ama ne yazık ki böyle bir manşet yapılmıştı. Elbette söylenmeye çalışılan, verilmek istenen mesajlar vardı ama, gazetecilik bu değildi.

*****

Bugün gazetelerde yer alan haberlerden benim dikkatimi çeken birisi de, bir kan davası yüzünden taa Bitlis’ten gelip bir aileyi kaleşnikofla tarayanların üç kişiyi öldürüp bir kişiyi yaralamaları… İstanbul’a sırf bu yüzden göç eden aile bir anlamda kaderinden kaçamadı. Ama bu kader bizim cahil insanımızın yarattığı bir kader.

Akşam gazetesi haberi şöyle verdi. “İstanbul’da Kan Davası Katliamı” Bitlis’in Tatvan ilçesinde bir arazi anlaşmazlığı yüzünden başlayan kan davasının izini İstanbul’da süren katiller, Teke ailesinin üç ferdini öldürüp birini yaraladılar. Saldırganlar 32 kurşun sıkıp 25’ini isabet ettirdiler.

Vatan gazetesinin manşeti de şöyle: “İstanbul’un Göbeğinde Kaleşli Katliam” Bitlisli grup, kan davası için Gaziosmanpaşa’da dün sabah aynı aileden 3 kişiyi kaleşnikofla taradı. Güneş gazetesinin manşeti ise, “Bitlis’ten İstanbul’a Ölüm Takibi”…

*****

Yine dikkat çekici bir haber ve maalesef çok sık tekrarlanan bir yanlış. Özellike okul açılışlarında küçücük öğrenciler saatlerce güneşin altında ve yağmurda, karda, ayazda tören alanında bekletilirler. Protokol erkânı gelsin ve konuşma yapsın diye.

Protokol da hiçbir zaman böyle toplantılara zamanında gelemez. Zavallı öğrenciler baygınlık geçirirler, üşürler, susarlar, acıkırlar. Bu eziyete ne gerek vardır ki… Buna bir çözüm bulunamaz mı?

Yine böyle bir olay yaşanmış ve Milliyet gazetesine şu şekilde yansımış. “Protokol Kurbanları” Kars’ta yaptırılan okulun açılış töreninde kar altında protokol konuşmaları dinletilen çocuklar dondu.

Takvim gazetesi haberi şöyle vermiş: “Dondurmalı Eğitim” Karsta yapılan okul açılışı işkenceye döndü. Yöneticilerin işgüzarlığı yüzünden çocuklar donma tehlikesi atlatırken bazıları bayıldı. Posta gazetesinin aynı konudaki manşeti de: “Haydi Çocuklar Donmaya”

*****

Diğer gazete manşetleri de şöyle:

Hürriyet gazetesi: “Kokteylde Torpil Ricası” Bir diplomat Fransa Büyükelçisi’nin tanıma kokteylinde AKP’li bir vekilden herkesin içinde tayin için torpil ricasında bulundu.

Sabah gazetesi: “O Dönüş Gündüz Yapılırdı” Kazanın short-cut uçuştan olduğu iddialarına tecrübeli bir pilot yorum getirdi. Short-cut = Görerek iniş demek. Bazı şirketler 4 dakikalık yakıt tasarrufu için bunu teşvik eder. Gündüz pist ve arazi görüldüğü için bu yapılabilir. Ama gece yapılmaz. Pilot gündüz yapılacak bu manevrayı gece yapmaya kalkmış olabilir.

Sabah gazetesi: “İmamın Taassubu” Uçak kazasında ölen hostes Bulut’un cenaze namazında imam yakalardaki fotoğrafı günah diye çıkarttırdı.

Sabah gazetesi: “Almanya’da 64’ünde Anne Olan Türk Kadın” Kızı olan Türkan Katıçelik Almanya’nın en geç doğuran annesi oldu.

Akşam gazetesi: “Kandil’den Erivan’a” ABD ve Kürt yönetiminin tavır almasıyla Kuzey Irak’ta sıkışan PKK Ermenistan’a taşınma hazırlığı yapıyor. Türkiye ise Kafkaslar’a sızmayı önlemek için Azerbaycan ve Gürcistan’la anlaştı.

Radikal gazetesi: “Erkek Adaleti” Yargı cinsel ilişki isteğini ret ve hakaret etmeyi cinayete tahrik sayarken, sadece üç hukukçu karşı çıktı. İkisi kadındı.

Radikal gazetesi: “Engellinin Kalbi kırık” Engelli sayısı 8,5 milyon. Ulaşım, istihdam ve sosyal halata katılımdaki sorunlar çözülemedi.

Takvim gazetesi: “Şu Çılgın Türkler” Gözü Kara Türk girişimcisi, dünyanın en ücra köşelerinde iş kovalamaya başladı. Malavi’de mobilya, Burma’da jean, Tanzanya’da çeltik üretiyoruz.

Yeni Şafak gazetesi: “PKK’yı Çekiç Güç Belası Büyüttü” Başbakan Yardımcısı Cemil çiçek, terörle mücadele için noktaysa nokta, virgülse virgül operasyonu yapılacağını belirtirken, 1991’de Kuzey Irak’a girseydik Çekiç Güç denen bela bugünkü sonuçları doğurmazdı dedi.

Star gazetesi: “Kopkitte 40 Korsan Pilot” Atlasjet uçağı gözleri özel havayolu pilotlarına çevirdi. Simülatöre takılan 40 kaptan görevde.

Star gazetesi: “Havacılığa Neşter” Yolcu trafiğinin az olduğu bölgelere tek bir havayolu şirketinin sefer düzenlemesine izin verilerek rekabet en aza indirilecek. 2 radar alınacak 7 istasyon daha kurulacak.

Bugün gazetesi: “Bir Âmire Üç Hizmetli” İşte devletteki çarpık yapılaşma. Hizmetli ve şoför sayısı memurdan fazla. Her amire 3 hizmetli, 0,6 şoför düşüyor.

Bugün gazetesi: “Trafikte Cep Alkolden Beter” Araç kullanırken cep telefonu ile konuşan sürücülerin kaza riskini dört kat arttırdığını belirleyen Emniyet Genel Müdürlüğü, genelge yayınladı. Polislere müsamaha göstermeyin dedi.

Cumhuriyet gazetesi: “Ilımlı İslam Dayatması” AKP’nin Aleviler’e yönelik girişimi, laik cumhuriyetin altını oyacak bir adım olarak değerlendirildi.

Türkiye gazetesi: “Adalet Sözü” Erdoğan devlet arazisine gecekonda yapanla eşinin bileziğini satıp daire sahibi olan eşit olamaz. Bisz bu adaletsizliği bitireceğiz, dedi.

Taraf gazetesi: “İslam’da Gülen Reformu” Gülen Cemaati’nin ileri gelenlerinde gazeteci Hüseyin Gülerce, Artık şekilci İslam’dan vazgeçip öze bakmalıyız Yani Anadolu müslümanlığına dönmeliyiz, demiş.

*****

Spor haberlerine gelince:

Bilindiği gibi dün 2008 Avrupa Şampiyonası kuraları çekildi. Bizim grubumuzda İsviçre, Portekiz ve Çek Cumhuriyeti var. Gazetelerimizin 1. sayfalarına bu haber şöyle yansıdı:

Hürriyet “Eyvah Yine Türkler”

Akşam “Yine mi Sen İsviçre?”

Bugün “İsviçre ile Hesap Zamanı”

Yeni Şafak “Şanslı Kura”

*****

Spor gazetelerine gelince:

Fanatik gazetesi Galatasaray’ın kendi sahasında aldığı beraberlikte hakem hataları olduğuna dikkat çekerek “Başın Öne Eğilmesin”; Beşiktaş’ın beraberliğine de “Aldırma Kartal Aldırma” manşetlerini atmış.

Fotomaç gazetesi de Galatasaray’ı hakemin durdurmaya çalıştığını ima ederek “Durduramadı” başlığını kullanmış.

Fotospor ise son dakikada gelen beraberlik golü için “Aslan’dan Kefene Pençe” manşetini uygun görmüş.

Bugünlük de bu kadar. Yarın yeniden birlikte olabilmek dileğiyle…

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..