Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '11

 
Kategori
Kitap
 

“Kelebek Ömrü” ne bereket

Mehmet Nuri Parmaksız’ın kaleminden akan mürekkebin süslediği (şimdilik) ilk ve tek şiir kitabı. Kitap ikinci baskısını yapmış. Birinci baskısı Mart 2009’da, ikinci baskısı ise Kasım 2009’da yapılmış. 

“Kelebek Ömrü” 148 sayfa ve üç bölümden oluşuyor. Birinci bölüm şiirler, ikinci bölüm dörtlükler, üçüncü bölüm eklerden oluşmakta. 

Şairin biyografisiyle başlayan kitap, 69 şiir, 115 dörtlük olarak tertiplenmiş, ekler bölümünde ise Prof. Dr. Nurullah Çetin tarafından kitaba adını veren “Kelebek Ömrü” adlı şiiri yorumluyor. Aynı şiirin İngilizceye, Özbek Türkçesi’ne, Azeri Türkçesi’ne çevirileri de yer almakta. 

Türk şiirinin her ölçüsünü deneyen şairin bir arayış içinde olduğunu düşünmek mümkün… Farklı bir düşünce olarak da, bir kişinin her ölçü birimiyle şiir yazabileceği kanaatini uyandırmak olduğu düşünülebilir. Yorum sizin… 

Şair halk şiiri, divan şiiri ve modern şiir unsurlarını birlikte yorumlama çabası içinde, geleneğe yaslanan şuur içinde hareket etmekte olduğunu ortaya koyuyor. 

Kitaba adını veren şiire baktığımızda içerik olarak gazel, yapısal olarak mesnevi tarzı kullanılmış. Vuslat, bûse, fizan, ah, aşk, heyhat, pak gibi kelimeleriyle klasik şiir malzemesini, el, avuç, gönül, son, gök, mezar, toprak, kara sevda gibi kelimelerle halk şiiri malzemelerini aynı şiirde divan şiiri mantığıyla kullandığı görülmekte. 

“Kelebek Ömrü” adlı şiirin uzun uzadıya tahliline girmeyeceğim. Hatta diğer şiirlerin de… Bunu zaten Prof. Dr. Nurullah Çetin yapıyor. İleride bu tahlile de değinirsek sanırım yeterli olacaktır. 

“Hicran Saati” adlı şiirin yapısı on dörtlü hece ölçüsü, kafiye şekli mani tarzı… Bu şiirin yapısal kurgu mantığını Faruk Nafiz ve Necip Fazıl’da görüyoruz. Şiirin içeriğine baktığımız zaman yine divan şiiri koktuğunu söylemek sanırım şairin beklentisini de bir noktada yansıtıyor. Hicran kelimesi klasik şiir unsurlarından (her ne kadar halk şiirinde de kullanılmışsa da)… 

“Kelebek Ömrü, Felek Gülü Sevince, Yâre sitem, Kavuşmayan Eller, Haykırışın Boşuna, Gül Yanaklım, Gül İle Bülbül, Sükût Denen Değirmen, Artık Hürsün, Vuslat, Gözlerini Kaçırma, Gülün Rengi Kırmızı, Aşk yolcusu, Aşk Ödevi, Karşılıksız Yakarış, Gerçek Aşk, Vuslat Suyu İçilmez” adlı şiirleri şairi bir yandan divan şiirinde kayık sefası yaptırırken, bir yandan da Faruk Nafiz ve Kemalettin Kamu gibi divan şiirini hece ile uzlaştırma kaygısına sürüklüyor. Faruk Nafiz’in “Han Duvarları” ile Kemalettin Kamu’nun “Bingöl Çobanları” şairin “Artık Hürsün”, “Gül İle Bülbül” ve “Haykırışın Boşuna” adlı şiirlerde bunu görmek mümkün. 

“Hicran Saati, Bir Avuç Toprak, Sanırsın, İmbikten Geçen Hüzün, Yokluğunda Gülistan, Aşkı Reddeden Adam, Herşey Nihayet Bulur, Yanardağ, İstanbul, Ankara, Leylî, Aşkınla Uçur Beni, Devir Artık Değişsin, Dinle, Buzdağı, Senden Gayrısı Yalan, Beni Yalnız Bırakın, Sevdâ Denizi, Sükûtu Ezberlemek, Sükûta Alışırım, Mahşer Günü, Merak Eden Var mı, Bekliyorum Çağrını, Dön Gel Artık, Aşk Kuyusu, Yâ Rab, Efsun Bakışlarda, Anne, Atam, Geleceksen Gel Artık, Seve Seve, Ne Dersin, Ölmek Yakışır, Şüphe, Aşkı Arar Gözleri, Biri Var, Benden Buraya Kadar” adlı şiirler iki şekilde karşımıza çıkıyor. Birincisi, kullanılan ölçü hece ölçüsü ama modernize edilmiş. Bütün dörtlüklerde çapraz uyak, mani tarzı ya da düz uyak kullanılıyor. Âşık tarzı dediğimiz ilk dörtlük çapraz uyak, diğerleri düz uyaktan oluşan şiir sayısı oldukça az. “Bir Avuç Toprak” bu tarz bir şiir… “İmbikten Geçen Hüzün” de uyağın her türü denenmiş. I.ve II. Dörtlük çapraz, III. Dörtlük mesnevi, IV. Dörtlük mani tarzı uyaktan müteşekkil… 

Bu şiirlerin tamamında şekil bakımından cumhuriyet dönemi hece şiirinin yapısını görmek, içerik açısından ise klasik şiirin sevdasını bulmak mümkün… Şairin ne Necip Fazıl kadar felsefe, psikoloji ve sosyoloji konularına eğildiğini, ne de “Beş Hececiler” ve “Yedi Meşaleciler” gibi cumhuriyet aşkı, memleket aşkı gibi kaygılar içinde olduğunu görüyoruz. Şair söyleyişini ilahi aşka ve kendi iç dünyasındaki mücerretliği müşahhaslandırarak göstermeye çalışmakta… 

“Hem Ayrılık Hem Vuslat, Uyan Ey İnsan Uyan, Kaybedecek Neyim Var, Rüzgâr, Nafile, Felekle Küslük Olmaz, Kolay mı, Perde, Korkarım, Ey, Meçhul, Sensin Sen” adlı şiirlerde de şair serbest ölçüyü deniyor. Bu şiirde de içerik açısından yine divan şiirinin unsurlarını görmek mümkün. Hiçbir benzerlik ve esinlenme olmamasına karşın aklıma Hilmi Yavuz geliyor. Divan şiirini modernize eden başarılı şairlerden biri… 

“Nedâmet Ateşi” ve “Bilirim” adlı şiirler ise divan şiirindeki musammat adlı bir türün güncellenmesi adeta. İçerik yine aynı, divan şiiri… 

Halk şiirinde dörtlük, mani tarzı hariç kullanılmadığı gibi, onlar da yedili ve kısmen sekizli hece ölçüleriyle söylenmişlerdir. Şairin dörtlüklerde kullandığı tarza baktığımızda bunların rubai olduğunu görüyoruz. Bu tarzı bizde son kullanan Yahya Kemal, ama Yahya kemal ile Mehmet Nuri Parmaksız’ın üslup bakımından bir yakınlık olmadığını, kendine münhasır bir tarz kullandığını söylemekte yarar var. 

Gelelim ekler bölümüne. Bu bölümde Prof. Dr. Nurullah Çetin, Kelebek Ömrü adlı şiiri kavramları ve bazı dizeleri ele alarak yorumluyor. Sayın Çetin’in dediği gibi “Şiir ne kadar farklı yorumlanırsa, o kadar şiirdir." Ben bu yüzden yapılan yoruma değinmeyeceğim. Akıl kurcalayan bir konuyu dile getirmek istiyorum. Sayın Çetin Arapça Allah lafzını yazarken bir elif iki lam ve bir h sesinden oluşmakta olduğunu orijinal yazıyla gösteriyor. Çetin bunu elin parmaklarına benzetiyor. Elin içini kendinize çevirdiğinizde sol, dışını kendinize döndürdüğünüzde sağ el oluyor her halde; Çetin, serçe parmağı elif kabul ediyor, yüzük ve orta parmağı lam, başparmağı h kabul ediyor ve Allah yazısını buluyor. İşaret parmağını hangi harf kabul ettiğini söylemiyor ya da ben anlayamıyorum (cahilliğime verin). Arapça Allah’ta bir elif, üç lam ve bir h var da ben mi bilemiyorum yoksa “ben söyledim oldu size ne” mi denmek isteniyor. Yormadan yorumlayın zihninizi yoksa benim gibi çıkmaza girersiniz. 

"Kelebek Ömrü" ekler bölümünde (başlarken de söylediğimiz gibi) İngilizce, Özbek Türkçesi ve Azeri Türkçesine çevrilmiş. Bu konuda söyleyebileceğim bir şey yok. Soranlara selam ederim. 

“Ve ben çekip giderim
Bir nehir akıp gider”
 

5 Şubat 11
Ankara 

 
Toplam blog
: 74
: 571
Kayıt tarihi
: 24.12.07
 
 

1965 Tortum doğumluyum. Ankara Gazi Üniv. Fen Edebiyat Fak. mezunuyum. T.D.E öğretmeniyim. İki ço..