Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '13

 
Kategori
Felsefe
 

“Kendini başka herkesin yerine koyarak düşünmek”(1)

“Kendini başka herkesin yerine koyarak düşünmek”(1)
 

Kant “Antropoloji” adlı eserinde “ tek başına yemek yemek felsefe ile ilgilenenler için sağlıksızdır” demiş. Doğru demiş sanki, ben uzun zamandır, uzun dediğim üçüncü yılıma girdim; sanırım lanet bir iş sürecinde binlerce boş lakırtının, akıl almaz bir faydacı cenahın içinde adalet duygusu ile devrilmemeye çalışırken yemeklerimde nerdeyse tek başına... Bildiğiniz gibi son yıllarda yıl olmuş, hiç felsefe yazısı çıkaramadım. Oysa Ali Nail ile Ohannes ile çok doyurucu yazışmalarımız oluyordu…

Bu giriş sanırım Kant’a yönelik Habermas’ın monolotik bir akıl anlayışına sahip olduğu eleştirisine  katkı oldu. Olsun şimdilik..

İnsanın kendi kendine ve kendi kendisiyle konuşma tarzı olarak düşünmenin doğası”

Kant tek başına yemek yerken bir felsefeci bütün bir öğün boyunca düşüncelerini kendi kendine harcar, bu süreç canlılığını yavaş yavaş kaybetmesine yol açar, oysa yemek masası sohbetlerinde bulunsa kendisine sunulabilecek alternatif düşünceler aracılığıyla yeni konular üzerinde düşünmek için motivasyon kazanır diyor.

Kant’ın o dönemde masa etrafındakilere hoşlandıkları kadınları da sohbete katarak birbirleri ile şakalaşmalarını öngördüğü oluyormuş.

“Anlatma, beraber tartışma ve takılma”

Burada ben bu ayrıntıdan; hoşlandığımız kadınlar ayrıntısından biraz rahatsız oldum. Düşünsenize güzel bir felsefeci kadın ile yemekte sohbeti… Bu cümlede de “güzel bir” seçkisi bana yine rahatsızlık verdi. Bu güzellik tanımının ne kadarı biçime ilişkin ne kadarı felsefeye ilişkin diye sordum kendime. Yoksa burdaki “güzel bir” seçkisi felsefe ve kadına ilişkin kendiliğinden güzellik tanımını hak eden bir durum olabilir mi? Yoksa bir çapkınlık vaziyeti mi?

Kant’a dönmezsem ; “bütün akılsal iddalarımız için iletişimin zorunlu olduğunun bilincinde olarak” bu yazı bitmeyecek..

Kant'ı Antropoloji'de insanın canlı bir varlık olarak sahip olduğu yetilerin tam dökümünü çıkarmak ve böylece insanın neleri yapmaya müktedir olduğunu ortaya koymaya çalışmış, diye algılayabiliyoruz  ..

Bireyin taleplerinin geçerlilik kazanması, kendi ahlaksal karakteri ile eylemin sonuçlarından  etkilenenlerle, tartışma sonucu şekillenir.

Bu sürecinde elbette hiç bir tahakküm altında olmaması gerekir.

“Tahakkümden korunmuş söylem”

Yani kendini başka herkesin yerine koyarak düşünmek, olabilecek tüm farklılıkları öngörme yetisi…

Bir normun temellendirilmesine bu norma herkesin olgusal olarak katılımı; "sorun ölçeğinde, sorunu sadece taraflarının katılımı ile çözebilmek.."

Temsili vesayetten öte herkesin sorun ölçeğinde akil adamlığı, bu yazı bitmeyecek herhalde.. Burada yazıya (1) başlığını vererek keselim. Aynı başlıkla (2) diye devam ederiz. Ancak aşağıdaki soruların hangisi size yakın bir değerlendirin..

1-Herkesin biraraya gelip geçici ve öznel bir ortak doğru araması mı gereklidir?

2-Herkesin kendi doğrusunun peşinden gitmesini mi vazedersiniz?

3-Herkesi kendi doğrunuza mı davet edersiniz?

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..