Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ağustos '09

 
Kategori
Güncel
 

"Kendisi karda, çevresi zararda"

"Kendisi karda, çevresi zararda"
 

“Denetle ve Dengele” aslında politika bilimine ait bir tabir. Ekonomide ve bankacılık sistemine yansıtırsak, ülkemizde çok güçlü denetlenen bir bankacılık sistemi olduğunu, buna karşılık üretici ve tüketici kesimlerin o sistemde yeterince güçlü olamadıklarını görüyoruz.

1980’lerin ikinci yarısında banker faciasının ardından, 2000’li yıllarda yaşanılan krizler ve öncesinde onlarca bankanın batmasıyla yaşanılan sorunların bir daha asla yaşanmaması gerekirdi. Bu nedenle de, Türkiye, bankacılık sektörünü önce tahkim etmiş (güçlendirmiş) eşanlı olarak da mevduat munzam karşılıkları ve krediye devlet garantisi olgularını sistemin gücüne havale etmiştir.

Bunlar doğru işlerdir… Ancak sistemi değerlendirmek işleyişi tümüyle irdelemeyi gerektirir. Bir para birimine değişim gücünü sağlayan onun arkasındaki üretim yapısıdır. Türk Lirası’nı istediğiniz kadar yüksek tutmaya çalışın, arkasında Türkiye endüstrisinin rekabet edebilir gücü varsa, paramız değerlidir.

Bu açıdan bakılınca da bankalara öznel değeri verecek olan müşterileridir; birer tekil şahıs olarak, sanayici, küçük esnaf ve bireysel cari hesaplarıyla diğer müşterilerinin, güçlü olması bankaları gerçek anlamıyla güçlendirir. Kurumsal olarak müşterisi olan şirketlerin objektif gücüyse bankaların gücüne güç katar.

Buna karşılık, -elbette bankacılığın suçlanamayacağı- genel ekonomik yapı ve koşullar nedeniyle, müşterileri yoksun, portföyü zengin, çevresi zararda kendisi karda bir sistem statik olarak karşımızda beliriyor. Bankacılığımızın muhafazakar ve korumacı yanayı, reel sektöre ve yeni iş olanaklarının yaratılmasına ivme kazandıracak büyümeye destek olma potansiyeli ile dengelenemiyor.

Parayı/borcu sağlarken (kredi kartlarında olduğu gibi) yüksek faiz oranı, buna karşılık, açılan hesap ve yatırılan paralara görece düşük faiz getirisi, banka tarafına kar, vatandaş veya girişimci tarafına zarar yazıyor…

Bankalar mevduata 10 birim faiz uygularken, kredilerine 20 birim faiz uyguluyor. Vergi ve diğer zararlar çıksa bile net kazancı 11 milyar TL oluyor… 24 milyar TL faiz giderini bir yatırım olarak düşünürsek, bankalar, faizden yüzde 100 kazanıyor. En büyük sorun kredi kartlarında ve KOBİ kredilerinde beliriyor. Nüfusumuzun büyük bir oranı sistemin bu işleyişinden çok olumsuz etkileniyor.

Kredi kartı nedeniyle takipteki alacaklar 18.7 milyar TL olmuş. 368 milyar TL’lik toplam krediler içinde KOBİ kredileri % 10 azalırken tüketici kredileri artmış. Sistem çevrilebilir olmaktan giderek uzaklaşmakta; bunu BDDK dahil hepimiz dert edinmeliyiz.

En başta da Devlet yönetimimiz… 50 milyar TL’lik bütçe açığının 27 milyar TL’sinin aşırı karlı bankaların bono ve tahvil alımlarıyla sübvanse etmesi de sürdürülebilir sayılmamalıdır.

Yani devlet borçlanacak, banka aşırı faiz yüküyle vatandaştan para tahsil edecek, bütçe açığı yamanırken, sanayi, küçük esnaf ve çiftçiye katlanabileceği krediler açılamaz hale gelecek, kepenkler ve şalterler inerken, görkemli banka binalarının içinde, özelleştirmeyle boşalan nitelikli insan gücü yerine, robotlarla sürdürülen bir yapı nasıl olacak da bizi yeni bir yüzyıla taşıyacak?

Bu soru ve sorunlar düşündürmeli, bankacılık sistemi, kendi dışındaki alt sistemlerle birlikte güçlü olması sağlayacak düzenleme ve önlemlerle birlikte yeniden değerlendirilmelidir.

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..