Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '17

 
Kategori
Etkinlikler / Festivaller
 

'Kıbrıs'ta son söz!' paneli

'Kıbrıs'ta son söz!' paneli
 

Akdeniz’in ortasında bir inci
Sevincim artınca artar sevinci
 
Lefkoşe, Magusa, Erenköy, Girne
Ayrılık tuz, biber körpe geline
 
Hava köprüsüyle elim elinde
Acın yüreğimde her seferinde
 
‘Yavru vatan’ adı sevgiye eştir
Her bireyi birer candan kardeştir
 
Güneyden el eder güzel Kıbrıs’ım
Özlemi arttıkça nazlanan kızım
 
Yüzyıllar gözümde, gönlümdesin sen
Yanındadır anavatan dilersen.
 
Muhsin DURUCAN
 
Güzel Kıbrıs’ın yüreğimizdeki yeri bir başkadır. Birlikte Türk Milletiyiz Hareketi ve Milli Düşünce Merkezi'nin, “Kıbrıs'ta son söz! Kim söyleyecek” başlıklı paneli, Taksim The Marmara Oteli'nde düzenlendi. “İğne atsan yere düşmez.” kalabalığı oradaydı.
 
Panele, Milli Düşünce Merkezi Genel Başkanı Sadi Somuncuoğlu, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, TBMM eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ ve emekli büyükelçi Şükrü Elekdağ katıldı.
 
Somuncuoğlu, Feyzioğlu, Ortaylı ve Cindoruk Kıbrıs ile ilgili özgün düşüncelerini ve anılarını kürsüden aktardılar.
 
Sadi Somuncuoğlu sunumunda: “Kıbrıs’ın tamamını Helen adası saymadığımız sürece, tamamını Rumlara vermediğimiz sürece her anlaşmanın sonunda tavizler alınmış olsa da Rumlar sonuca itiraz edip anlaşmayı bozuyorlar. Burada da böyle bir şey olacak diye endişemiz var. Çünkü onlar hepsini istiyorlar. Geçmişte de Girit’in hepsini istiyorlardı ve aldılar. Ancak her görüşme süreci bittikten sonra verilen tavizler daha sonraki sürecin başlangıç noktası, kazanımları olarak önümüze konuluyor. Biz bunları maalesef dikkate almıyoruz. Bu bakımdan bu milli davamıza, milli meselemize Türk milletinin sahip çıkması lazım… Mülkün sahibi Türk milletidir. Kıbrıs’ta dâhil haklarımızın ve hukukumuzun yaşadığı her yerde bunun sahibi Türk milleti ve onun adına egemenliği kullanan devleti ve devletimizin organlarıdır.” Dedi
 
Açılış konuşmasında Metin Feyzioğlu, şu tümcelerini kullandı: “Denetleme ve dengeleme mekanizmalarının hiç bulunmadığı bir başkanlık rejimi anayasa değişikliği yoluyla getirilmek istenmektedir. Toplum bu açıdan da gerilmekte ve maalesef bölünme sinyalleri veren çok derin bir kamplaşmaya daha sürüklenmektedir. İşte böyle bir ortamda Kıbrıs Türkleri ve Türkiye açısından hayati önemdeki Kıbrıs meselesinin çözümü Rumlar ve Yunanistan açısından müjdeli, Kıbrıs Türkleri ve Türkiye açısından ise tehlikeli bir yolda ilerlemektedir. Ağır saldırılar altında bunalmış, bilgi edinme kaynakları elinden alınmış, hayatını günlük yaşamaya başlamış olan Türk toplumu ise gelişmelerden büyük ölçüde habersizdir. Oysa konu sadece Doğu Akdeniz’i kimlerin kontrol edeceği konusu değildir. Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesinde aslında tam merkezde yer alan ancak bilinçli şekilde perdelenen Kıbrıs meselesi, tıpkı Suriye’nin kuzeyinde ayrı ve ırkçı bir devletimsinin kurulmak istenmesi, İslamiyet’i alçak emellerine alet eden vahşi IŞİD’in doğuşu gibi ülkemizin güvenliği meselesidir. Kıbrıs bizim için yavru vatan değil, ana vatandır. Kıbrıslı Türkler küçük kardeşlerimiz değil can kardeşlerimizidir. KKTC’ye hizmet etmek bir lütuf değil asli görevimizdir. Türkiye ile KKTC iki devletiz ama tek milletiz, Türk milletiyiz. Bu gerçeği hem biz unutmamalıyız, hem de dünyaya anlatmalıyız.”
 
Tarihçi Prof. Dr.İlber Ortaylı: “Her halde İngiltere gelip de Doğu Akdeniz’de bir takım yerlere yerleşmiş en başta Kıbrıs’ta üsler almışken, Amerika koca donanmasını oralarda gezdirirken, Almanlar bile nereden akıllarına geldiyse oralara yerleşmek istiyorlarsa, Rusya da kendine bir yer arayacak. Hal böyleyken bazı insanların Kıbrıs’a masraf kapısı diye bakması şaşılacak bir şey, enteresan bir şey. Bunu anlamanın hiçbir imkânı yok. Nereyi masraf kapısı olarak görüyorsunuz. Acaba Türkiye’de her hangi bir yere verdiğimiz sübvansiyonlardan daha mı az miktarda Ne kadar aptal yerlere para sarf ettiğimizi biliyor muyuz?
 
Etkin kökeni çok belli olan ve tevsik edilen tek Türk unsur Kıbrıslılar. Buna göre doğrudan doğruya Toros Dağları’ndan indirilme göçebe Türkmenlersiniz, bu çok açık bir şey. Başka hiçbir tarifi yok. Bu etnik kökeniyle iftihar eden insanlar ki edilecek bir grup olabilir, olmayabilir. Ama coğrafya ve tarih bizim tayin edebileceğimiz bir platform değildir. Kıbrıs’a yerleştirilen Türkmenler gayet başı dik. Çukurova’ya yerleştirilirken de kavga ediyorlardı. Kendi bildiklerinden şaşmayan, oldukça da Ortodoks İslam anlayışından uzakta, bizim atalarımızın inanç ve yaşayışına yakın… Zaten bugünkü Kıbrıslıların da laik bir toplum olması Voltair’i okumalarından değil, dedelerinin huyunu suyunu devam ettirmelerinden ileri gelir.
 
Bazı şeyleri çok iyi anlamının zamanı gelmiştir. Kıbrıs olmadığı takdirde Türkiye boğulur çünkü stratejik önemi devam eden bir yerdir. İnsanlar burnunuzun dibinde İsrail ile bir arada petrol arıyorlarsa biraz uyanmanızı rica ederim. Bu çok önemli bir şeydir. İnsanlar sizin burnunuzun dibinde, Rusya Suriye’ye yerleşiyorsa biraz uyanmanızı rica ederim. Rusya bir kara devletidir, denizcilik tarihi 3 asrı geçmez. Kendine göre eksikleri var o alanda ama unutmayalım nükleer bir deniz gücüdür. Her halde İngiltere gelip de Doğu Akdeniz’de bir takım yerlere yerleşmiş en başta Kıbrıs’ta üsler almışken Amerika koca donanmasını oralarda gezdirirken, Almanlar bile nereden akıllarına geldiyse oralara yerleşmek istiyorlarsa Rusya’da kendine bir yer arayacak. Hal böyleyken bazı insanların Kıbrıs’a masraf kapısı diye bakması şaşılacak bir şey, enteresan bir şey. Bunu anlamanın hiçbir imkanı yok. Nereyi masraf kapısı olarak görüyorsunuz. Acaba Türkiye’de her hangi bir yere verdiğimiz sübvansiyonlardan daha mı az miktarda Ne kadar aptal yerlere para sarf ettiğimizi biliyor muyuz Dağları taşları istemeyen üniversitelerle donattık. Ödediğimiz cehalet vergisinin miktarı arşı alaya ulaşmış vaziyette. Bir takım yerlere fabrikalar açmışız. Bunlarla, bu iş acaba tartışma konusu yapılabilir mi? Verdiklerimizi, yaptıklarımızı hesaba katmak zorundayız. Öyle büyük annesinin çeyiz sandığını dağıtan deli kız gibi hareket edemeyiz.” Düşüncesini aktardı.
 
Hüsamettin Cindorukkürsüde yaptığı konuşmada: “1993 yılından Rauf Denktaş'ın TBMM'de bir konuşma yaptığını ve o konuşmasında Adnan Menderes'in bir konuşmasına atıfta bulunduğunu ifade ederek, "Adnan Menderes 24 Ağustos 1955 senesinde gerçekten çok sert bir konuşma yapmıştır. Yunanlılara, 'Ne işiniz vardı Ankara'da, Aydın'da, Denizli'de İzmir'de. O zaman da mı halkların kendilerini seçme haklarını savunuyordunuz? Siz işgalcisiniz. Sizin tabiatınızda işgal var' diyor Menderes. Çok büyük fırtınalar koparmış bir konuşmadır. Orada son bir cümlesi var. 'Kıbrıs Anadolu'nun devamından ibarettir. Bugün de ana vatandır, yavru vatan değildir. Rauf beyin söylediği benim gördüğüm şey şu; Saraybosna'daki katliama Batı dünyası nasıl seyirci kaldıysa, burada da bize seyirci kaldı, katliama 'evet' dedi, diye şikâyet ediyor. Orada son güzel bir cümlesi var, 'tehditler altında müzakere olmaz. Hak, haksızlığın üzerine konulmaz'. İşte bugün bu hala geçerlidır. Geçerli olduğu şuradan belli; Avrupa Birliği'nin Kıbrıs'ın bir bölgesinde ne işi var? Geçen sene Kıbrıs'a gittim ve o hadiseyi orada gördüm. İnsanlara bir cazibe merkezi kurup büyük bir siyasi hadiseyi çözemezsiniz. Rauf Bey'in söylediği o. Haksızlığın üstüne hak kuramazsınız. Ama ne yazık ki Kıbrıs meselesinde böyle bir ağırlık var.
 
Türkiye bugünden sonra Kıbrıs'ta ne yapmalı? Uzun yılların verdiği tecrübeyle şunu söylüyorum; Kıbrıs Türkler için çok önemli çünkü Kıbrıs'ı elinde bulunduran İskenderun limanını ve Doğu Akdeniz'i denetler. Bugün bir de orada petrol derdi çıkarılmıştır. IŞİD vardır. Türk askerinin Kıbrıs'ta bulunması sadece Türkiye'nin değil, Ortadoğu'nun da, NATO'nun da çıkarınadır. Kıbrıs zayıf bir devletin himayesinde ve idaresinde bırakılamaz. Kıbrıs sadece Türkiye'nin meselesi ve güvenliği için önemli değildir. Kıbrıs aynı zamanda dünya barışı için, batı dünyası için hatta NATO için büyük önem arz etmektedir. Biz Kıbrıs meselesini daha çok konuşacağız. Öyle görünüyor ki Türkiye'nin gündeminde olacak. Bugünkü yöneticilere bir tavsiyem var. Profesyonel diplomatlarımızla çalışsınlar. Türkiye'nin yetiştirdiği Kıbrıs meselesinde uzman çok değerli diplomatlarımız var. Amatörlerle, amatör siyasetçilerle, ben dâhil, dış politika yürümez. Dış politika büyük bir uzmanlık işidir. Siyasi idarenin en önemli konudur. Türkiye'nin en önemli devlet kurumlarında biri Dışişleri Bakanlığı'dır. Ben onlarla övünüyorum, onlara güveniyorum. ve onların bu meselenin içinden çıkacağı ümit ediyorum." Diyerek sözlerini tamamladı.
 
***
 
Sonrasında panele geçildi. Metin Feyzioğlu’nun yönettiği oturumda İlker Başbuğ ile Şükrü Elekdağ, panelist görevinde oldular.
 
 
Panelin yöneticisi Metin Feyzioğlu: “Müzakerelerde Türk tarafının vazgeçilmez ön koşul olarak ileri sürdüğü garantörlükten, egemenliğe sahip iki kesimli devletten, cumhurbaşkanı yardımcısının veto yetkisini taşımasında, iki meclislilikten vazgeçilmesi söz konusu olmamalıdır. Türkiye bunlardan birinden vazgeçtiği takdirde Kıbrıs’tan ve bir adım sonra da kendinden vazgeçeceğini mutlaka bilmelidir. Müzakereler otururken şu kararlılıkla söz başlamalıdır; bu müzakereler bu ilkeler çerçevesinde sonuçlanmazsa bir daha toplumlar arası müzakereye gidilmesine gerek yoktur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye tam ekonomik entegrasyona(uyuma)gidecektir.” şeklinde düşüncelerini açıkladı ve panelistlere söz verdi.
 
İlker Başbuğyaptığı konuşmasında: “Kıbrıs’ın Türkiye açısında önemi Doğu Akdeniz’deki Türkiye’nin hak ve menfaatlerinin korunması açısından da önemli. Hem askeri boyutu var, hem ekonomik boyutu var. Ekonomik boyutu dediğiniz zaman, doğalgaz kuyuları var, İsrail Kıbrıs Rum kesimiyle beraber iş yapıyor ama Türkiye’nin bu konuda ne yaptığını bilmiyoruz. Bir söz de çıkmıyor, karşı bir şey de çıkmıyor. Ama bunların acısını, bu sesliğin acısını belki yıllar sonra hissedeceğiz ve anlayacağız. Bizim için çok önemli olan bir nokta var. Kıbrıs adasının, Yunanistan’ın kontrolüne girmesi demek Türk-Yunan dengesinin ortadan kalkmasıdır. Zaten Ege’de ciddi sorunlarımız var. Zaten ha Kıbrıs Rum yönetiminin kontrolünde olsun, ha Yunanistan’ın kontrolünde olsun. Aslında o ikisi aynı şey. Fark etmiyor aynı amaçları, aynı hedefleri olan toplumdan bahsediyorum. Kıbrıs sadece Kıbrıslı Türklerin meselesi değildir. Bazıları öyle zannediyorlar, Türkiye’nin de güvenliği söz konusudur. Burada son söz her zaman Türk milletinde, Türk parlamentosunda ve TBMM’de olmak mecburiyeti var.
 
Bana sorarsanız Türkiye bir gün AB üyesi olacak mı Ben Türkiye’nin AB üyesi olabileceğini hiç zannetmiyorum, düşünmüyorum. Bu şu anda bir hayalden fazla ileri gedecek bir nokta değil. Veriler, göstergeler Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasını hayali bir noktaya götürdüğü kanaatindeyim. Türkiye’nin AB üyesi olamayacağı bir ortamda, Yunanistan AB üyesi, Rum kesimi AB üyesi, bir de çözüm buldunuz, çözüme ‘evet’ dediniz… Burada Kıbrıslı Türkleri, AB müktesebatına karşı koruyacak tedbirler almazsanız, bununla Kıbrıslı Rumlar, AB Kıbrıs Türklerini çok yakın bir zamanda azınlık statüsüne getirir. Hiç bundan şüpheniz olmasın.” diye konuştu.
 
Şükrü Elekdağ, dış politikamıza uygun ve deneyime dayalı saptamalarını kendine özgü kurduğu anlamlı sözcüklerle aktardı.
 
*
 
Salondan ayrılıp Taksim Meydanı’nı adımlarken dizelerim beynimden dilime döküldü:
 
Hava köprüsüyle elim elinde
Acın yüreğimde her seferinde
 
*
 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..