Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '16

 
Kategori
Güncel
 

*Kırdık mı kanadını serçenin...

*Kırdık mı kanadını serçenin...
 

Kaçıncı niyetlenişim bilemiyorum. Oturup yazıyorum; takılıp kalıyorum bir yerde. Sonra buruşturup atıyorum kağıdı. Tekrar... Uykum kaçıyor; sonra yeniden bir karabasanın sarmalında aynı sızı. Görüntüler gitmiyor gözlerimin önünden. Son bir yıldır bu kaçıncı büyük yıkım. Gerçek en net ölümün gözlerinden yansıyor! Kapatıyorum gözlerimi. Sonra bayraklar, bayraklar... Örtemiyor acıları.

 ** " Vicdan içimizdeki tanrıdır!" Tanrıya inançları olmayanların vicdanları da yoktur oysa. Vicdansızların elinde üyelerinin çoğunluğu iyilikle beslenemeyen bir topluluk, yenilgiyi ve yok olmayı önleyebilmek için, hastalıklı bir Narsizmle doyum sağlamak yolunu seçiyor. İnsanca olan yanını ortaya çıkarma yetisinden yoksun, ya da zaten insanca yanı körelmiş olanlar ölümü, öldürmeyi seçiyorlar. ***" Yaşıyorum, öldürüyorum, yok etmenin insanı kendinden geçiren gücünü yaşıyorum; bununla karşılaştırıldığında yaratmanın gücü çocuk oyuncağından başka bir şey değildir." Evet; karanlıkta yaşayan bir takım hastalıklı ruhlar, neye hizmet ettiklerini, hangi hedefe nasıl bu yolla ulaşacaklarını bilmeksizin yok etmenin şeytani şehvetine tutsak oluyorlar. Yok etmek kolaydır; ve bir tek şeye ihtiyaç duyar. Şiddete...

Bir sorun olduğu ve giderek çözümsüzlüğe ve yaygınlaşmaya doğru evrildiği bir gerçek. Bu sorunu biz mi yarattık, yoksa bizim için başkalarının yarattığı sorunları mı yaşıyoruz? Hangi kafadır bir ilkokulun on yaşındaki çocuklarının eline ilmikli idam iplerini, tabancaları veren. Hangi kafadır, yine on yaşında çocukları "tekbir" diye sınıfta bağırtan. Bir kindir büyütülen, iki yanı keskin bir kılıç gibi zihinlerde parlatılan. Ekranlara yansıyan bu iç burkan görüntüler, giderek bilimsel ve çağdaş eğitimden uzaklaşılarak doğmatik bir kıskaca sıkıştırılan çocukların PİSA yarışmalarında neden sondan üç sırayı paylaştıklarını gözlerimize sokar gibiydi.

Şiddeti kabullenmek şiddetin yaygınlaşmasına yol açar. Tıpkı doğrudan şiddete yönelmek ve onu meydana getiren nedenleri görmezden gelmek gibi. Bir şeyler yapmak gerek dediğimiz zaman başvurulacak yer, içinde her şeyin biriktiği bir ****" köle düzeni olan ümit" ya da ümitsizlik değil, akılcılıktır. Acımasızlık değil, sevgidir... Öfke şiddetin gölgesi ile birleşerek iyimserlik gayretlerini de karanlığı içine alıyor. Durum; bir boşluk, bir sessizlik anı, yanıtsız bir soru açmakta, herkesin kendini sorgulamakta zorlanacağı bir çıkmaz yaratmaktadır. Bir yanda soluk, gri, soğuk kavram ağları, öte yanda duyguların rengarenk girdabı akılcılığı gün ışığına hasret bir ortama kapatıyor. Gelinen noktanın ortaklaşa bir ürün olduğunu kabullenmek yürekliliği gösterilemediği için, herkes bulunduğu yere, inanışına, ideolojisine sığınıp tek gözle ve sağır bir vicdanla değerlendirmeler yapıp durumu daha da çıkmaza itiyor.

Ancak belleğimizin zayıflıklarına sığınarak katlanılabilir olan bir yaşam, yaşanmaya değer olamaz! Bir çürümedir yeni baştan kitabı yazılan. Tüm taraflarıyla, kurumlarıyla, adaleti ve insanlarıyla; hepimiz, tüm toplum. Ve çocuklar bu kitabın en acımasızca tüketilen kahramanlarıdır. Ve onların yarınları... Bıkkınlık, vazgeçmek, terk etmek gibi tiksindirici bir geviş getirmeyle yüz buruşturup sırtını dönen *****" kendi içine düşen insanlara" yer yoktur bu ülkenin yarınlarında. Ve olup biten her yıkıcı eylem sonu kendi tarafına çıkar yontuları yapan ilkel "nalıncı keseri" kullananlara da... Başlangıçta hepimizin içinde ebruli umut çiçekleri açtıran girişimler, kullanıldıktan sonra havai fişekler gibi kendi kendilerini yok etmişlerdir.

Bu açmaz gidişte ısrarın bir dürüstlük noksanlığı olduğu her ne kadar gerçekse, bütün karmaşalara, çatışmalara ve ötelemelere karşı bir gün yaşamın ve iyiliğin haklı çıkacağı da o kadar gerçektir. Yeter ki her efendinin bir köleye ihtiyacı olduğu gibi, varlıklarını anca brbirlerine karşıt olamaya dayandıran ve kendilerini anca bu dar kalıpta tarif edebilenlerin varlığına izin verilmesin.

Bakarsınız şimdilerde kanadı kırık bir serçe gibi yere düşen iyilik, kanatlanır bir gün...

Akın Yazıcı

15 Aralık 2016/İzmit

* Hasan Hüseyin Korkmazgil "Aıcıyı bal eyledik"

** Victor Hugo

*** Albert Camus "Caligula"

**** Erich Fromm "Sevgi ve şiddetin kaynağı"

***** Emile Coran " Çürümenin kitabı"

 
Toplam blog
: 190
: 391
Kayıt tarihi
: 07.05.14
 
 

1965 Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinden asker hekim olarak mezun oldum. Gülhane Askeri Tıp Aka..