Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '09

 
Kategori
Siyaset
 

“Kırkbeş dakika”lar

“Kırkbeş dakika”lar
 

Merak etmeyin Sayın Başbakan, gireriz biz Avrupa Birliği’ne; hiç endişe etmeyin... Üç verirsiniz, beş verirsiniz; olmadı, bir üç daha verirsiniz; bir de bakarsınız, oluvermiş... Bilin ki, ülkede verilecek bir şeyler kaldığı sürece kapıyı kapatmayacaklardır yüzünüze; hiç korkmayın; esef etmeyin, teessüfte bulunmayın; hem şad olun ve hem de var olun.

Siz de, Sayın Abdullah bey; siz de... Bütün bu saydıklarımızı, siz de olun. Ancak, söylemlerinizin aksine, bir Avrupa kentinde, müştereken, münferiden ya da müstakilen, el-cümle, kardeş kardeş ve hep beraber atacağınız birer imza ile uygarlığa ulaşmak ne mümkün... Ne de olanaklı... Bu gerçeği not edin münasip bir yerinize. Allah sizlerin ve sizleri yetiştirip, bu günlere getirenlerin müstahaklarını versin… Ve eğer mevcut ise, “<ı>taksirat”larını affetsin. Yüce Allah, sizleri de, nasıl biliyorsa, öyle etsin. Ve bu ölülü dünyada sizlere bağışlayacağı nimetleri her nevi tenzilattan, tenkisattan, tenvirattan memnu ve mahrum eylesin.

Hiç öyle Cenevre kapılarında atılan bir çift imza ile uygarlık adı verilen “emtia, ” Ankara’ya kalkan ilk uçağa atlayarak Türk gümrüğüne dayanır mı, Sayın Başbakan? Kim anlattı size bu garip masalı? Nasıl inandınız; nasıl kandınız bu işe ve bu gidişe; Sayın Başbakan? Cenevre kentinde sizi imza mahalline götüren ağdalı-pahalı-lüküs otonuzun camından, hiç değilse sokak “cafe”lerine takın gözlerinizi Sayın Başbakan ve bakın lütfen… Ne görüyorsunuz?.. Bir küçük masanın başında elindeki kalın kitabın sayfalarına tünemiş sarı saçlı bir adam, evet Sayın Başbakan!.. Peki, yanında ki ne yapıyor?.. O da mı kitap okuyor?.. Ya diğerleri, ya diğerleri?.. Onlar da aynı şeyi yapıyor?.. - Allah Allah, değil mi Sayın Başbakan… Sahiciden, Allah Allah! Batılı insan okuyor Sayın Başbakan, okuyor! Yüzlerindeki o hummalı dikkati, o ışıltılı, meraklı bakışı, görebiliyor musunuz? Kültürlerinden üstlerine sinen ve uygarlığın ak aydınlığından yüzlerine süzülen o ince çizgileri, anlayabiliyor musunuz? İşte mesele bu, Sayın Başbakan? Adam okuyor; biz bakıyoruz! Adamın işe gitmesine 45 dakika var. Adam okuyor. Adamın dağarcığında [asla boşa geçirilmeyecek olan] değerli kırkbeş dakikaları var. Oysa bizim [her zaman] sadece “<ı>geçirilecek” kırkbeş dakikalarımız var. İşte mesele burada Sayın Başbakan; uygarlık bu küçücük zamanın değerlendirilmesi ile çok fazla ve doğrudan ilgili bir garip olgu… İşte bu kırkbeş dakikacık süreler karşısındaki tavrımız ve duruşumuzdur bizi ele veren ve yere seren… İstediğimiz kadar kravat takalım, markalardan bir demet, giyinelim... Nafile!.. Eğer o küçücük kırkbeş dakikalarımızı duvarlara, salonlara, insanlara ve hiçbir yere [yani herhangi bir yerlere] sadece “bakarak” tüketiyorsak... Nafile, Sayın Başbakan, işimiz zor; çok zor... Çok zor!

Orhan Veli şöyle demiş bir dizesinde: “Yok kızım, yok… Sonumuz şimdiden belli: Sende bu güzellik, bende bu züğürtlük olduktan kelli..” Hayır asla!.. Bizim sonumuz, Cenevre’de atılan imzanın ucunda gözükmüyor. Bizim uygarlığımızın kaderi, çıkar odaklarının pazarlık masalarında belirlenecek alelade bir meta değil. Bir halkın, bir ulusun kültürü, ona buna öykünerek, dayatılan yasa tasarılarını meclislerinden geçirerek, tüzükler, yönetmelikler çıkartarak değil… O ülkenin kültürel aydınlanmasına omuz vererek, dilini, uygarlığını ve kültürünü yok etmeye çalışanlara karşı mücadele vererek… “Milli Eğitim”e egemen kılınmak istenen çağ dışı, gerici ideolojilere karşı durarak… Pozitif, bilimsel, rasyonel düşünce ve yöntemleri benimseyerek gelişebilir… Ancak, böyle korunabilir ve yeniden yapılandırılabilir. Medya törenleri ile imzalanan sözleşmeler aracılığı ile yabancı kültürlerin egemenliğine savunmasız teslim olarak değil… Hiç değil!, Sayın Başbakan, hiç değil!..

http://www.soruyusormak.com/ http://www.dnm-ler.com/
 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..