Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '12

 
Kategori
Siyaset
 

“Kirli bir tarihle yüzleşme”

“Kirli bir tarihle yüzleşme”
 

Fotoğraflar: YUNUS DALGIÇ


Kalemi kırılanlardan biriydi o düşüncelerinin yok edilmesi istenilen, hiç yazmasın hiç konuşmasın hiç var olmasın denilen… 21 Ekim 1999’da arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu kapattı gözlerini dünyaya Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı. Aydınların kalemi ne ilk ne de son kez kırıldı kurşunla tıpkı Abdi İpekçi gibi Uğur Mumcu gibi Hrant Dink gibi ondan bize sadece kalan köşe yazıları oldu. Her geçen gün biraz daha anlamlandırabildiğimiz yazılar bunlar. Türkiye çok kalemini kaybetti tarihi boyunca. Şimdi 2012 Türkiyesi’nde hala geçerliliğini kaybetmeyen hatta gelişmelerle geçerliliğini ispatlayan satırlar çıktı bu kalemlerden.

Yeditepe Üniversitesi iletişim fakultesi radyo televizyon ve sinema ile gazetecilik bölümünün yapımı olan Kışlalı Suikastı belgeseli önceki günler ilk gösterimini gerçekleştirdi. Belgeselin seslendirmesini son zamanlarda ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ de balıkçı rolüyle ön plana çıkan Orhan Alkaya gerçekleştirdi. Alkaya ile hukukçu, gazeteci ve sanatçı kimliğinin dışında dönemin içinde yaşamış biri olarak 13. yıldönümünde Kışlalıyı, Faili meçhul suikastleri kısacası 80’leri 90’ların Türkiyesini konuştuk.

 “Dönemin içinde etkili bir figür olan: KIŞLALI”

 *Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı'yı tanıyor muydunuz?

"Ahmet Taner Kışlalı'yla değme noktalarımız yani ortak arkadaşlarımız oldu ama özel bir tanışıklığımız olmadı. Belki de aynı şehirlerde yaşamamızdan kaynaklanıyor. Kışlalı’yı öğrenci hareketleri üzerine çok değerli bir kitabını okuyarak tanıdım. Benim de öğrenci hareketinin içinde olduğum bir dönemdi dolayısıyla çok da dikkatimi çeken bir çalışmaydı.

 *Kültür Bakanı, akademisyen ve gazeteci Kışlalı’nın öne çıkan kimliği sizce bunlardan hangisiydi?

Kışlalı'nın akademisyen olarak çok değerli biri olması, başarılı bir bilim insanı olması, iyi bir gazeteci olması bunların hepsi ortada. Fakat benim için bunların hepsinden önce kendi doğrusunun arkasında net durabilen bir insan olmasıydı öne çıkan. O doğrunun tam anlamıyla benim doğrum olması gerekmiyor. Ben sosyalistim dolayısıyla aramızda bir makas farkı vardı. Çok uzağımdaki bir doğruya inanılmaz saygı duymayabilirim inançlı bir faşistin doğruları benim için saygı değer olmanın çok uzağında. Fakat Kışlalı bir sol Kemalist politik tercihi çok net taşıdı. Özellikle 1990 sonrasında Türkiye'de Kemalist gövdenin önemli isimlerinden biri haline geldi. Batılı anlamda bir sosyal demokrat ama Kemalist vurgusu en çok öne çıkan biriydi."

 *Kışlalı'nın suikastını anlayabilmek için gazetecilik çizgisini düşünürsek, bu çizgi için neler söylemek istersiniz?

Merhum Kışlalı bir anlamda İpekçi'yi andırıyordu. Abdi İpekçi'de objektif bakışını korumaya çalışan ama vicdanı gazeteciliğiyle çok iyi uyum sağlayan biriydi. Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Ahmet Taner, Hrant Dink yani bunlarda doğrudan bir zincirleme ilişki kurmak 1970'lerde ki kadar kolay değil. Fakat şöyle bir şey var, 1999 seçimleri oldu, Bülent Ecevit’in Başbakanlığında Fazilet partisini dışta bırakan bir koalisyon hükümeti kuruldu. Böyle bir atmosferde kulvar dışı duran tehlikeli organ var sürekli hedef gösteren "Akit" diye. Suikasttan birkaç ay önce Kışlalı’nın fotoğrafını üstünde çarpı işareti ile yayınladı.”

 *Gazeteyle gelen hedef gösterme ve suikast için etkili bir mesaj mı?

Kesinlikle. Türkiye genelinde Atatürkçü Düşünce Derneği yayılımını düşünürsek Kışlalı dönemin içinde etkili bir figürdü. Bir Cumhuriyet yazarı öldürülecekti bir misillemeydi bu… Bu misillemeyi kim yaptı? Yabancı istihbarat mı? İşin içine “Akit” girince insan bunları da düşünüyor. Ahmet Taner Kışlalı'nın suikast için öncelenmesinde yayınlanan o fotoğrafın etkili olduğunu düşünmemek mümkün değildir.

 *Kışlalı’ya ait “Hayvanlar Çocuklar ve Merveler” bu yazı için neler söylemek istesiniz?

“Hayvanlar Çocuklar Merveler” bu yazının etkili olduğunu düşünüyorum suikast için. Parlamentonun yeminle açılışını izlersek; Kavakçı Nazlı Ilıcakla geldi oturdu ve Ecevit az çok tanıdığım fakat kamusal kimliğini çok iyi bildiğim Bülent Ecevit'den beklenmeyen ve beklemediğim bir çıkış geldi. Sertlik anlamında buna itiraz etmesini beklerdim bizzat kendisinin değil ama grup başkanı olacaklardan birinin etkili bir CHP Milletvekilinin kalkıp bu konuşmayı yapmasını beklerdim bizzat Ecevit yaptı ve çok sert bir konuşmaydı. Bülent Bey nazik bir adamdır. Buna itiraz etmesine şaşırmamıştım ama nazik bir adamın bir kadına bu kadar sert olmayacağı varsayımıyla duruma şaşırmıştım. Orada sahiden bir delme operasyonu yapılmaktaydı ve buna böyle sert bir reaksiyonun gelmesini hepimiz aşağı yukarı tahmin ederdik. Ekim 2012 gazetelerindeki yeni haberlerle birleşince anlamlı bir yere oturuyor bunların hepsi. Bir başka tarafı yatıştırma çıkışı olabilir o zaman bu algıyı tahmin ediyorsunuz. Bir misilleme olarak da okunabilir Kışlalı suikastı.

 “Etnik farklılıklar temelinde kışkırtılan kitlesel katliamlar”

 *Dönemi yakından izlemiş biri olarak faili meçhuller hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tüm süreci çok detaylı olarak izledim zaten. 12 Eylül'e uzanan bir süreç var. 1 Mayıs 1977'de tetiğe basıldı, 1978 kitlesel katliamlar dönemiydi. Kahramanmaraş, Malatya, Sivas, Çorum çok önemli etnik farklılıklar temelinde kışkırtılan kitlesel katliamlar yaşandı. Abdi Bey'in suikasta uğradığı tarih çok önemlidir. O tarih itibariyle çok önemli nokta atışları yapıldı. Bunların tamamını çok önemli gazeteciler, akademisyenler, politik önderler, sendika liderleri oluşturdu. 12 Eylül askeri darbesine bir ihtiyaç olduğu fikrine kamuoyu lojistik olarak hazırlanıyordu. Bunu uygulayabilmek için sendikal hakların bir kısmını ortadan kaldırılması, bunun için de toplumun itiraz mekanizmalarının işlemez hale getirilmesi gerekiyordu. Bir darbe için çok kan döküldü ve çok önemli temsil yeteneği yüksek isimler suikasta kurban gittiler

 *Faili meçhullerden irdelediğimiz 28 Şubat önemli bir süreç öyle mi?

Tabiî ki… Cumhuriyet gazetesi çoğunluk olarak 28 Şubat sürecini olumsuzlamıyordu. Ne kadar arkasında duruyordu yazarlarına göre değişir ama bunun bir sorumluluk olduğunu en fazla savunan gazete cumhuriyetti. Cumhuriyetin tehdit altında olduğu bir dönemin içinde o "akit" denilen organın yaptığı kışkırtıcı yayın o dönemin içinden bir kurban fotoğrafı çıkıyor. Etkili olabilecek nokta vuruşu şeklinde isimler seçilir en kolay kime ulaşılabiliyorsa o darbe ona vurulur belki bazı isimler çok özel seçilmiştir İpekçi gibi Dink gibi. Bu suikastı kim yaptıysa nokta vuruşunu Kemalist cepheye yöneltti orayı seçti belki başka isimlerde vardı listelerinde önemli olan bir şok yaratmaktı sahiden bugünün analizlerinin dışına çıkıp okuduğunuzda 28 Şubat çok önemli toplumsal değişimlerin başladığı noktadır. "

 “Sorunlarını daha da büyütmüş bir Türkiye”

 *2012 Türkiyesi hakkında neler söylemek istersiniz?

Bugün geldiğimiz yeri görüyoruz, Kürt meselesi mesafe kaydederek devam ediyor. 90'lar ve Genelkurmay Milli güvenlikteki şeriatı birinci tehdit olarak algılıyordu. İlk defa Milli güvenlik öncelikleri birinci öncelik haline gelmiş, terörün önüne geçmişti. Bugün Türkiye bir şeriat devleti olmadı ama o dönem bu algıyla adlandırılan bir siyasi kadro oyunu olduğu ortada. Türkiye bugün bazı kritik şeyler yaşıyor. Akademik hayat oldukça sarsıntıya uğramış durumda. Diplomatik politikalar, diplomasiden giderek uzaklaşan bir kadrolaşmayla yönlendirilir halde. Türkiye dünyada sadece kendisinin yürüttüğü bir savaş krizinin şu anda köşeye sıkışmış tek temsilcisi, Suriye pozisyonunda.

2012 yılında hiçbir sorununu çözememiş, sadece sorunlarının içerisine yeni bir tanesini daha eklemiş, sorunlarını daha da büyütmüş bir Türkiye görüyorum o günden bugüne baktığımızda.

 Son sorum Orhan Alkaya'ya değil tüm Türkiye'ye;

TÜRKİYE  UTANÇ MESELELERİNDEN BİRİ OLAN FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLERİ AYDINLATILMAK İÇİN NE YAPTI? SONUÇ NE OLDU?

Tetiği çeken de değil arkadaki güçte benim aklım...

Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı'yı saygıyla anıyorum...

 
Toplam blog
: 17
: 364
Kayıt tarihi
: 31.07.12
 
 

Milliyet gazetesi haber araştırma servisinde muhabirlik yapıyor. 'Mağdurun yanında Damla' esp..