Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '09

 
Kategori
Siyaset
 

“Kişiye bağımlılık” zaafımız…

“Kişiye bağımlılık” zaafımız…
 

Dünya görüyor da, biz ne yazık ki göremiyoruz.


“Zaaf” kelimesi, bir şeye aşırı düşkünlüğü ifade ederse de, bir başka anlamı ile de “Yetersizlik, eksiklik” olarak tanımlanabilir.

Her iki anlamı ile de baktığımızda görünen o ki, Türk milleti olarak "afiyet” gösterdiğimiz bir çok konular var.

Bunlardan biri de “Kişiye zafiyetimiz” yani düşkünlüğümüz…

Millet olarak bir kişinin peşine düştük mü, sonuna kadar gidiyor ve sonunda da millet olarak bir yere düşüp kalıyoruz. Bunun en son örneği de Başbakan’ın Davos zirvesindeki tutumu nedeniyle “Davos Fatihi” olarak yorumlamamız, gelişinde “Kahramanlar” gibi karşılamamız…

Sonunu düşünmeden, nereye gittiğimizi bilmeden, tamamen “Zafiyet” ve “Duygusal” düşünceler içinde.

Bazı konularda “Zaaf” içinde olmak kabul edilebilir bir tutumdur, örneğin takım tutmak gibi, ya da benzer şeyler için. Oysa konu “Devlet” “Millet” ve “Ülke” olduğunda, “Zaaf” kabul edilir olmaktan çıkar, dikkat ister, sağ duyu ister, gerçekler görmek ister.

Ne yazık ki bizim “Millet” olarak bunları çok da düşündüğümüz, irdelediğimiz, sorguladığımız görülmüş şey değil.

İşte en son örnek de bunlardan bir tanesi…

Elbette ki “Devletin, milletin ve kişinin” onurunu ön planda tutacağız, bunları savunacağız, ödün vermeyeceğiz de, her şeyi ayarında yapmak gerekir.

Hele uluslar arası alanda bu konuda çok dikkatli olmak zorunludur.

Başbakan’ın “Davos” çıkıntısına, muhalefet partileri de destek verdi.

Şaşırılacak bir şey…

Anlaşılan o ki, “Davos” gelecek günlerdeki yerel seçimlerde iktidar partisi tarafından kullanılacak bir olay haline getirilecek. Muhalefet partileri, bu yanlışa “Yanlış” deseler oy kaybına uğrayacaklar.

Neden?

Biliyorlar ki, “Millet” olarak “Zaafımız” var, bugüne kadar uluslar arası hiçbir platformda yaşanmamış bir şeyi, bizim Başbakanımız “Babalar” gibi yaptı.

Bunun sonucunda kısa ya da uzun vadede ülkemize bir faturanın çıkması da kuvvetle beklenebilir bir durum. Ancak başbakanın “Çıkışı” vatandaş tarafından kabul görmüş ve “Kahraman” seviyesine ulaştırılmıştır.

Sonunda çıkacak faturadan payımıza ne düşeceği belli olmadan.

Hayır, bu konuda başbakan her hali ile, her noktası ile “Haklı” konumda olsa, elbette bu faturanın bedelini öderken de “Millet” olarak paylaşmak, hakkımıza düşeni ödemek de görevimiz. Ancak, olayda “Tam haklılık” payının olduğu kanısında olmayınca da elbette “Neden bir kişinin peşine, bütün hatalarına rağmen düşüyoruz” sorusu aklıma gelmiyor değil…

AKP, iktidara geldiği günden beri millet olarak bir türlü yüzümüz gülmemesine rağmen…

Üstüne üstlük tenkit edildiğinde fırçalanmamıza rağmen…

Niye peşinden koşmaya devam ediyoruz?

İşte anlamadığım, anlayamayacağım konu bu…

Ve ben bunu “Millet” olarak “Zaaflarımıza” veriyorum ve “Bir gün ola ki zaaflarımızdan kurtuluruz” umudumu her zaman taze tutmaya özen gösteriyorum.

Evet, bir gün meseleyi anlayıp “Senin işin bitti, artık git” dediğimiz de çok oldu, burasını unutmayalım. Unuttuğumuz şey, gönderene kadar ortaya çıkan faturanın bedelini “Millet” olarak bedelini çok pahalı ödüyoruz, halen de ödüyoruz, ödemeye de bu gidişle devam edeceğiz.

Demek ki başbakan haklı…

Bu kadar sıkıntı içinde halen ödeme konusunda hiçbir şikâyetimiz yoksa dünyadaki ekonomik kriz Türkiye’ye teğet geçmek bir yana, uğramamış gibi görünüyor.

Ancak karamanın koyununun oyunu, hep sonradan çıkıyor, onu da biliyoruz, izlemeye devam ediyoruz.

Hayret edilecek bir şey…

<ı>02 ŞUBAT 2009

 
Toplam blog
: 146
: 576
Kayıt tarihi
: 17.01.09
 
 

Yazacak belki bir çok şey vardır, ancak sadece "Yazmak en büyük tutkum" desem!... Sonrasında da zate..