Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '12

 
Kategori
Spor
 

"Kocaman Gerçeklerin" bir gün ortaya çıkması gibi kötü bir huyu vardır.

Perşembe günü yüksek tempoda oynadıktan sonra Pazar günü aynı tempoyu kaldığı yerden devam ettirmek kolay değildir. Üstelik karşınızda Orduspor gibi ligin sağlam bir takımı varken.

Futbol hiçbir zaman düz bir çizgi değildir; inişleri, çıkışları vardır.

Ne yaptığını, nereye gideceğini bilen ekipler başarısızlıklarının, olumsuzlukların dönemsel olduğunu bilirler.

Fenerbahçe’nin Marseille karşılaşmasında ortaya koyduğu futbol genel anlamda tatminkardı; ancak dün Orduspor maçının son dakikasında yaptıkları gibi bir anlık konsantrasyon kaybı, kopuş kazanılacak oyunu beraberlikle sonuçlandırdı.

Bu Fenerbahçe için eşik karşılaşmalarından biriydi ve aşamadı; ancak M’Gladbach ve Beşiktaş serisinde ne yapabileceğinin net sinyallerini verdiler; üstelik maçları farklı, bol gollü skorlarla tamamladılar.

Fenerbahçe’nin bu seri sonrasında araya giren milli maçlarla birlikte takımın direkt oynayan 4-5 oyuncusunun sakatlanmasıyla tekrar geriye dönüş başladı.

Perşembe günü Limasol maçında ideale yakın bir tertiple sahadaydılar ve Rum takımına üstünlük sağladılar.

Takımlar belli omurgalar üzerine inşa edilir; bu kurgu oturduktan sonra yapmak istediklerinizi, rotasyonları daha kolay gerçekleştirebilirsiniz.

Fenerbahçe’nin geride Yobo ile başlayan, Meireles ile devam eden Baroni ve Sow ile tamamlanan çizgisi en kritik hat görünüyor. Bu dört oyuncunun görevlerini yaptığı her karşılaşmayı Fenerbahçe rahat kazanacaktır.

Meireles geriden aldığı topları yerine ve zamanında servis yapıyor. Ama Baroni gerçekleştiremediği bir şeyi uyguluyor, hücuma da çıkıyor. Fenerbahçe’nin son birkaç senedir özellikle forvet hattındaki futbolcularını yalnızlaştıran şeylerden biriydi orta alandan yeterli desteği alamamak.

Appiah’tan sonra Fenerbahçe’nin orta alanına dinamizm getiren futbolcu arayışı üst düzeydeydi ve Meireles tam isabet oldu. Fenerbahçe’nin bu oyuncuyu Chelsea’den transfer etmiş olması bir şeydir ama Chelsea bu oyuncuyu nasıl bıraktı bu da başka bir ilginçliktir.

Meireles ve Baroni orta alanda arzulanan katkıyı sağlayınca Fenerbahçe kanatlarıyla birlikte hücumda daha çok oyuncu ile birlikte bulunmaya böylece rakibi daha fazla zorlamaya başladı. Orduspor gibi bir takıma karşı istatistiksel anlamda bu kadar büyük üstünlük kurmak bunun göstergesidir; direkten dönen toplar karşılaşmanın skorunu etkilemiştir.

Sow’un iki ay önceki güçsüzlüğü ile bugün geldiği noktayı karşılaştırdığımızda müthiş bir ilerleme olduğunu görüyoruz. Ancak Fenerbahçe’nin bu bölgede bir oyuncuyu daha hazır tutması gerekiyor. Sadece Süper Lig olsaydı belki o kadar önemli olmayabilirdi ancak önemli bir Avrupa hedefinin olması bunu zorunlu kılıyor.

Dün Fenerbahçe’yi Orduspor karşısında ilk on dakikayı saymazsak maçın her anında rakibe karşı etkili bir presle oynarken izledik. Rakibinin pasla oyun kurmasına hiç izin vermezken iki kat daha fazla pasla oynadı. Üstelik bu pasların önemli bölümü rakip kaleye dik doğrultudaydı.

Kuyt’ın hareket halindeki Sow’a attığı iğne deliğinden geçen kusursuz bir pas karşılaşmanın futbol adına en güzel eylemlerinden biriydi. Sow’un bunu golle sonuçlandırması aynı zamanda arkadaşını ödüllendirdi.

Ve elbette Sezer Öztürk…

3 Temmuz’un ne yapmak istediğini gösteren mükemmel bir gol attı. Döktüğü göz yaşı çocuğunun masumiyetiyle birleştiğinde suçsuzluğunun, yaşadığı sürecin ispatıydı.

Alkol sofralarında mezeler eşliğinde akıl oyunları senaryolar üreterek televizyonların karşısına geçip insanların hayatlarıyla oynayanlar bugün hala orada durmaya devam ediyorlar.

Bazı genç oyuncular belki de bir daha top oynayamaz hale geldiler. Sezer Öztürk için de Fenerbahçe sonun başlangıcı olabilirdi, oluyordu da. Ancak iki seneye yaklaşan bu kabus dolu günlerden sonra Aykut Kocaman’ın Sezer’i bu noktaya getirmesi büyük bir teknik adamlık başarısıdır.

Gömülü resim için kalıcı bağlantı 

Takım arkadaşlarının onun bu sevincine belki kendisinden çok destek, ortak olması da Fenerbahçe içinde ne türden duygusallıklar yaşandığının bize gösterilen en güzel fotoğrafıydı.

Takım kolay olunmuyor.

Aykut Kocaman ne yaptığını bilen iyi bir teknik direktördür. Bugünkü futbol genel ortalamasının da çok üzerindedir.

Geldiği zamandan beri Fenerbahçe’de yaptıklarını geriye yaslanarak hatırlamaya çalışıp düşünürseniz ne demek istediğimi anlarsınız.

İki üç ay öncesinden başlayarak Aykut Kocaman’ı ve Fenerbahçe’yi yerin dibine sokanların bugün geldikleri yer ve geliştirmeye çalıştıkları söylemleri komiklikten de ötedir.

En başından beri futbolumuzun gelişmesi için böylesi zihin yapılarının değişmesi gerektiğini söylüyoruz.

“Ancak gerçeklerin bir gün ortaya çıkması gibi kötü bir huyu vardır.”

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com 

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..