Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '12

 
Kategori
Siyaset
 

“Kök salmanıza izin vermeyeceğiz” demişler…

“Kök salmanıza izin vermeyeceğiz” demişler…
 

“Kök salmanıza izin vermeyeceğiz” demişler…

Kim demişse (bulamadım çünkü) “Kök salmanıza izin vermeyeceğiz” demiş.

Bu söz üzerine PKK’nın TBMM’deki Siyasal Partiler Yasası uyarıca legal olarak kurulan uzantısı BDP’nin milletvekili ve Eş(!) Başkanı Gülten Kışanak, meclis kürsüsünden boyunu ve cüssesini aşarak cevap veriyor: "Birileri bize diyor ki ’kök salmanıza izin vermeyeceğiz.’ Neyin kök salması? Biz bu topraklarda bin yıllardır varız, bundan sonra da var olacağız. Köklerimiz burada zaten. Neyin kök salmasına izin vermiyorsunuz?"

Eğer sözü edenler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne “Vatandaşlık” bağı ile bağlı olan ve ülkesinin birlik, bütünlük ve huzurunu düşüneler için söylemişse, halt etmiş…

Bu vatan toprakları üzerinde doğup büyüyen, karnını doyuran, sevinçlerini ve üzüntülerini birlikte yaşayan hiçbir kimse için “Kök salmanıza izin vermeyeceğiz” diyemez.

Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bölmeye, milletin arasına şu veya bu şekilde nifak tohumları ekmeye, insanları etnik kökenleri ve inançları ile ayırmaya kalkışanlar için böyle bir söz söylenmiş ise, bakın o sözün altına ben imzamı da atarım, kalıbımı da basarım…

Bugüne kadar böylesi düşüncede olanların kök salmalarına izin verilmedi, bundan sonra da verilmemeli ve verilmeyecek de…

Bu bağlamda sormak gerekir Eş(!) Başkan Gülten Kışanak’a…

Siz hangisisiniz?

Eğer ilk tanımladığımız kişilerden iseniz, kimse sizin için “Kök salmanıza” karışamaz. Yok, eğer ikici tanımladığımızdan iseniz ki bugüne kadar tavırlarınız onu gösteriyor, evet fiziki görüntüleriniz için olmasa bile, düşüncelerinizin “Kök salmasına” izin vermeyiz…

Başbakan’ın “Silahlı efendileriniz ipinizi gevşetmediği sürece siz tuvalete bile gidemezsiniz” sözü çok doğru. Sizler, bilinen yerlerden “Talimat” almadan ağzınızı bile açamazsınız.

XXX

Gelelim Uluder’de 35 kişinin ölümüne neden olan olaylara…

Yıllarca o bölgelerde yaşamış, onlarla birlikte, evlerinde misafir olmuş, aynı sofralara oturmuş, derleriyle dertlenmiş, sevinçleriyle sevinmiş biri olarak söylüyorum.

Bölge insanının düşüncelerini, sıkıntılarını, acılarını ve isteklerini az çok biliyorum…

Doğrudur veya yanlıştır, orasına girmiyorum. Bildiğim ve gördüğüm “Kaçakçılık” denilen faaliyetler, o yörelerin “Gündelik” yaşam biçiminden biridir.

Valinin, Kaymakamın, Jandarmanın ve askerin de bilgisi altındadır. Bazen göz yumulur, bazen üzerine gidilir. Bazen gevşetilir, bazen sıkıştırılır. Bütün bunlara rağmen o yörenin insanları üç kuruş gelir sağlamak için giderler, gelirler.

Suriye sınırında da, Irak sınırında da, İran sınırında da bu vardır ve yapılmaktadır.

Sınır köylerinin “Öteki” tarafta yakınları, akrabaları vardır. Hatta tarlaları bile vardır. Sınırdan geçmek, “Öteki” tarafa gitmek, gelmek gündelik işlerdendir.

Bu türden gidiş gelişler “Kaçakçılık” faaliyetleri için yapıldığı gibi, diğer başka nedenlerle de yapılır.

“Kaçakçı”, “Öteki” taraftan getireceği “Ticari” boyuttaki üç-beş kuruşluk mal ile gelir sağlamaya çalışırken, kanun kaçakları saklanmaya giderler. Çünkü “Öteki” tarafta kendilerini saklayacak, kendilerine yardım edecek “Yakınları” vardır.

PKK için ise o “Yollar” yolgeçen hanı gibidir. İstedikleri zaman gitmişlerdir “Öteki” tarafa, istedikleri zaman gelmişlerdir. Sınırın “Öteki” tarafı, onlar için sığınılacak “Güvenli” yerdir.

Bugüne kadar hiçbir “Kaçakçılık” faaliyeti için böylesi bir uygulama yapılmamıştır, yapılmaz da…

Peki, bu kez ne oldu da böylesine bir “Hata” yapıldı?

Eğer “Devlet” bu konudaki bilgileri açık ve anlaşılır biçimde bize açıklarsa, öğreneceğiz. Ona göre de elbette fikrimizi söyleriz.

Sadece kafama takılan bir soru var, bugüne kadar hiçbir bölgede bu kadar “Kalabalık” bir “Kaçakçı” grubu birlikte hareket etmemişti…

Bu sorunun cevabını verebilsem, belik bir ucundan “Aydınlanma” ışığı görebileceğim.

Sorulara cevap versek bile 35 kişinin hayatını geri getiremeyeceğimiz gibi, ailelerinin de acılarını dindirmeye yetmeyecektir.

04 OCAK 2012
İBRAHİM PEKBAY

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..