Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '10

 
Kategori
Siyaset
 

“Kürt sorunu ekonomiyle çözülmez” mi?

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

İlk ortaya çıktığı 1978’lerde adı sadece “anarşi”ydi.

Bir vakit öyle gitti.

1980 darbesiyle sindirildi.

1984’te, bir kalkışma, bir meydan okuma ve tam anlamıyla bir “hücum” halinde hortladı… Doğrudan doğruya Silahlı Kuvvetlere, onun birliklerine saldırdı.

Saldırılarda pek çok şehit vermemize, sonra saldırılar devam etmesine, milletçe şoka girmemize rağmen; olayın yeni adı “3, 5 eşkıya” olarak kondu.

* * *

Yıllar birbirini kovaladı; 85, 86, 87…

“Üç buçuk eşkıya” bir türlü bitirilemiyor, bitmek bir yana gittikçe azıyordu.

Sert tedbirler alınması, bölgedeki asker ve polis sayısının artırılması, eşkıyayla mücadele etmek için yeni yapılanmaların, “özel kuvvetler”in gereği vurgulandı. Hepsi gerçekleştirildi. Bölgede zaten sıkıyönetim vardı… 1987’de sıkıyönetim kaldırılırken “Olağanüstü Hal” düzeni başlatıldı.

Yıllar yine birbirini kovaladı… Denildi ki “bu öyle üç buçuk eşkıya falan değil, uluslar arası desteği olan geniş çaplı, çok boyutlu bir terör hareketi.”

Bununla beraber, önümüzdeki 3-5 sene içinde biteceği umuldu.

1990’larda terörün sebep olduğu kayıplar artarken, endişe de yükseliyordu. Terörün bir vakit bitmeyeceği, uzun soluklu bir mücadele gerektirdiği ve en mühimi “terörle yaşamaya alışmamız lâzım geldiği” kafalara sokuldu.

1995’lerde, olay hakkında bilimsel araştırmalar yapılması akıl edildi. Araştırmaların sonucu; “sorunun sadece güvenlik ve askerî tedbirlerle çözülemeyeceği” fikri ağırlık kazandı.

Peki, ne yapmak lâzım?

Ekonomik tedbirler almak lâzım!

Bölge halkı aşırı yoksul… Sefalet korkunç boyutlarda… Kaybedecek bir şeyi olmayan kolayca dağa çıkarılabiliyor… Nitekim kaybedeceği bir şeyi olmayandan korkmak lâzım! Bölgeye yatırımlar yapılmalı, bilhassa Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) süratle bitirilmeli!

Bu arada sorunun adı “Kürt Sorunu” olarak evrildi! Sanki dünya üzerimize devrildi. Ki, gözler de zaten Türkiye’ye çevrildi.

* * *

Doğası gereği, yıllar birbirini kovalamaya devam etti… Hatta sanki kovalama daha da hızlandı… 2010’a kadar geldik.

Devleti kuranların kurduğu partinin başına Kürt kökenli bir siyasetçi geldi.

“Gandi Kemal” diye anılan yeni lider, ilk konuşmasında sorunun çözümü için “bölgeye yatırımlar yapmaktan, yeni ekonomik ve hatta ‘sosyal’ tedbirler”den bahsetti.

Kıyamet koptu!

Bir kısım medya, “Kürt Sorunu”nu pek iyi bilen entelektüeller ayağa kalktı: “KÜRT SORUNU SADECE EKONOMİYLE ÇÖZÜLMEZ” söylemi ortak dilleri oldu. Bir büyük koro halinde bu söylemi hâkim kılmaya çalışıyorlar.

Anlaşılıyor ki panik halindeler!

Bölgeyi çok iyi bilen, bölgenin öz evladının, bölge sorunlarını çözme ihtimali bu koroyu kaygılandırdı!

Sanki yıllardır sömürdükleri, istismar ettikleri, kullandıkları oyuncakları ellerinden alınıyor…

Cumhuriyetle yaşıt bir partinin başına bir “Kürt”ün geçmesi bu “cephe”yi fazlasıyla telaşlandırmışa benziyor.

“Kürt Sorunu”nun çözülmesi halinde, olayın kafalarındaki yere çekilemeyeceğini görüyorlar…

“KÜRT SORUNU SADECE EKONOMİYLE ÇÖZÜLMEZ” nakaratını diline dolayan güruhun, aslında işi nereye götürmek istediği, bu satırları okuyan bütün okuyucuların malumudur!

Kargaşaya, bölünmeye…

* * *

EKONOMİK ÇÖZÜM DENENDİ Mİ?

“KÜRT SORUNU SADECE EKONOMİYLE ÇÖZÜLMEZ” diyenlere sormak lâzım; ekonomik olarak yapılması gereken her şey yapıldı mı?

Belki de soruyu, herhangi bir şey yapıldı mı diye değiştirmek daha doğru olur!

Cevap açık!

Hayır, hiçbir şey yapılmadı. Sefalet, yoksulluk, işsizlik nüfus artışına paralel olarak artıyor… Bölgede; 45 yaşına geldiği halde, 1 gün bile sigortalı bir işte çalışmamış, çalışamamış on binlerce insan var!

Bu şartlarda insanların hayata, ülkeye, bölgeye güven duymaları beklenebilir mi? İnsanda moral diye, maneviyat diye bir şey kalabilir mi?

Daha PKK diye bir sorun ortada yokken, ondan çok çok önce planlanan ve yapımına başlanan, işbaşına gelen bütün hükümetlerin de ülke ve bölge için hayatî öneme haiz olduğunu vurguladığı GAP niçin bir türlü tamamlanamıyor?

Yalnızca sözde kalan diğer iktisadî tedbirleri bir yana bırakalım, şimdi, sadece GAP’a bakalım: Ülkeyi ve bölgeyi “uçuracak” bu dev proje neden bitirilemiyor? Sanki bu hayatî önemdeki projenin tamamlanmasını önleyen bir “güç” var… Sanki kudretli bir “el” GAP’ın hızlanmasını, bitirilmesini engelliyor.

Bundan tam 2 sene önce, Mayıs 2008’de, Başbakan Erdoğan bölgeye “devlet” çapında bir çıkarma yapmış ve demişti ki; “GAP 4 sene içinde bitecek ve tamamlandığında 3 milyon 800 bin insana iş sağlanacak!”

Evet, hesap doğru, GAP 4 milyona yakın kişiye istihdam sağlayacak.

Ama bittiğinde!

Lâkin ne zaman bitecek?

GAP’ın 4 senede tamamlanacağını söyleyen Başbakan’ın başında bulunduğu hükümet GAP için yıllık 500 milyon dolar kaynak ayırıyor. Ayrılan bu kaynakla GAP kaç yılda biter dersiniz?

En az 50 yılda!

Nitekim Başbakan’ın işaret ettiği 4 yıllık vadenin yarısı doldu. GAP’ın biteceğine, hatta çalışmaların hızlandığına dair herhangi bir emare var mı?

Yok!

GAP uyumaya, uyutulmaya devam ediyor. Tabii bölge halkı ve bütün millet de!

* * *

Kürt sorununun sosyal, siyasal, kültürel ve ruhsal boyutları olduğunu göz ardı etmiyoruz. Bu sahalarda da atılması gereken pek çok adım var. Fakat bu sahalardaki sorunların hepsini bile çözseniz, bütün kültürel talepleri bile karşılasanız bunlar karın doyurmayacak, bölge insanını tatmin etmeyecektir.

Bize göre; bütün bu alanlardaki çalışmalara hayatiyet kazandıracak, çözümü ete-kemiğe büründürecek alan iktisadidir. Çözümün anahtarı ekonomiktir.

Nitekim yapılan bütün araştırmalar, bölge insanının, ezici çoğunlukla, birinci problem olarak, işsizlik ve yoksulluk üzerinde durduğunu gösteriyor. Bölge insanı öncelikle geçim sıkıntısının ve cehaletin sona ermesini talep ediyor. Kendisi ve çocukları için güvenli bir istikbal görmek istiyor.

“KÜRT SORUNU SADECE EKONOMİYLE ÇÖZÜLMEZ” söylemini diline dolayanlarda en az 2 art niyet aramak lâzım:

Birincisi; Güneydoğu’ya yatırımların gitmesini, dolayısıyla bölgenin kalkınmasını önlemek… Böylece, yoksulluğu, sefalet ve cehaleti devam edecek halkı istismar etmeyi sürdürerek, oyunlarına ve “oy”larına alet etme hesabı…

İkincisi; 8 senedir iktidarda olan AKP hükümetinin bölgeye ekonomik bakımdan hiçbir şey yapmadığını, halkın iktisadî durumunda ve eğitim seviyesinde hiçbir ilerleme sağlayamadığını perdelemek, gözlerden kaçırmak!

Bunların aklına bir kere olsun GAP’ın akıbetini sormak, Başbakan’ın iki yıl önce verdiği “4 sene içinde bitirilecek” sözünü hatırlatmak neden gelmez acaba?

Bölgedeki, ilköğretim seviyesindeki 400 bin çocuğun okula gidemediğinin hesabını sormayı niçin akıl edemezler?!

Daha okullar kapanmadan, kadınların çoluk-çocuk başka bölgelere karın tokluğuna mevsimlik işçi olarak kamyon kasalarındaki göçünü neden sorgulamazlar?

Bunların hiç mi ekonomik boyutu yok?
 
Toplam blog
: 1412
: 1241
Kayıt tarihi
: 04.06.10
 
 

Ücret karşılığı hiçbir yerde çalışmıyorum. Sandıklı'da doğdum. Kuleli Askerî Lisesi, Kara Harp Okul..