Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

"Masum" Asker

"Masum" Asker
 

İşimin başındayım; önüme uzatılan kağıtlara baktım. Bir kişiye aitti. Oysa karşımda dört kişi; dört asker vardı. Dikkat ettim bir tanesinin başı öne eğikti. Bana uzatılan kağıt ona ait olmalıydı. İyi de uzatılan kağıtta yapılması gereken tetkikler yazıyordu ve bunlar, ait olduğu kişide, nedense “utanma” duygusu oluşturan hastalıklardan birine de ait değildi. Öyleyse niye o askerin başı öne eğikti ve neden bu kadar kalabalık gelmişlerdi? Belki başka işleri vardı hep birlikte çıkmışlardı. Ama bir tanesinin başı öne eğikti.

-Hepiniz bir kişi için mi geldiniz ? diye sordum,

-Ama o suçlu, dedi kağıtları bana uzatan.

“Suçlu!”

Oturduğum yerden görünmüyordu ama dikkat edince anladım; olağan bir şeymiş gibi, kolayca "suçlu" dedikleri askerin elleri kelepçeliydi.

-Olsun, ne fark eder, kaçacak hali yok ya, böyle bir şey yaparsa en azından askerliğinin yanacağını biliyordur, dedim.

O ise, başı önde öylece suskun duruyordu. Üzerinde sanki “ben suçsuzum” diyen bir utanmışlık, bir çekingenlik, bir mazlumluk vardı…Yaşının küçüklüğünün, belki de yetiştirilme tarzının etkisi olmalıydı; böyle kolayca “suçlu” diye niteleniverdiği için utanmasında, başının eğik olmasında. Aynı utanmışlıkla, başını değil, yere bakan bakışlarını hafifçe kaldırarak, ancak saniyeler süresince bana baktı; bakışları, gözlerimden geçip, yüreğime dokundu. Ona destek olmak istediğimi anlamış olmalıydı… Onu suçlamadığımı, suçu ne olursa olsun, şu anda bir hasta olarak, en azından benim karşımda başının eğik olmasına gerek olmadığını nasıl anlatabilirdim ona?

Bu arada yapılması gereken işlemler de bitmişti. Elimdeki kağıtları geçmiş olsun dileklerimle uzattım. O, durmadan konuşan asker aldı kağıtları, elleri kelepçeli, başı öne eğik, sessizce duran askeri kolundan tutup götürdüler.

Üzüldüm… Canım sıkıldı bir şey yapamadığım için. Ne yapabilirdim ki zaten… Suçunun ne olduğunu ise hiç mi hiç merak etmiyordum. Kim bilir nöbette uyudu belki veya kepini takmayı unuttu, selam vermeyi beceremedi... Başka bir şey olamaz. Böyle mazlum, böyle sessiz, böyle utangaç, böyle çocuk biri, olsa olsa “suç” olarak bunlardan birini işlemiştir.

Biraz sonra askerler hep birlikte yine karşımdaydı; çıkışta, evraklarla ilgili yapılması gereken işlemler vardı. Kağıtları geri uzatırken;

-Geçmiş olsun, her ikisi için de, dedim.

Başını kaldırdı, ömür boyu unutamayacağım bir şekilde minnetle gözlerime baktı, bakışları yüreğimi acıttı, o ise;

-Sağ ol, dedi.

"Sağ ol!" Sesi yüreğimdeki acıyı ovuşturdu. Anlamıştı ondan yana olduğumu, onu suçlamadığımı; bir şey yapabilmiştim sanki...”

Şimdi; bir tek askerinin bile yetiştirilmesinde bu kadar duyarlı olan Genel Kurmay Başkanlığımız, bütün uyarılara rağmen, “Laik Atatürk Cumhuriyeti” nin ilelebet sürdürülmesini engellemeye çalışanlara karşı,
28 / Nisan / 2007 tarih ve BA-08/07 nolu basın açıklamasını yapmayıp da ne yapacaktı?

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..