Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '08

 
Kategori
Haber
 

"Militan demokrasi"...

"Militan demokrasi"...
 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya türban konusundaki gelişmelerle ilgili yaptığı açıklamada özetle: "Cumhuriyetin temel ilkelerini, 85 yıllık kazanımlarını yok saymak, özgürlüğü çağdaşlaşma yerine dini esaslar çerçevesinde ele alarak etnik gruplara, mezheplere, ırkçılara haklar vermek olarak görmenin ve tartışmanın ülkeye yarar getirmeyeceği halkı önce bilinçlendirmeye, ayrıştırmaya, sonra da çatışmaya götüreceği açıktır.

Siyasi partilerin Cumhuriyetin laiklik niteliğinin değiştirilmesi amacını güdemeyecekleri gibi bu amaca yönelik faaliyetlerde, beyanlarda bulunamayacakları ...

Türkiye Cumhuriyetinin devlet politikası kurucu meclis tarafından yapılan 1924 Anayasası ile belirlenmiştir. 1982 Anayasası ile de anılan devlet politikası değiştirilemez hükümleri de konulmak süretiyle koruma altına alınarak başlangıç hükümleri ve ilk dört madde açıklanmıştır." dedi.

Öncelikle kullandığım başlıkla ilgili bilgi vermek istiyorum. "Militan Demokrasi" kavramını kullanan ve bunun gerekliliğini savunun 28 Şubat sürecinin öne çıkan Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'tır. Türkiye'nin çok daha önemli ve hayati ekonomik ve siyasi sorunları ortada dururken, böyle bir suni ve komik sorunun gündemi meşgul edip Türkiye siyasetinin önünü tıkamış iken ve tam da bu sorunu çözmek için uygun zemin yakalanarak fırsat doğmuş iken, Cumhuriyet Başsavcısı'nın alelacele, biraz parti kapatma tehdidi de kokan, böyle bir açıklama yapması bana Militan Demokrasi kavramını hatırlattı.

Hukuk pozitif bir bilim değildir. Yorumlar ön plandadır. Bu nedenle bir ifadeyi yorumlayarak karar veren bir yerel mahkemenin kararına temyiz mahkemesi farklı bir yorum getirebilir. Sonuç alınamazsa Genel Kurul daha farklı bir yorum ortaya koyabilir. Bu şekilde İçtihadı Birleştirme Kararları ortaya çıkar. Zaman içerisinde aynı konuda yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararıyla tamamen öncekinin aksi istikamette yeni bir karar bile çıkabilir.

Anayasa Mahkemesi'nin çok kritik konularda altıya beş oy oranıyla vermiş olduğu kararlar da hukukun yoruma ne kadar musait olduğunu göstermektedir.

İşte Vural Savaş'ın savunduğu; hukukun bu özelliğinden yararlanarak, kanunları dar anlamlarıyla militanca yorumlarayarak Laik Cumhuriyeti koruma altına almak gerektiği görüşüdür. Yani; Militan Demokrasi. Tabii ki bazı hakların ve özgürlüklerin çiğnenmesi pahasına...

Yargıtay Başsavcısı'nın bu son tutumu ve açıklamaları "Militan Demokrasi"nin halen görev başında olduğu izlenimini vermektedir. Başsavcının açıklamalarında hepimizin hemfikir olduğu nokta; Laiklik ilkesinin değiştirilmemesi, bu konuda teklif bile verilmemesidir. Ama bunun dışında söylenenler tamamen varsayımlara ve tahminlere dayanan zoraki yorumlardır.

Öncelikle bir noktaya açıklık getirmek gerekir. Ceza Hukukunda manevi unsur yani kasıt çok önemlidir. İstemeden veya kastetmeden yapılan bir fiil suçu oluşturmaz. Türban takanların ezici çoğunluğu türbanı siyasi simge olarak takmadıklarını söylüyorlar. Ama türbana karşı olanların türbanı laiklik karşıtlığının simgesi olarak gördükleri açıktır. Bizzat türbanı takanların düşünmediği bir şeyi, takmayanların düşünmesi hukuken ne ifade edebilir!

Başsavcı, devlet politikasının Kurucu Meclis tarafından 1924'de belirlendiğini söylüyor. Atatürk'ün de bulunduğu bu dönemde ve bilahare 1980'e kadar böyle bir yasak var mıydı? Yok. Bu dönemde başörtüsüyle üniversitelere gidiliyor muydu? Evet gidiliyordu. Peki, bu nedenle çatışma oluyor muydu? Hayır.

Başörtüsünün bir çatışmaya sebep olmadığı, fiili olarak yaşanmışken, 12 Eylül ihtilalinden sonra, üniversitelerde görüntüyü bozuyor gerekçesiyle, idari kararla yasaklanan başörtüsü, şimdi serbest bırakılırsa neden çatışmaya sebep olsun?

Erkeklerle ilgili bir konu olsa, belki düşünülebilir. Bayanlarla ilgili bir giysinin çatışmaya sebep olabileceğini ileri sürmek hiç de mantıklı gelmemektedir. Bayanlar ne zaman çatışma yapmışlar ki şimdi yapsınlar.

Ayrıca; sokaklarda, çarşılarda, pazarlarda, kapalı salonlarda birlikte, yanyana, kol kola dolaşan açık ve örtülü bayanlar üniversite kapısından içeri girdikten sonra: "Artık çatışma zamanı geldi, haydi çatışalım" mı diyeceklerdir!

Türban laiklik karşıtlığı mıdır? Bu konuda Anayasamızda veya kanunlarımızda bir madde var mıdır? Hayır yok. Diyelim ki 1924'de atlandı, bütün temel kanunları ve Anayasayı değiştiren 12 Eylül İdaresi, böyle bir idari yasak da getirdiği halde, başörtüsünün yasak olduğu hükmünü kanunlara veya Anayasaya neden koymamıştır? Çünkü; onlar da başörtüsü ile laiklik arasında bağ kuramamışlardır.

Burada ortaya atılan gerekçe sadece çağdaşlaşma iddiasıdır. Bu da, kişiden kişiye değişecek çok farazi bir kavramdır.

Daha yeni Avrupa Parlamentosu, orta öğrenim okullarında başörtüsünü yasaklayan kanun teklifini ezici çoğunlukla reddetti. Avrupa çağdaş değil mi?

Yargıtay Başsavcısının açıklamalarının dışında, uslupu da çok dikkat çekicidir. Partilerin kapatılabileceği imasında bulunarak aba altından sopa göstermiştir.

Anayasa'mıza göre "Kuvvetler Ayrılığı" ilkesi söz konusudur. Yargı'nın Yasama'ya müdahale etmesi, hatta tehdit etmesi bir hukuk devleti için kabul edilemez bir durumdur.

Eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, hukukun politize olmasındaki sakıncalara dikkat çekerek: "Hakimler kararlarıyla konuşmalıdırlar." demişti.

Başsavcının burada yapması gereken şey, bana göre; Yasama'nın yapacağı kanun veya Anayasa değişikliğini bekleyerek yapılan değişikliği veya getirilen yeni hükümleri, en azından ortaya çıkan taslakları inceleyerek Anayasa'ya bir aykırılık görmesi halinde ilgili parti hakkında gereğini yapmak olmalıydı...

Ayrıca yapılan kamuoyu araştırmalarında; halkın % 70'i üniversitelerde türban yasağının kalkması gerektiğini söylüyor. Eğer türbanla laiklik arasında doğrudan ve açıktan böyle bir zıtlık varsa halkın % 70'i laikliğe karşı mı? Oysa aynı kamuoyu araştırmalarında halkın % 90'dan fazlası laiklik ilkesini benimsiyor ve destekliyor. Bu bir çelişki değil midir?

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..